Tezin Türü: Yüksek Lisans
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2019
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: Slim Cherif
Danışman: YUSUF ZİYA GÖKÇEK
Özet:Müzik, resim ve performans sanatlarında olduğu gibi filmler ve film yapımı sadece izleyici için değil aynı zamanda yönetmen için de iyi bir psikoterapik tedavi yaklaşımı imkânı vermektedir. Bu fikir, bazı araştırmacılar tarafından benimsenmiş olmasına rağmen psikanaliz alanında çok fazla kullanılmamıştır. Bu tezin yazılmasındaki temel amaç anları hareketsiz kılan ve bireyi her şeyin ihtimal dahilinde olduğu başka bir boyuta geçiren görüntünün ve sesin psikoterapi üzerindeki etkisini incelemektir. Filmler rüyalar gibidir; seyirci film izlemek için bir sinema salonuna gittiğinde kendi yaşadıklarından farklı bir şeyler görmenin ya da görüntülerle tatmin olmanın derin ihtiyacı içerisindedir. Bunun yanı sıra yönetmen, fikirden film yapım sürecine kadar en nihayetinde bir ürün ortaya koymak için birçok hususu bir araya getirmektedir. Bu bakış açısında derin acılar, tarifsiz sevinçler ve bireysel deneyimlerin gözlemler sonucunda biriktirilmesi ve tercüme edilmesi vardır. Böylece bazı filmlerin, yönetmenin ve seyircinin ruhuna, psikolojisine dokunduğuna ve bireye büyülü bir boyut getirebileceğine inanılır. Tezin gidişatında bireyin içsel deneyimlerinin dışavurumunu çarpıcı bir sanatsal duyarlıkla yansıtan sinema sanatının psikoterapi sürecindeki serüveni yorumsamacı okul yöntemiyle incelenecektir. Bu inceleme "Sinema psikoterapinin neresindedir?" biçimindeki sorudan hareketle sinema sanatının tanımı, kapsamı ve eleştirisine dayandırılacaktır. Sinema filmiyle psikoterapi, terapiden yararlanma amacındaki yönetmen ve izleyicilerin gereksinmelerini sanatsal bir yolla karşılanmasıdır. Bir psikoterapi seansı olarak varsayılabilecek bu değiş- tokuş deneyimini tamamlamak için her iki tarafın da birbirine ihtiyacı bulunmaktadır. Bu durumdan hareketle Auteur teorisiyle sine-terapi imkanını Gus Van Sant'ın Fil (2003) filmi ile Yorgos Lantimos'un Kutsal Geyiğin Ölümü (2017) filmleri üzerinden değerlendireceğiz. Çalışmada ayrıca sinemada piskoterapi yönteminin geçmiş ve geleceğine ilişkin projeksiyonu konunun uzmanlarıyla yaptığımız yarı yapılandırılmış mülakatla tutmaya çalışılmıştır. -------------------- Like music, painting, and performing, films and film making can serve as a remedy in psycho-therapeutic treatment, not only for the audience but also for the filmmaker as well. This idea has been demonstrated by researchers but has not been adopted as a formal process in psychoanalysis. My argument is thus: images and sound have the power to freeze moments and bring us to a different level of consciousness in which all things can be possible. Films are like dreams; when a person goes to a cinema to watch a movie, he or she is fulfilling a deep need to see something different than his or her lived experiences or perhaps to satisfy himself somehow. For the filmmaker, the process of film production mixes together many elements to finally produce a vision. This vision is often a translation of experiences, a deep pain, or satisfaction. This can be something the filmmaker himself has experienced or could be inspired by the experience of someone else. This is why I truly believe that some films can bring this magical dimension that touches the soul and the psychology of both the maker and the receiver. We are talking about duality and a dialogue. Both need each other to complete this exchange, which for me looks similar to a "psycho-therapy session". In this work, we evaluated the possibility of cinema remedy with Auteur cinema theories in both films Elephant (2003) by Gus Van Sant and The Killing of a Sacred Deer by Yorgos Lantimos. Additionally, interviews with several experts in the field, further informed our updated perspective about psychotherapy methods in cinema, raising questions about its possible projections and use in the future.