Klasik Türk Musikisi’nde İka’ kavramı


Tezin Türü: Doktora

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2011

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Ayşe Başak İlhan Harmancı

Danışman: AHMET HAKKI TURABİ

Özet:

Îkā‘, aruz veznini oluşturan unsurlardan faydalanılarak meydana getirilen ritm kalıpları olup, bu kalıplar şiirin bir mısraına tekabül eden devirler olarak musiki eserlerinde de tekrarlanmıştır. Îkā‘ devirleri aruz vezni ile aynı prensiplere dayanılarak oluşturulmaktadır. Aruz veznindeki kısa ve uzun heceler îkā‘ teorisinde kısa ve uzun vuruşlar ile gösterilmektedir. Aruz‟un temel unsuru olan harekeli ve harekesiz ünsüzler, îkā„ terminolojisinde “nakre” ile ifade edilmektedir. Aruz vezninde harekeli ve sâkin harflerin birleşmesiyle oluşan hece (ses grupları) olan “sebeb, veted ve fâsıla” ve bunların türevleri îkā„ terminolojisinde de aynen kullanılmakta; harflerin yerini harekeli ve sâkin vuruşlar (nakreler) almaktadır. Sebeb, veted ve fâsılaya “Îkā„ın direkleri” ya da “rükün” ismi verilir. Sebeb, veted ve fâsıla el-Kindî tarafından faʻa kalıbının türevleriyle açıklanmıştır. Bu üç unsurun tanımları tüm edvârlarda aynı olmakla birlikte, el-Kindî‟den sonraki edvârlarda te, ne, ten, tenen gibi hatırlatıcı hecelerle örneklendirilmişlerdir. Zamanla usûl-düzüm ve ritim kavramları ile îkā‘ terimi açıklanmaya çalışılmışsa da bu terimlerin hiçbiri tek başına îkā‘ı açıklamaya yetmemiş, îkā‘ın aruz vezni temellerine dayanan, eşit devirlere sahip kalıpları ifade eden bir yapı olduğu edvar kitapları üzerinde yatığımız araştırmalar ve Türk Mûsikîsi repertuarının tamamı üzerinde yaptığımız değerlendirmeler ve tablolar ile ortaya konulmaya çalışılmıştır. Îkā‘, a term used in texts on music to denote rhythmic mode (or cycle) or rhythmic pattern. The theory of îkā‘ itself, however, is based on the same principle as the aruż system, a versification system based on the quantity of syllables, in which a long syllable equals two short syllables. A rhythmic mode is formed by adding long and short beats (in terms of note-value) in various combinations. The notation of îkā‘ was built on the common mnemonics of the aruż, which were based on forms of the verb fa‘ala. For example, the measure of sabab-e ḵafif (light sabab, or a long syllable) was notated in terms of a mnemonic fa‘; and that of sabab-e ṯaqil (heavy sabab, or two successive short syllables) was notated by the mnemonic of fa‘a; that of watad-e majmu‘ (united watad, or a combination of a short syllable and a long syllable) was represented by fa‘u; and that of fāṣela-ye ṣoḡrā (small stay, or a combination of two short syllables and a long syllable) was represented by fa‘alon. Musicians, however, produced their own onomatopoeia, such as tan (–), tana (. .), tanan (. –) and tananan (. . –), which were recorded for the first time by Abu Naṣr Fārābi (d. ca. 950, q.v.) in his Ketāb al-musiqi al-kabir. With the concepts of usûl- rhythm and düzüm, îkā‘ have been tried to explain, none of this alone not enough to explain; îkā', is a structure that expresses patterns with equal periods prosodic based on the foundations of verse, and we tried to put out with research on edvar’s and Turkish Music on the entire repertoire of our assessments and statements.