Emine Naciye Sultan'ın hayatı (1896 - 1957)


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Fen - Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2011

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: NEVAL MİLANLIOĞLU

Danışman: YÜKSEL ÇELİK

Özet:

Sultan Abdülmecid’in oğlu Şehzade Selim Süleyman Efendi’nin tek kızı olan Naciye Sultan Fer’iyye Sarayı’nda 1896 senesinde dünyaya geldi. Hanedana mensup diğer sultanlar gibi iyi bir eğitim alan Naciye Sultan, 15 yaşında iken amcası Sultan II. Abdülhamid’in oğlu Şehzade Abdürrahim Efendi ile nişanlandı. Fakat bu nişandan kısa bir süre sonra Enver Bey’in Naciye Sultan’a talip olması üzerine, Sultan V. Mehmed Reşad, amca çocukları arasındaki bu nişanı bozdu ve yine aynı sene Naciye Sultan’la Enver Bey’in nikâhlanmasını uygun gördü. Nikâhtan yaklaşık üç sene yani Enver Bey harbiye nazırlığına yükseltildikten sonra genç çiftin düğünü yapıldı. Enver Paşa’yla evlendikten sonra sosyal hayata daha fazla iştirak etmeye başlayan Naciye Sultan, eşiyle birlikte ülkenin birçok şehrini dolaştı. Savaşların kadınlar üzerinde yaratabileceği kötü sonuçlara mani olabilmek ve kadınlara çalışma hayatında yer açmak amacıyla kurulan Kadınları Çalıştırma Cemiyet-i İslamiyesi’nin hamiliğini üstlenerek, kadınların kendi emekleriyle hayatlarını kazanmaları gerektiği fikrini savunduğunu gösterdi. I. Dünya Savaşı’nın sonunda, Enver Paşa da diğer ittihatçı liderler gibi yurttan ayrıldı. Eşinin hasretine ve İstanbul’u ele geçiren işgal kuvvetlerinin baskılarına daha fazla katlanamayan Naciye Sultan ise büyük maceralar atlatarak Berlin’e gitti ve yaklaşık üç sene kadar orada, kendisine göz kulak olmak vazifesiyle görevlendirilen kayınbiraderi Kâmil Bey ve çocuklarıyla birlikte yaşadı. Fakat eşinin ölüm haberini alması üzerine daha fazla Berlin’de kalmayarak İstanbul’a döndü. Enver Paşa’nın vasiyeti üzerine kayınbiraderi Kâmil Bey’le evlenen Naciye Sultan, ömrünün sonuna kadar İstanbul’da kalma hayalleri kurarken, hanedanın sürgün edilmesi kararıyla birlikte tekrar çok sevdiği vatanından ayrılmak zorunda kaldı. Sürgünde olduğu süre boyunca Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde ikamet eden Naciye Sultan, hanedan kadınlarının ülkeye dönmesini sağlayan 1952 tarihli kanunla vatanına döndü ve ailesiyle birlikte İstanbul’da yaşamaya başladı. Fakat 1957 senesinde muzdarip olduğu karaciğer kanserinden vefat ederek vasiyeti üzerine Yahya Efendi Dergâhı türbesinde medfun babası, Şehzade Selim Süleyman Efendi’nin yanına defnedildi. ABSTRACT Nâciye Sultan, the only daughter of Selim Süleyman Effendi who was the son of Sultan Abdülmecid, was born at Fer’iyye Palace. Like other Sultans of the dynasty, she, too, received a good education. When she was 15, she got engaged with Abdürrahim Effendi who was the son of her uncle, Sultan Abdülhamid II. However, later, Sultan Mehmed Reşad V broke off the engagement between them and in the same year he engaged Nâciye Sultan to Enver Bey. After three years later, when Enver became war minister, the young couple married. After marriage with Enver, she increasingly participated in social life and travel around the country with her husband. She was quite active in Society for the Employment of Ottoman Muslim Women, which was founded in order to prevent bad effects of wars on women and recruit women for service in industry. She supported the idea of women’s emancipation in private and work life. At the end of World War I, like other members of Committee of Union and Progress, Enver Pasha had to leave the country. Since she could not bear with longing for her husband and pressures of occupation forces in Istanbul, she, with great difficulties, went to Berlin and stayed there approximately for 3 years with her children and Kâmil Bey, Enver’s brother, who was given by Enver Pasha the duty of taking care of Nâciye Sultan and her children. When she learnt Enver’s death, she returned back to Istanbul. Nâciye Sultan, on Enver Pasha’s will, got married with Kâmil Bey. While expecting to live the rest of her life in Istanbul, she, after the decision of sending into exile of royal family, had to leave her beloved country again. During the exile, she resided in different European countries and, with the law in 1952 which allowed women of the dynasty to return back to Turkey, came back to Istanbul. She died of liver cancer in 1957 and was, on her will, buried next to her father in the tomb of Dergah of Yahya Effendi.