Osmanlı devleti’ nin son döneminde yahudiler ve hahambaşılık


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2000

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Ülkühan Özdemir

Danışman: UFUK GÜLSOY

Özet:

Yahudiler, eski çağlardan beri Anadolu'da yaşamaktadırlar. Türkler ile ilk ciddi temasları Selçuklular döneminde olmuştur. Roma ve Bizans yönetimi altında sıkıntı çeken Yahudiler, Selçuklulara ödedikleri cüzi miktar bir vergi karşılığında rahat bir yaşam sürmüşlerdir. Bu durum Yahudilerin akın akın Selçuklu idaresindeki topraklara göç etmelerine sebep olmuştur. Yahudiler, Osmanlı döneminde de Selçuklular döneminde olduğu gibi rahat bir yaşam sürmüşlerdir. Osmanlılar ile Yahudilerin ilk karşılaşmaları devletin kuruluş yıllarında olmuştur. Osmanlı yöneticileri Yahudilere idareleri altındaki diğer gayr-i Müslimlere göre çok daha fazla önem vermişlerdir. Özellikle Fatih'in İstanbul'u fethiyle birlikte Yahudiler ehemmiyet kazanmışlardır. II. Mehmet, İstanbul'u başkent yaptıktan sonra, şehirde güvenilir unsurları arttırmak için Yahudileri Türkler ile birlikte kente davet etmiştir. 1492'de İber yarımadasından gelen Yahudiler, Osmanlı topraklarında rahat bir yaşam sürmüşlerdir. Aynı zamanda devlete tıp, maliye ve ticaret alanlarında da büyük faydaları olmuştur. Osmanlı idaresindeki Yahudiler, Rabbaniler ve Karayiler olmak üzere iki gruba ayrılıyorlardı. Rabbaniler de kendi aralarında Romaniotlar, Eşkanaziler, Sefaradlar, Musta'ribeler ve İtalyan Yahudileri olmak üzere küçük cemaatlere bölünmüşlerdir. Yahudi cemaatlerinin her biri kendi mahallelerinde otururlardı. Her Yahudi mahallesinde bir sinagog bulunurdu. Bu sinagogların bir hahamı vardı. Hahamlar, cemaatin sosyal yaşantısında büyük bir yere sahiptiler. Hahamların, cemaatin sosyal yardımlaşması, eğitim, dini işler, cemaat vergilerinin toplanması, nüfus işleri ve Bet-Din'deki görevleri başta olmak üzere pek çok vazifeleri vardı. Hahamlar kendi bölgelerinde hareket serbestisine sahiptiler. Bu serbestliğine müdahale edilemezdi. İstanbul Hahambaşılığı 1835'e kadar, başkentte olduğu için diğer Yahudi dini kurumlarına göre daha önemliydi. XIX. yüzyıla gelindiğinde merkezi yönetimi güçlendirme çabaları çerçevesinde II. Mahmut, İstanbul hahambaşılığını resmen tanıdı. Hahambaşılığın Fatih döneminde resmen tesis edildiğine dair bazı görüşler bulunmaktadır. Biz Fatih'in Moshe Capsoli'yi hahambaşı olarak tanıdığını biliyoruz. Ancak onun yetkileri muhtemelen İstanbul sınırlarını aşmamaktaydı. Dolayısıyla hahambaşılığın bütün ülke topraklarını kapsayacak şekilde ihdas edilmesi II. Mahmut döneminde olmuştur. Hahambaşılık, 1835'de resmen tanınmasına rağmen imparatorluktaki Yahudilerin hepsinin temsilcisi olamadı. Bunda Yahudi dininin hiyerarşik bir yapıya sahip olması, cemaatler arasında birlikteliğin olmaması etkili olmuştur. Hahambaşılığın cemaat içinde istenen öneme sahip olamaması 1865'de Hahamhane nizamnamesinin hazırlanmasına sebep oldu. Nizamname ile hahamhanenin yönetimi, hahamların seçim ve tayinleri belirlenmiş oluyordu. Ancak nizamname cemaatin ve hahambaşılığın yönetimi hususunda zaman zaman yetersiz kalmıştır. Yahudi cemaati ve Hahambaşılık imparatorluğun son döneminde devlete sadık kalmışlardır. Bu dönemde ekonomik, siyasi ve kültürel alanda son derece etkilidirler.