Tezin Türü: Doktora
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2019
Tezin Dili: İngilizce
Öğrenci: Sibel Zengin
Danışman: EMİRHAN GÖRAL
Özet:Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) Bölgesi’nin bir parçası olarak Kuzey Afrika Avrupa'nın yakın çevresidir ve dolayısıyla Avrupa güvenliği için stratejik öneme sahiptir. Akdeniz Afrikası, Avrupa Birliği (AB) için daha çok ticari ve ekonomik olarak önemli bir rol oynamaktayken Soğuk Savaş sonrası dönemde göç, terör, enerji güvenliği ve başarısız devlet konuları bölgenin başlıca güvenlik sorunları haline gelmiştir. 2010/11’de Kuzey Afrika’da başlayan Arap Baharı olayları, bu olayların sonuçları ve sonrası açısından Avrupa güvenliğini ve bölgedeki diğer önemli çıkarları ciddi bir şekilde tehdit eden sorunlu bir dönüşüm sürecini tetiklemiştir. Bu durum; başta Rusya ve Çin olmak üzere Kuzey Afrika’da yükselen güçlerin hızla genişleyen rolüyle birleşip, bölgede ABD ve AB’nin kendi aralarında dikkate değer etkileşim ve işbirliğine rağmen bölge mimarisini yeniden tasarlama konusunda bir rekabet yaşadıkları çok kutuplu yeni bir bölgesel oluşumu beslemektedir. Bunun bir sonucu olarak, Arap Baharı’nın başlamasından sonraki yıllar Birliğin bu zorlukların üstesinden gelmek için aldığı dış politika pozisyonunda görüleceği üzere hayatta kalma konusunu önüne daha fazla çıkarmıştır. Bir denge arayışı içinde olan AB, Akdeniz’in güneyinde statükosunu korumaya ve bölgede hayatta kalmaya çalışmakta ama aynı zamanda bölge üzerindeki hegemonik idealleri konusunda tereddüt etmektedir. Bu bağlamda, bu çalışma, sistemik bir teoriyi, tam adıyla savunmacı neorealizmi, AB’nin yıllar içinde uluslararası sistemik baskı altında bölgesel çıkarları, mücadeleleri ve gelecekteki hedeflerini güç hesaplamaları ve gelecekteki niyetlerine dayanarak Kuzey Afrika dış politikasına uygulamayı hedeflemektedir. Çalışma, AB'nin güneyinde kendi güvenliğini nasıl ve ne ölçüde arttırıp arttırmadığını araştırmaktadır. Çalışma, AB’nin Kuzey Afrika’daki en büyük amacının bütünsel bir yaklaşımla “güç dengesi” ve “tehdit dengesi” vasıtasıyla çeşitli dengeleme mekanizmaları kullanarak güvenliğini artıracak düzenleme ve politikalar oluşturmak olduğunu iddia etmektedir. Çalışmanın yöntemi, AB'nin bölgedeki ampirik olarak gözlemlenebilir davranışının bir teorinin (savunmacı neorealizm) belirli bir vakaya (AB'nin Kuzey Afrika ile ilişkileri) uygulanarak açıklanmasıdır. Bu çalışma, AB’nin dış politika davranışı ve savunmacı neorealist varsayımların esas olarak eşleştiğini göstermiştir. Çalışma, AB'nin güneyindeki güvenlik çıkarlarını ve tehditlerini bölgeye karşı savunmacı ve yumuşak güç projeksiyonu tutumu göstererek dengelediğini önermektedir. -------------------- North Africa, part of the MENA region, is Europe’s immediate neighborhood, hence is of strategic importance for European security. While Mediterranean Africa plays an important role in trade and economic issues for the European Union (EU); migration, terrorism, energy security and state failure have become the main security problems of the region throughout the post-Cold War era. The Arab Spring events of 2010/11 have triggered a troubled transformation process in North Africa, where the consequences and aftermath of the events seriously threatened European security and other important interests in the region. This has coupled with the rapidly expanding role of new rising powers, Russia and China in particular, fostering a new multipolar regional context in North Africa where the US and the EU have already had a competition in redesigning the architecture of the region, notwithstanding the considerable interaction and cooperation between the two. As a consequence, the years after the start of the Arab Spring has brought the survival issue to the fore of the Union ever more, evident in its foreign policy position to overcome these challenges. In search of balance, the EU has persistently sought to preserve its status quo in its Mediterranean South, seeking to survive, at the same time hesitant about its hegemonic ideals over the region. On these premises, this study aims to apply a systemic theory, namely defensive neorealism on the EU’s foreign policy behavior in North Africa by examining its interests, challenges and aims toward the region over years, based on power calculations and future intentions under the international systemic pressure. It seeks to determine whether and to what extent the EU builds up and maximizes its security in its southern periphery. The study claims that the supreme aim of the EU in North Africa is to create arrangements fostering security through various balancing mechanisms, namely “balance of power” and “balance of threat” brought together in a joined-up approach. In retrospect, the method of the study is the application of a theory (defensive neorealism) to a specific case (the case of the EU’s relations with North Africa) to investigate how the empirically observable behavior of the EU in the region can be explained through this theoretical lens. This study has shown that the EU’s behavior and defensive neorealist assumptions mainly match. It suggests that the EU has taken a defensive and soft power-projection attitude into the region; hence balancing its security interests and threats in its south.