Otoriter laiklikten demokratik laikliğe Türkiye ve Tunus'ta din-devlet ilişkilerinin dönüşümü


Tezin Türü: Doktora

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2016

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: HATİCE RUMEYSA DURSUN

Danışman: ALİ COŞKUN

Özet:

Dinin modern toplumlarda aşamalı olarak önemini kaybedeceğini savunan klasik sekülerleşme tezi günümüzde geçerliliğini büyük ölçüde kaybetmiş ve buna alternatif olarak geliştirilen teorik yaklaşımlar öne çıkmaya başlamıştır. Bu çalışma din, laiklik ve demokrasi ilişkisini alternatif bir teorik bakış açısıyla değerlendirmektedir. Batı’da insan hakları, ileri demokrasi ve hukukun üstünlüğünün teminatı olarak düşünülen laiklik kavramı İslam Dünyası’nda otoriter uygulamaların ve insan hakları ihlallerinin dayanağı haline gelmiştir. Bu çalışmada uygulanan Dinamik Laiklik Modeli, devlet ve toplumsal aktörler arasındaki karşılıklı etkileşimler sonucunda laiklik anlayışının ve bu konudaki uygulamaların zaman içinde değişebildiğini ve demokratik yönetimin istikrarını etkilediğini ortaya koymaktadır. Bu çalışmada incelenen Türkiye ve Tunus örneklerinde modernleşme projesinin bir parçası olarak benimsenen “otoriter laiklik” dine müdahale aracı olarak uygulanmıştır. Her iki ülkede de, bağımsızlığın ardından “ilerleme” ideali ile hayata geçirilen radikal reformlar dini siyasal alandan uzak tutmayı amaçlamaktadır. Toplumsal alanda ise, dini unsurlar sıkı bir şekilde kontrol edilmiş ve devlet kendi benimsediği din anlayışını halka dayatmaktan geri durmamıştır. Resmi laiklik söylemini eleştiren ve siyasal alanda varlık göstermek isteyen “muhafazakâr aktörler” ise Batı yanlısı seçkinler tarafından siyasetten dışlanmıştır. Tüm bu baskılara karşın, hem Türkiye’de hem de Tunus’ta muhafazakâr aktörler siyasal alanda etkinliğini sürdürmekte ve toplumda geniş kitleler tarafından desteklenmektedir. Her iki ülkede de din ve vicdan hürriyetini merkeze alan ve inançlarından dolayı vatandaşların baskı görmediği “demokratik laiklik” anlayışına doğru bir eğilim gözlenmektedir. Anahtar Sözcükler: Otoriter laiklik, demokratik laiklik, muhafazakâr aktörler, sivil toplum, demokrasi. ABSTRACT The classical secularization theory, which argues that religion will gradually decline in modern societies, has largely lost its validity nowadays and the theoretical approaches developed as an alternative to this have come to the fore. This study evaluates religion, secularism and democracy in terms of an alternative theoretical framwork. The concept of secularism, which is considered as part of human rights, advanced democracy and rule of law in the West, has become the backbone of authoritarian practices and human rights violations in the Islamic World. The Dynamic Secularism Model applied in this study reveals that the interaction of state and social actors can change, over time, the practices related to secularism and affect the stability of the democracy. The "authoritarian secularism" adopted as a part of the modernization project in Turkey and Tunisia, examined in this study, has been applied as an intervention tool. In both countries, radical reforms that have been misled by the ideal of "progress" after independence aim to keep religion away from the political sphere. In the social sphere, religious elements are strictly controlled and the state does not cease to exist by imposing the religion of its own accord on the society. The "conservative actors" who criticized the official secular discourse and wanted to be in the political arena were excluded from politics by pro-Western elites. Despite all these pressures, conservative actors in both Turkey and Tunisia remain active in the political arena and are supported by large masses in these society. In both countries there is a tendency towards the understanding of "democratic secularism", centered on the freedom of religion and conscience, and whose citizens are not oppressed because of their beliefs. Key Words: Authoritarian secularism, democratic secularism, conservative actors, sivil society, democracy.