Yeşilçam sineması’ndaki melodram geleneğinin kötülüğün temsili ekseninde sorgulanması : Tanrı konuşur şeytan fısıldar filmi


Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2015

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Seçkin Sevim

Danışman: NİGAR ÇAPAN KAVRUK

Özet:

Melodram geleneğine yaslanan Yeşilçam Sineması’nda üretilen senaryoların temel sorunu, kötülerin iyi yönlerinin olabileceği ve iyilerin de kötülük yapabileceği gerçeğinin göz ardı edilmesinden kaynaklanır. Melodram sinemasından kurtulmanın yollarından biri, iyilik ve kötülük konusundaki felsefî yaklaşımı değiştirmektir. Hayatta nasıl mutlak iyi ve mutlak kötü diye bir şey yoksa sanatta da mutlak iyi ve mutlak kötü olmamalıdır. Söz konusu görüş, Hannah Arendt (2009)’in “kötülüğün sıradanlığı”, Adam Morton (2006)’ın “erdem paranoyası” ve Michael Shermer (2004)’ın “bulanık mantık” argümanlarında karşılık bulmaktadır. Bu çalışmanın amacı, Yeşilçam Sineması’ndaki melodramatik kalıpları kötülüğün temsili ekseninde sorgulamak ve trajedi eksikliğinin tarihsel, toplumsal, kültürel, ekonomik, teolojik ve psikolojik kökenlerini saptamaktır. Bu amaç çerçevesinde hazırlanan Tanrı Konuşur Şeytan Fısıldar filmi aracılığıyla melodrama yatkın bir hikâyenin melodram kalıplarından uzak durularak anlatılmasının mümkün olabileceği ortaya koyulmaktadır. Tanrı Konuşur Şeytan Fısıldar filminin arka planı, Türkiye’de yaşanan 2001 ekonomik krizinin yarattığı toplumsal ve ekonomik sorunlara dayanmaktadır. Bu film için minimalist yaklaşıma uygun bir hikâye seçilmiş ve öykülemeye öncelik verilmiştir. Sinema dramaturjisindeki mutlak iyi ve mutlak kötü kavramları felsefî açıdan sorgulanarak Yeşilçam Sineması’ndaki içerik sorununa dikkat çekilmiştir. Anahtar Kelimeler: Bulanık Mantık, Erdem Paranoyası, Kötülüğün Sıradanlığı, Kötülük, Melodram, Yeşilçam Sineması ABSTRACT The main problem of Yeşilçam Cinema that relies on the tradition of melodrama is its ignorance the fact that good people might do bad things or bad people might have also good qualities. One of the ways of getting rid of melodramatic cinema is to alter the philosophical approach regarding the good and evil. Since there is no such thing as the absolute good or the absolute evil in real life, there should not be the absolute good or the absolute evil in art, either. This idea accords with the notions of Hannah Arendt (2009)’s “the banality of evil”, Adam Morton (2006)’s “virtuous paranoia” and Michael Shermer (2004)’s “fuzzy logic”. This thesis aims to discuss in detail the melodramatic cliches of Yeşilçam Cinema in terms of representation of evil in old movies and to determine the historical, sociological, cultural, economical, theological and psychological origins of the lack of tragedy as a dramatic genre. The short film God Talks Devil Whispers shot for this purpose proves that it is also possible to tell a story that has tendency to melodrama while refraining from melodramatic cliches. The background story of God Talks Devil Whispers is about economical and sociological problems caused by the 2001 Turkish economic crisis. A story suitable for minimalist approach is intentionally chosen for the film and priority was given to dramatisation. The problem of content in Yeşilçam Cinema is pointed out by an evaluation of the absolute good and absolute evil in the cinematic dramaturgy in terms of philosophical approach. Key Words: Fuzzy Logic, Virtuous Paranoia, The Banality of Evil, Evil, Melodrama, Yeşilçam Cinema