Tezin Türü: Yüksek Lisans
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2000
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: MAHMUT AYTEKİN
Danışman: ALİ DURUSOY
Özet:Bu tezde "Sofistler, Gazzâlî ve Descartes'ın Şüpheciliği" felsefe tarihi disiplini açısından ele alınmıştır. Sofistler gerçek bilginin imkansızlığını dile getirmişlerdir. Şüphe onlar için amaçtır. Onlara göre her şeyin ölçüsü insandır. Sofistlerin bu bilinemezci tavrını, Septikler "bilgi mümkün değildir" diyecek kadar ileri götürmüşlerdir. Sofistlerin ferdiliği ve göreceliğine karşı Sokrates aklî bilginin imkanını savunmuştur. Bu görüş metafizik felsefenin doğuşuna neden olmuştur. Gazzâlî'de ise şüphe araçtır. O iki türlü bilginin, yakîn ve hakikat bilgisinin varlığını kabul eder. Bu bilgilere ulaşmak için şüpheyi kullanır. Yakinî bilgi, varlığın görünüşlerini veren duyu ve akıl bilgisidir. Epistemolojik şüphe döneminde, duyu ve aklî bilginin kesinliğinden şüphe eder. Allah'ın kalbine attığı Nur; Mantık sayesinde bu şüpheden kurtulur. Yakinî bilginin varlığını kabul eder. Ancak, henüz hakikî bilgiye ulaşamamıştır. Hakikat bilgisi ise, varlığın iç bilgisini ilham ve sezgiyle veren, kalp bilgisidir. Düşünür kriz şüpheciliği döneminde ruhen ve bedenen etkilenir. Uzlete çekilir. Sûfiyâne bir hayat yaşar. Kriz şüpheciliği devresinden onu kurtaran, ilham ve sezgidir. Descartes'ın şüpheciliği metodiktir. Gazzâlî'nin şüphesi gibi araçtır. Bu aşırı şüphecilikten farklı olarak, açık ve seçik (hiç şüphe duyulmayan) bilgiyi bulmayı amaçlar. Doğru bilgiye ulaşınca, şüpheci tavır sona erer; doğru bilgi varsa, onu elde etmek de mümkündür. Bu da aklî bilgiyle olur. Sofistler, Gazzâlî ve Descartes'ın yaşadıkları dönemlere baktığımızda, her üç dönem içinde ortak nokta sosyal durumdaki karmaşa, fikirler arasındaki çelişkilerdir. Şüphecilik, işte böyle geçiş dönemlerinin felsefesi olmuştur. Şüpheciliğin bir yüzünde şüpheden arınıp bilginin hakikatine ulaşmak diğer yüzünde ise nihilizme saplanıp kalmak vardır. Sofistler ve Septikler şüpheciliği amaç olarak alıp çıkmaza girerken onların bu açmazlarından hareket eden Gazzâlî ve Descartes kesin bilgiye ulaşıp seleflerinin felsefeye getirdikleri kapalı görüşlülüğün önünü açmışlardır. ABSTRACT In this thesis, scepticism of Sophists, al-Ghazzali and Descartes is dealt with from the perspective of `history of philosophy`. Sophists express the impossibility of real knowledge and see doubt as the aim. For them the criterion for everything is human being. Sceptics have taken this agnostic approach of Sophists further to the extend that they claimed the impossibility of knowledge. In contrast to relativity and individualism of Sophists, Socrates defends probability of rational knowledge. This idea has given birth to metaphysical philosophy. For Ghazzali, doubt is a means. He accepts the existence of certain and real knowledge. He uses scepticism to reach certain and real knowledge. Certain knowledge is the knowledge of the reason and senses that give the description of the outward looks of beings. During the period when he had a sceptical attitude regarding human knowledge, he suspected of certitude of senses and that of the rational knowledge. He gets rid of this suspicion through the light Allah has thrown into his heart: Logic. He accepts the existence of the knowledge of certainty, however he is yet to reach `real knowledge`. The real knowledge is the intuitive knowledge that gives us the knowledge of beings through inspiration and intuition. The thinker, al-Ghazzali has been physically and spiritually affected and has gone into seclusion for a while and lived a mystical life. What rescued him from this crisis is intuition and inspiration. Descartes`s scepticism is a methodical one. For him, scepticism is a means. Contrary to extreme skepticism, it aims at discovering the clear and distinct knowledge. Once the knowledge is attained, sceptical approach ends. If there is a true knowledge, to attain and obtain it is possible as well. And it could be possible through rational knowledge. When one look at the times of Sophists, al-Ghazzali and Descartes, what was in common were a chaotic social situation and contradictions and incompatibilities between the ideas. Scepticism has been the philosophy of such transition periods. On the one hand, it makes one get cleared from his doubts and reach the reality of knowledge, whereas it bears a danger of getting stuck in Nihilism on the other. While Sophists and Sceptics got into an impasse as they regarded scepticism as the goal, starting from and basing on their impasse, al-Ghazzali and Descartes have reached certain knowledge, and thus have opened a new window in front of close-sightedness that their predecessors brought into philosophy.