Uzakdoğu Ülkeleri’ndeki farklı içmimarlık-tasarım ilişkisi


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, İç Mimarlık Anasanat Dalı, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2019

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Cüneyt Çilekar

Danışman: Müge Göker Paktaş

Özet:

Bilimsel bakış açısı, yüzyıllardır, tüm insanların en hızlı ve doğru bir şekilde gelişmelerine hizmet etmiştir. Pozitif Bilimler, deney sonuçlarına dayanan müspet ilim veya ilimlere verilen isimdir. Konuları, sınırları önceden belirlenmiş olan somut varlık alanlarıdır. Bu gruptaki bilimler, soyut kavramlar üzerine araştırma yapmamaya; deneylenemeyen veya denendiği halde sonuçlandırılamayan konuları ele almamaya çalışırlar. Konuları içine giren somut varlık alanlarını incelerken genellikle tümevarım (endüksiyon) yöntemini kullanırlar. Bireysel doğrulardan yola çıkarak, genel doğrulara ulaşmaya çalışırlar. Ancak pozitif bilimler özellikle de insan söz konusu olunca, bilinen bir tek gerçeklikten yola çıkarak, ona benzer olan durumlar için yargıya varırlar. Yani benzerliklerden hareket ederek akıl yürütürler. Bu yöntem benzeşim (analoji/andırım) olarak adlandırılır. Pozitif bilimlerin temel özelliklerine göre; “var olan olaylar ve olgularla ilgilenmek”, “mantık kurallarına dayalı olarak tutarlılık göstermek”, “eleştirilere açık olmak”, “genel modellere ulaşmaya çalışmak”, “ön görülü olabilmek”, “toplumsal gereksinimleri gidermeye çalışmak” yöntemlerini kullanan diğer mesleklerle karşılaştırdığımızda, İçmimarlık mesleği, bu yöntemlerin tamamını kullanamamaktadır. Bununla birlikte, pozitif bilimlerin kullandığı “Bilimsel Araştırma ve Çalışma Yöntemlerine” bağlı hareket etmektedir ve bu disipliner sistemi kullanmaktadır. iii İşte bu ilkelerden hareketle içmimarlık, soyut olmayan somut değerler üzerinden işlevini yerine getirmektedir. Rölatif-soyut veriler, içmimarlık tasarımının oluşturulmasında, disipliner bir süreç ve de sonuç sağlayamamaktadır. İçmimar, herhangi bir konuyla ilgili tasarımını oluştururken, konu ile ilgili tüm verilerini doğru toplamak zorunluluğundadır. Yoksa oluşturulacak tasarım doğru bir tasarım olamayacaktır. Fonksiyon, form, malzeme, konstrüksiyon, renk, ışık ve benzeri tüm doğru tasarım unsurları, tasarımın doğru ve de mükemmel olabilmesi için öncül şarttır. Uzakdoğu Ülkeleri’nde ve hatta tüm dünya genelinde kullanılmakta olan bazı İçmimarlık ve Dekorasyon Uygulamaları, bilimsellikten çok farklı metotlarda birçok örnekler sunmaktadırlar. Ve işin dikkat çeken en önemli tarafı ise bu uygulamalar, insanlar tarafından büyük bir talep görmektedirler. Tez araştırmamızın konusu olan bu uygulamalar, Uzakdoğu Ülkeleri’nin, özellikle çok eski uygarlıklardan biri olan Çin, Tibet ve daha sonraları da Japon kültürlerinden doğmuş olan uygulamalardır. Bu uygulamalarda toplumsal yaşayışın tüm izlerini taşıyan inanç faktörü, dikkati çekmektedir. Dinsel inanç unsurları, tarihsel süreç doğrultusunda, farklı kültürler ve bu kültürlere bağlı olarak da farklı içmimari uygulamalar oluşturmuşlardır. Özellikle Hint “Vaastu Shastra” sı ve çok geniş alanda uygulanan Çin “Feng Shui” si, Metafizik olguları kullanmanın yanı sıra içmimarlık-tasarım unsurlarını da kullanarak geleceğe doğru hızla yol almaktadır. Ve bu farklı içmimarlık -tasarım uygulamalarının bilimsel metotlarla olan ilişkilerini, uygunluklarını ya da uygunsuzluklarını araştırmak, büyük bir önem taşımaktadır. -------------------- For centuries, the scientific viewpoint has always been in service of humanity for the fastest and most accurate progress. Positive Sciences is the name given to positive sciences or sciences based on experimental results. Its subjects are solid asset areas of which boundaries are predetermined. This group of sciences does neither research the abstract concepts, nor deal with issues that cannot be tested or can be tested, but cannot be confirmed. They generally use the induction method during research in the fields of concrete existence within their subject. Based on individual assumptions, they try to reach verified conclusions. Positive sciences, however, especially in case of human-centric issues, come to same conclusion from similar situations, starting from a single known reality. In other words, they build on similarities. This method is called analogy (analogy / analog). According to the basic characteristics of positive sciences; if we would compare the methods of “dealing with existing events and phenomena”, “keeping up the consistency based on the rules of logic”, “being open to criticism”, “trying to attain general models”, “being able to predict” and “trying to meet the social needs” which are also being used by other professions, interior architecture cannot use 100 % of these methods. However, it acts in accordance with the Scientific Research and Study Methods used by positive sciences and is bound to this disciplinary system. Based on these principles, Interior Architecture fulfills its function through concrete non-abstract values. Relative-abstract data cannot provide a disciplinary process and result in an interior architectural design. Interior architect, while creating a design on any subject, is obliged to collect all relevant data correctly. Otherwise, the design cannot be created correctly. All correct design elements such as function, form, material, construction, color, light and so on are the prerequisites for a design to be accurate and perfect. Some interior architecture and decoration applications, which are being utilized in Far Eastern countries and even in the whole world, provide many examples of different methods rather than scientific. It is astonishing to notice the big demand for such applications. These applications, which are the subject of our thesis research, have their origins in the Far Eastern Countries, especially in China, one of the ancient civilizations of the world, in Tibetan and later in Japanese cultures. In these practices, the faith factor, which carries all traces of social life, draws attention. Religious beliefs have formed different cultures and different Interior Architectural Practices in line with the historical process. Especially the Indian “Vaastu Shastra and the Chinese Feng Shui, which are being widely applied, are using metaphysical phenomena as well as Interior Architecture-Design elements to move towards the future. And I think it is very important to investigate the relationship, conformity or nonconformity of these Different Interior Architectire-Design applications with scientific methods.