Tezin Türü: Doktora
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2004
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: Barış Duman
Danışman: NURŞEN CANİKLİOĞLU
Özet:Hizmet ilişkisinin tarafı olan işçi-işveren kesiminin hak ve yükümlülüklerinin yasalar çerçevesinde kimlik bulmasında, toplu pazarlığın çalışma hayatına yansıyan yüzü olarak kabul edilmesi gereken "toplu iş sözleşmesi" büyük önem arz eder. Ülkemizde olduğu gibi "sendikacılıkta çokluk" prensibini kabul etmiş ülkelerin endüstri ilişkilerinde, sendikalara rekabet gücünü kazandıran husus, toplu iş sözleşmesinin tarafı olabilmek, bunun için de öncesinde toplu iş sözleşmesi yapma yetkisine sahip olabilmektir. Toplu pazarlık sisteminde, sendikaların üye sayılarının fazla olması, onlara temsil kabiliyeti kazandırdığı gibi, gelirlerinin de artması sonucunu doğurur. Bu nedenle sendikaların toplu iş sözleşmesine taraf olmalarına esas "yetkili olma" özelliğini kazanmak için mücadele vermeleri doğaldır. Toplu iş hukuku sistemimizde, bir toplu iş sözleşmesinin tarafı olmayı ifade eden toplu iş sözleşmesi ehliyetine, işçi ve işveren sendikaları ile sendika üyesi olmayan işverenler sahiptirler. Birden fazla sendikadan hangisinin toplu iş sözleşmesi bağıtlama hakkı olduğunu belirten toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi, ehliyet kavramından daha dar kapsamda olup yasa ile birtakım koşullara bağlanmıştır. Ancak Kanuni düzenlemede ehliyet ve yetki kavramları birbirinden ayrı değil, iç içe düzenlenmiştir. Tek bir işçinin ya da fiili işçi topluluğunun toplu iş sözleşmesi yapmaya ehliyeti olmadığı, akdin bir tarafının mutlaka işçi sendikası olması gerektiği, bunun da yasal ve anayasal çerçevede yetkili sendika olması gerektiği açıkça düzenlenmiştir. Yetkili olma sıfatı, ilgili sendikaya toplu iş sözleşmesinin tarafı olabilmenin yanı sıra, toplu iş uyuşmazlığının barışçı yolla çözümüne müracaat, bu aşamanın uyuşmazlığın çözümünde başarılı olunamaması halinde mücadele yoluna başvurma ile işyeri sendika temsilcisi atama gibi bir takım hak ve yetkileri de beraberinde getirecektir. 2822 sayılı Kanunda, toplu iş sözleşmesinin yapılmasında yetkili olma sıfatı, bir takım sayısal çoğunluk esaslarına bağlanmıştır. Toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununun ikinci bölümünde "toplu iş sözleşmesi yapılması" başlıklı babında düzenlenmiştir. Kanunda yetki, yetki tespiti için sendikanın başvurusu, işveren veya işveren sendikasının başvurusu, yetki itirazı, yetki belgesi, toplu görüşmeye çağrı başlıkları ile işçi-işveren-Bakanlık üçgeninde, ilgili sendikanın temsil gücünü belgelerle kesin biçimde gösteren sayısal çoğunluk ile hak düşürücü sürelerle desteklenmiş bir sistematik kabul edilmiştir. 2822 sayılı Kanun Toplu iş sözleşmesi yapma yetkisinin tespiti konusunda idari ve yargısal boyut taşıyan bir prosedürü öngörmüş olup, toplu pazarlık sürecinin bir an önce tamamlanarak işyerinde istikrar ortamının sağlanması amacıyla söz konusu prosedürün işleyişi kısa süreler ile sınırlanmıştır. Toplu iş sözleşmesinin bağıtlanacağı işkolunda yüzde on ve söz konusu sözleşmeye konu olacak işyerinde yarıdan fazla çoğunluğun üyesi bulunduğu işçi sendikası yetkili sendika olduğunun tespitini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'ndan isteyerek başlayan süreç, adli yargı organlarına yapılan olumlu ve olumsuz tespite karşı itiraz ile devam eder. Yetkili sendikanın belirlenmesi aşamasında sendikalar arasında yaşanan rekabetin beraberinde getirdiği en önemli sorun olan yetki uyuşmazlığının bir an önce sonuçlandırılması çalışma barışının sağlanmasında büyük önem arz eder. Bu çerçevede işçi sendikalarının eğitimli olmaları, işverenin bildirim ödevlerini yerine getirmesi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının doğru ve güncel kayıt tutması, yargısal sürecin hızlandırılması için gerekli, özellikle teşkilatlanma ve teknolojiye açılma bazında reformların yapılması gerekir. Bu söylediklerim mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde yerine getirilebilecek hususlardır. Ancak, işçi sendikalarının gereksiz yetki uyuşmazlıkları çıkartmasının önüne geçecek müeyyidelerin düzenlenmesi, siyasi bir kurum olan Bakanlığın tarafsızlığına şüphe getirecek bir tespitin gündeme gelmesi halinde tespiti yapacak özerk bir idari kurumun yapılandırılması yoluna başvurulması şeklinde yasal düzenlemelere gidilebilir. Demokratik sistemin bir parçası olarak görülmesi gereken yetki tespitinde, yasal değişikliklerin uygulamada yaşanan sendikalar arası rekabetin olumsuz sonuçlarını ortadan kaldırmaya yetmemesi halinde, kanaatimizce 2822 sayılı Kanun öncesinde görülen toplu iş sözleşmesine konu işyerlerinde çalışanların oylaması ile diğer bir ifadeyle referandum yolunun yasallaşması gerektiği kanaatindeyiz. "Collective work contract" that should be deemed as a reflection of collective bargaining to the work life has great importance in identifying the rights and obligations of worker-employer milieu which are parties to the service relationship in the context of the related laws. In industrial relations of the countries accepting the principle of "multiplicity in union activity" like our country, the element that brings the power to compete for the unions is to be a party to a collective work contract and to this effect, to possess the prior authority to conclude a collective work contract. If the union members are a lot, this ensures a representative ability for them in collective bargaining system and it also increases their revenues. For that reason it is only natural for the unions to struggle for becoming the "authorized party" as a party to collective work contracts. The unions of workers and employers and the employers being not member to a union have the ability to conclude a collective work contract which expresses being a party to a collective work contract in our collective labor law system. The authority to conclude a collective work contract mentioning which one of the unions being in number more than one should have the right to conclude a collective work contract has a narrower scope than the term "ability" and it is made subject to certain conditions by law. But in legal arrangement the concepts of ability and authority has been arranged not separately but together. Thus it has been regulated clearly by law that a single worker or a physical community of workers shall not have the ability to conclude a collective work contract, that one of the parties to the contract should definitely be a worker union and this must be the authorized union in legal and constitutional context. The title of being authorized would bring the same rights and powers to be a party to the collective work contract for the related union and also to apply for amicable settlement of the collective labor dispute and in case no success is achieved at this phase, try the way to struggle and appoint union representative for the work place. In the law numbered 2822, the title of being authorized for concluding a collective work contract has been tied to the principle of majority. The authority to conclude a collective work contract has been regulated in the second section of the Law of Collective Work Contract, Strike and Lockout numbered 2822 titled "concluding a collective work contract". In this law the authority has been regulated under titles which are application of the union for determining the authority, application of the employer or employer's union, the objection to authority, authorization certificate, the invitation to collective negotiations and it has been accepted as a valid system in the triangle of worker-employer-Ministry which is supported by the numerical majority showing definitely the representative power of the related union and by the periods that are reducing the rights. The Law numbered 2822 suggests a procedure having administrative and jurisdictional dimensions about the determination of the authority to conclude a collective work contract and the operation of this procedure has been limited to short periods with the purpose of completing the bargaining process in a short time and providing a stable environment in the work place. The process starts with the request made to the Ministry of Labor and Social Security to determine that the worker union is the authorized union having members equal to ten percent in the related work branch for which the collective work contract would be concluded and equal to more than fifty percent in the work place that will be subject to the collective work contract and it continues with the objections made to judicial authorities against positive and negative determinations. At the phase of determination of the authorized union, the soonest settlement of the dispute relating to authority which is the most important problem coming forth with the competition between the unions is very important for providing the work peace. In this context, it is fundamental that the representatives of worker unions are sufficiently educated, that the employer fulfils his duty of declaration, that the Ministry of Labor and Social Security keeps correct and updated records, that some reforms are made such as re-organization and being open to new technology in order to speed the jurisdictional process. These are all possible under existing legal arrangements. However, some other legal arrangements could be made such as enforcing certain sanctions in order to prevent worker unions from bringing forth unnecessary disputes relating to authority and in case a determination is made that would make the impartiality of the Ministry doubtful as it is a political establishment, it is necessary to construct a sovereign administrative establishment which would make this determination. If the legal amendments regarding the determination of authority which should be seen as a part of the democratic system do not suffice to eliminate the negative results of the competition among the unions, it is our conviction that legal arrangements must be submitted to public voting; in other words voting is necessary from the workers in the work places that are subject to collective work contract which is discussed prior to the Law numbered 2822.