Arşiv belgeleri ışığında Türk Kurtuluş Savaşı içinde Gediz taarruzu ve sonuçları (24 Ekim 1920-6 Ocak 1921)


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2019

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Gül Buse Hoşgör

Danışman: VAHDETTİN ENGİN

Açık Arşiv Koleksiyonu: AVESİS Açık Erişim Koleksiyonu

Özet:

“Arşiv Belgeleri Işığında Türk Kurtuluş Savaşı İçinde Gediz Taarruzu ve Sonuçları (24 Ekim 1920-6 Ocak 1921)” adlı bu çalışma, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde yüksek lisans tez çalışması olarak hazırlandı. Birinci Dünya Savaşı’ndan mağlup olarak çıkan Osmanlı Devleti, Mondros Mütarekesi’nden sonra siyasi ve askerî açıdan çok zor bir döneme girdi. Bu dönem, “Mütareke Dönemi” olarak adlandırılmaktadır. Galip devletler, emperyalist amaçlarını tahakkuk ettirmek için savaş sürerken aralarında yapmış oldukları “Gizli Antlaşmalar” ile Türk topraklarını paylaştılar. Mondros sonrası, paylarına düşen bölgeleri işgale başladılar ve Yunan ordusunu da İzmir’e çıkardılar. Yunan ordusu özellikle İngiltere’nin desteğinde Batı Anadolu içlerinde hızla ilerlemeye başladı. Yunan ordusunun ilerlemesinin karşısına ilk başlarda düzenli orduyla çıkamayan Osmanlı Genelkurmayı, çareyi Yunan ordusunun karşısına Kuva-yı Milliyeyi (milis kuvvetleri) çıkarmakta buldu. Düzenli ordunun komutan ve subayları istifa ederek veya kimlik değiştirerek, mahalli kuvvetleri örgütleyip, direniş için cepheler oluşturdular. Millî direniş hareketine resmî olarak katılmamış gibi duran Türk ordusu, 1920 yılı Mart ayı başlarında millî kuvvetleri de bünyesine alarak, Yunan ordusu karşısında üç cephe oluşturmayı başardı. Kısa bir süre sonra bu cepheler Batı Cephesi Komutanlığının emir ve komutası altına girdi. 1920 yılı Eylül ayı başlarında, Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa ile Kuva-yı Seyyarenin Komutanı Ethem Bey, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyasetinin karşı çıkmasına rağmen, Gediz’de mevzilenmiş olan 1. Yunan Kolordusuna bağlı 13. Piyade Tümenine taarruz etmek istediler. Ali Fuat Paşa’ya göre; Güney ve Doğu Cepheleri’nde gerekli tedbirler alındıktan sonra bütün dikkatler Batı Cephesi’ne verilmeliydi. Ali Fuat Paşa’ya göre, asıl tehlike Yunan istilasıydı. Yunan ilerlemesi karşısında yığınak yapmaktansa, münferit yakalanan Yunan kuvvetleri baskınlarla imha edilmeliydi. Ali Fuat Paşa bu düşüncesinden hareketle, Gediz’in kuzeydoğusunda Derbent Geçidi’nde mevzilenmiş olan 13. Yunan Tümenini münferit olarak yakaladığını düşünerek taarruz etmek istedi. Ali Fuat Paşa’nın taarruz için ısrarlı olması karşısında, Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa araya girerek, Ali Fuat Paşa’yı ve Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Alb. İsmet Bey’i dinledikten sonra taarruzun belli usuller altında yapılmasına izin verdi. 24 Ekim 1920 sabahı, iki piyade tümeni ve süvari kuvvetini teşkil eden Kuva-yı Seyyareden müteşekkil Batı Cephesi Komutanlığına bağlı Ertuğrul Grubu, Gediz’deki 13. Yunan Tümenine taarruz etti. Taarruz planının özeti şu idi: 11. Tümen, Kuva-yı Seyyare ile birlikte sıklet merkezini oluşturdukları Yunan Tümeninin sağ kanadına, 61. Tümen ise sol kanadına taarruz edecekti. Kuva-yı Seyyare, sağ kanadı aşarak Yunan Tümenini kuşatacak ve Uşak’tan takviye kuvvet almasına da engel olacaktı. Mevzisinden sökülen ve kuşatılmış olan 13. Yunan Tümeni imha edilecekti. Gediz’e yapılacak taarruzu gizlemek maksadıyla eş zamanlı olarak Bursa ve Uşak Cepheleri’ne de aldatma taarruzu yapılacaktı. 24 Ekim sabahı başlayan taarruz başarısız olunca, güneş batmadan önce ikinci taarruz yapıldı. Gece yarısına kadar devam eden bu taarruzda da Yunan Tümeni mevzisinden sökülemedi. 24 Ekim günü icra edilen taarruzlarda Kuva-yı Seyyare, Demirci Muharebesi’nde gösterdiği gayreti göstermeyerek, muharebeye öğlene doğru girdi. Cephe Komutanı’nın Gediz’in doğusundaki tepeye taarruz etmesi için iki kere emir vermesine rağmen taarruzdan kaçındı. 24 Ekim günü icra edilen her iki taarruzun başarısız olması üzerine Ali Fuat Paşa, gece yarısı Ertuğrul Grubuna çekilme emri verdi. Çünkü Cephe Komutanı Ali Fuat Paşa, ertesi gün (25 Ekim) Bursa ve Uşak Cepheleri’nden yapılacak bir Yunan karşı taarruzunda kuşatılmaktan çekinmekteydi. Fazlaca sarsılan 13. Yunan Tümeni de kuşatılıp imha olmamak için 24/25 Ekim gecesi, gece yarısından itibaren çekilmeye başladı. Taraflar birbirlerinden habersiz karşılıklı olarak çekildiler. Çekilen Yunan Tümeni, Hamidiyehanı’nda durarak yeniden savunma pozisyonu aldı. Yunan Tümeninin çekildiğini, 25 Ekim günü öğlene doğru öğrenen Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa, Kuva-yı Seyyareye bütün kuvvetleriyle takip ve imha harekâtına geçmesini emretti. Kuva-yı Seyyarenin Komutanı Ethem Bey, sadece iki müfrezesini takiple görevlendirmekle yetindi. Çünkü Ethem Bey, çekilen Yunan Tümeninin Köprühan’ın güneyinde, Uşak’tan takviye olarak gelen iki piyade alayı ile 25 Ekim sabaha karşı birleştiği haberini almış, 11. ve 61. Tümenler de muharebe sahasından çekilmiş olduklarınd an, tek başına taarruz etmek istememiştir. Ethem Bey, Ertuğrul Grubundan da takviye kuvvet alarak, Hamidiyehanı’nda mevzilenmiş olan 13. Yunan Tümenine bütün kuvvetleriyle ancak 27 Ekim günü öğlene doğru taarruza geçti, fakat başarılı olamayarak geri çekildi. 13. Yunan Tümeni, 31 Ekim’de karşı taarruza geçerek, Gediz Kasabası’nı tekrar işgal etti. Gediz Taarruzu’nun başarısızlıkla neticelenmesi üzerine, Kuva-yı Seyyarenin başındaki Ethem Bey ile düzenli ordunun komutanları arasında karşılıklı suçlamalar başladı. Ethem ve ağabeyi Tevfik Bey, 11. ve 61. Tümenlerin görevlerini başaramadıkları, düzenli ordunun komutanları da Kuva-yı Seyyarenin ciddi olarak taarruza katılmadığı iddiasında bulundular. Yaptığımız araştırmanın sonucunda; Gediz Taarruzu’nun başarısız olmasında hem düzenli ordunun hem de Kuva-yı Seyyarenin müşterek sorumluluğunun olduğu kanaatine vardık. 11. ve 61. Piyade Tümenleri, 13. Yunan Tümenini mevzisinden söküp atamayarak çekilmek zorunda kaldılar. Kuva-yı Seyyare de Demirci Muharebesi’ndeki gayretini bu taarruzda göstermemiş ve Yunan Tümenini kuşatamamıştı. 13. Yunan Tümeninin karşısına taarruz için yeterli yığınak yapılamamıştır. Ertuğrul Grubu kuvvetleri arasında haberleşme sorunu yüzünden irtibatsızlıklar yaşandığından koordineli bir taarruz gerçekleştirilememiştir. Sürekli yağan yağmur, muharebe sahasını çamur deryasına çevirdiğinden taarruzu güçleştirmiştir. Cephane sıkıntısı baş göstermiştir. Muharip askerler, kış şartlarına uygun giydirilememiştir. En önemlisi de, Gediz Taarruzu’ndaki başarısızlık, Yunan ordusunun Bursa ve Uşak Cepheleri’nden karşı taarruza geçmesine neden olmuştur. Gediz Taarruzu, sonuçları itibariyle başarısız bir taarruzdur ve bu başarısızlıkta gerek düzenli ordunun ve gerekse Kuva-yı Seyyarenin müşterek sorumluluğu vardır. Başarısızlığın en büyük sorumlusu da Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi İsmet Bey’in karşı çıkmasına rağmen, Mustafa Kemal Paşa’yı ikna ederek, taarruzu icra eden Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa’dır. -------------------- This study, titled “Gediz Attack and Its Consequences in the Turkish Independence War in the light of Archive Documents (October 24, 1920 – January 6, 1921), is an MA Thesis submitted to the Turkic Studies Institute of Marmara University.The Ottoman State was in a politically and militarily difficult era after the Armistice of Mudros because of the defeat in the World War I. This period is named as “Mütareke Dönemi – Armistice Era.” The victorious states shared Turkish land according to Secret Agreement they signed as the war was being waged in order to accomplish their imperialist aims. After the Armistice of Mudros, they started to invade the allocated lands and urged the Greek Army to land in İzmir. The Greek Army started to move fast in Western Anatolia particularly with the support of Britain. Unable to confront the progress of the Greek Army with a regular army initially, The Turkish General Staff resorted to Kuva-yı Milliye – national militia force to resist the occupation. The commadants and officers of the Turkish Regular army, either resigned or disguised, organized the local forces and set up battlefronts for resistance. Although the Turkish Army did not officially join the national resistance, she managed to set up three battlefronts against the Greek Army incorporating the national militia in early March in 1920. Soon these battlefronts were taken under the command of the Western Battlefront Commandership. In early September in 1920, Ali Fuat Pasa, the commandant of the Western Battlefront, and Ethem Bey, the commandant of Kuva-yı Seyyare – Mounted Militia, demanded to charge on 13𝑡ℎ Greek Infantry Division of the 1𝑠𝑡 Corps deployed in Gediz, despite the opposition of the General Staff. Ali Fuat Paşa claimed that the main focus should be on the Western Battlefront after all measures were taken on the Sothern and Eastern Battlefronts as he believed that the pivotal jeopardy was Greek invasion. He also argued that instead of build-up, the individual Greek troops should be annihilated with shock raids. Hence, Ali Fuat Paşa wanted to charge on 13𝑡ℎ Greek Division deployed in Derbent Passage in the northeast of Gediz with the assumption that the Greek Division was detached and vulnerable. Upon Ali Fuat Paşa’s insistence on attack, Mustafa Kemal Paşa, the Speaker of the Turkish Grand National Assembly, gave his consent to the attack after the talks with Ali Fuat Paşa ve Colonel İsmet Bey, the chief of the General Staff, with certain considerations. In the morning on October 24, 1920, Ertuğrul Group of the Western Battlefront Commandership, which was comprised of two infantry divisions and the Mounted Militia, charged on 13𝑡ℎ Greek Division in Gediz. According to the plan, 11𝑡ℎ Division in the centre with the Mounted Militia was to charge on the right flank of the Greek Division whereas 61𝑠𝑡 Division was to attack to the left flank of the Greek Division. In the meantime, the Mounted Militia was to pass over the right flank and encircle the Greek Division blockading the reinforcements from Uşak. So the Greek Division was to be displaced from their emplacements and to be annihilated. Diversionary and Synchronic Attacks to Bursa and Uşak Battlefronts were also planned to cover the attack to Gediz. When the attack which started in the morning on October 24 failed, it was repeated before dusk. However, the attack which continued until late night failed to displace the Greek Divison. The Mounted Militia only joined the battle toward noon failing to display its vigor during Demirci Battle during the October 24 battles. Although the Battlefront Commandant ordered twice, they abstained from charging up the mountain east of Gediz. When both attacks on October 24 failed, Ali Fuat Paşa ordered Ertuğrul Group to retreat at midnight. Because he was worried to be surrounded as a result of a Greek counter-attack from Bursa and Uşak Battlefronts on October 25. On the other hand, the Greek Division began to retreat as well after midnight on October 24-25 because they were shaken greatly and scared of annihilation after being encircled. Both armies retreated without knowing the moves of each other. The Greek Division took up defense position again in Hamidiyehanı. Ali Fuat Paşa ordered the Mounted Militia to chase and annihilate the retreating Greek units when he learned the situation toward noon on October 25. However, Ethem Bey the commandant of the Mounted Milita, just sent two platoons to chase the Greek. Because Ethem Bey had already learned that the retreating Greek division joined forces with two reinforcement regiments from Uşak on October 25 morning and therefore he did not want to charge alone with 11𝑡ℎ and 61𝑠𝑡 Divisions already withdrawn from the battlefield. Ethem Bey charged on 11𝑡ℎ Greek Division deployed in Hamidiyehanı with reinforcements from Ertuğrul Group on October 27 but he failed and retreated. 13𝑡ℎ Greek Division recaptured Gediz with a counter-attack on October 31. Failure of Gediz Attack caused mutual accusations between Ethem Bey and the commanders of the Regular Army. Ethem Bey and his elder brother Tevfik Bey claimed that 11𝑡ℎ and 61𝑠𝑡 Divisions failed to accomplish their tasks while the commanders of the Regular Army argued the Mounted Militia did not join the attack seriously. According to our findings, we have concluded that both the Regular Army and the Mounted Militia are to be blamed for the failure of Gediz Attack. 11𝑡ℎ and 61𝑠𝑡 Divisions failed to displace the Greek Division and they were compelled to withdraw. On the other hand, the Mounted Militia did not fight as vigorously as they did at Demirci Battle and they were unable to encircle the Greek Division. There was not sufficient build-up for a charge on 13𝑡ℎ Greek Division. Due to communication problems, the units in Ertuğrul Group was unable to launch a coordinated attack. Continually pouring rain turned the battlefield into mud and made the attack difficult. And the last of all, the combatant soldiers were not dressed appropriately for the season. The most important result of the failure of Gediz Attack was the counter-attack of the Greek Army from Bursa and Uşak Battlefronts. Regarding its consequences, Gediz Attack was an unsuccessful attack and both the Regular Army and the Mounted Militia had responsibilities for this failure. Ali Fuat Paşa has the greatest responsibility for this failure because he planned and directed the attack after persuading Mustafa Kemal Paşa despite İsmet Paşa’s opposition.