Aracı kurumlarda kredili menkul kıymet işlemleri uygulamasına eleştirel bir yaklaşım


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, İşletme Fakültesi, İşletme Bölümü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2002

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: BÜLENT ÖZUYGUN

Danışman: NURAN CÖMERT

Özet:

Sanayileşme ile beraber menkul kıymet borsalarının da gelişmesi ve yüksek kazanç vaat etmesi, yatırımcıların borsalara ilgi duymasına neden olmuştur. Kredili menkul kıymet işlemleri de sahip olunmayan parayla para kazanma şansı sunması ve kredili menkul alım şartlarının uygunluğu nedeniyle yatırımcıların yoğun ilgisini çekmiş ve özellikle borsaların yükseliş trendine girdiği dönemlerde toplam işlem hacimlerinin çoğu kredili menkul kıymet işlemlerinden oluşmuştur. Gelişen piyasalar içinde önemli bir yere sahip olan Türk Sermaye Piyasalar' ında ise kredili işlemlerin sağlıklı bir yapıya kavuşması 1994 yılını bulmaktadır. Sermaye Piyasası Kurulu' nun (SPK) 27.12.1994 tarihli ve 22154 sayılı Resmi Gazete' de yayımlanan Seri V No: 18 sayılı tebliği ile kredili işlemlerin işleyiş esasları belirlenmiş, yatırımcıların ve aracı kurumların karşılaşılabilecek risklerden korunması ve piyasanın istikrarının sürekli kılınması amaçlanmıştır. Söz konusu düzenlemeler, yalnızca hisse senetlerinin kredili menkul kıymet işlemlerine konu olabileceğini belirtmiştir. Kredili menkul kıymet işlemleri, bir aracı kuruluş nezdinde , müşteri adına kredi hesabı açılması koşuluyla müşteri ve aracı kuruluş arasında yapılacak sözleşme hükümleri çerçevesinde kredi kullanarak borçlanmak suretiyle menkul kıymet alınmasıdır. Bu krediler nakit ve menkul kıymet kredileri şeklinde kullanılmaktadır 19. yüzyılda başlayan sanayileşme süreci, menkul kıymet borsalarının da gelişmesini sağlamıştır. Ticaretin gelişmesi, şirketlerin büyümesi gibi faktörler, yatırım alanı arayan sermayelerin oluşmasına neden olmuştur. Bu kapitaller, borsalara asıl karakterini kazandırmıştır. Gelişmiş piyasalarda geniş şekilde uygulama alanı bulan kredili alım satımlar Amerika Birleşik Devletleri' nde (A.B.D.) doğmuş ve yaygınlaşmıştır. Özellikle 1920' li yıllarla beraber A.B.D' de çok sayıda yatırımcı menkul kıymet borsalarına yatırım yapmaya başlamıştı ve hisse senetlerine yatırım yapmak, son derece kolay hale gelmişti. Alım işleminin belirli bir yüzdesini (%10-20 gibi) nakit ödemek suretiyle kredili alımlara da izin veriliyordu. Yatırımcılar, aracı kurumda açtıkları kredi hesapları ile kredili menkul kıymet alabilmekteydi. Aracı kurumların müşterilerine açtıkları kredi tutarları, zaman zaman NewYork Borsası'nda kote edilmiş hisse senetlerinin piyasa değerinin % 90' ına ulaşıyordu. Yatırımcının kredi kullanmasının sebebi, mali gücünün üzerinde kazanç elde etmek istemesidir. Yatırımcı, kredili alım satım yaparak bir risk üstlenir ve aldığı menkul kıymeti daha yüksek fiyattan satarak sermaye kazancı elde etmeyi amaçlar. Kredili menkul kıymet işlemleri, menkul kıymet piyasalarında geçmişten günümüze kadar gerçekleşen pek çok krizin başlamasının veya derinleşmesinin önde gelen sebeplerinden biri olarak gösterilmektedir. Özellikle 1929, 1987 ve ülkemizdeki 1994 krizlerinde menkul kıymet piyasalarının çökmesi aşırı derecede kullandırılan kredilerden kaynaklanmıştır. Aracı kurumlar, kredili menkul kıymet alımında kullanılacak kredileri ya kendi kaynaklarından ya da kredili alınan menkul kıymetlerin teminat olarak gösterilmesi yoluyla bankalardan temin etmektedir. Bu uygulama, piyasaların yükseliş trendinde olduğu dönemlerde sıkıntı yaratmamaktadır. Fakat piyasaların düşmeye başladığı dönemlerde hem yatırımcıyı hem de kredi sağlayan kuruluşu zor durumda bırakmaktadır. 1994 krizine kısaca değinecek olursak; 1994 yılında yaşanan kriz, Ocak ayında yabancı rating kuruluşları tarafından ülke puanının düşürülmesiyle başlamıştı. Piyasadaki likidite fazlasının ve panik havasının etkisiyle dövize olan talep arttı ve kurlar yükselmeye başladı. Bu durum açık pozisyon taşıyan kurumları zor duruma soktu. Gecelik faizlerin de aşırı yükselmesiyle ve bu faizlerin kredi faizlerine yansıması sonucu pek çok firma sıkıntıya düştü. Yaşanan kaos sonrası dönemin hükümetinin 5 Nisan 1994' te aldığı kararlar sonrasında tablo şu şekildeydi; * Mali yapısı zayıf bankalar sistemden ayıklanmıştı.( 3 bankanın faaliyeti durduruldu) * Mali piyasalara ve dövize gerektiğinde müdahale edilecekti. * Mevduatlara devlet güvencesi verildi. 1994 yılı sonunda kur avantajı nedeniyle ihracatın artmasıyla beraber Merkez Bankası döviz rezervleri önemli ölçüde artarken, kamu açıkları kaynaklı iç borçlanma büyümüş fakat dış borçlanma azalmıştı. 1993 yılı sonunda 67 milyar dolar olan dış borç tutarı 1994 yılı sonunda 63 milyar dolar seviyesine inmişti. Krizin başladığı günlerde piyasalarda satış baskısının artması ve hisse senedi fiyatlarının düşmesi, bankaların elindeki hisse senetlerinden oluşan teminatların da değerini düşürdü ve teminatların verilen kredi tutarlarının altına inmesine neden oldu. Bu durumda hem yatırımcı krediyle aldığı hisseleri , hem de banka elindeki teminatları nakde çevirerek risklerini azaltmak istediler. Teminattaki hisselerin ve krediyle alınan hisselerin satılması ,piyasadaki satış baskısını daha da arttırdı ve piyasaların çöküşünü hızlandırdı. Kredili işlemler, 1994 krizinde pek çok aracı kurumun ve yatırımcının zarara uğramasında başrolü oynayınca SPK, 27.12.1994 tarihinde yayımladığı Seri:V No:18 sayılı tebliğ ile kredili işlemleri yasal bir zemine oturtmuş ve bu işlemlerle ilgili piyasadaki kurumların ve yatırımcıların bilgilenmesini sağlamıştır. Böylece piyasanın güven ve açıklık içinde çalışması ve yatırımcının korunması amaçlanmıştır. Kredili işlemlerin doğduğu yer olan A.B.D.' de bu tür işlemlerle ilgili ilk düzenlemeleri, 1922 yılında NewYork Menkul Kıymetler Borsası (NYSE) yapmıştır. Bu düzenlemeye göre yatırımcılar, kredili hisse senedi alımı yapacakları zaman alım tutarının %17' sini özkaynak olarak kredi hesabına yatırmak zorundaydı. Bu oran 1923 yılında %22' ye, 1933 yılında da %25'e çıkarılmıştır. Kredili menkul kıymet işlemleriyle ilgili en genel düzenleme, 1934 yılında Menkul Kıymet Borsaları Kanunu (Securities Exchange Act of 1934) ile yapılmış ve bir taraftan SEC (Securities and Exchange Commission) kurulurken, diğer taraftan sermaye piyasasına ilişkin düzenleme sorumluluğunun büyük bir çoğunluğu SEC'in giminde öz düzenleyici kuruluşlara bırakılmıştır. FED, 1934 yılında kendisine verilen yetkiye dayanarak T yönetmeliği (Regulation T ) adı verilen ve aracı kurumlar tarafından verilen kredilerde gerekli asgari özkaynak düzeylerini düzenleyen yönetmeliği yürürlüğe koymuştur. Bu düzenleme öncelikle kredinin açılması aşamasıyla ilgilenmektedir. Bu yönetmelik, kredili işleme konu olacak hisse senetlerinin geçmiş fiyat hareketlerine göre farklı özkaynak şartları getirmiştir. T yönetmeliğine göre kredili alım-satıma konu olabilecek menkul kıymetler iki gruba ayrılmıştır. Birincisi; ulusal borsalarda kote edilmiş veya kote edilmemiş olmakla beraber ulusal borsalarda ve tezgahüstü piyasalarda işlem önceliğine sahip hisse senetleridir. İkincisi ise ABD kamu menkul kıymetleri, belediye tahvilleri ve Dünya Bankası tahvilleridir. FED, T yönetmeliğinden sonra 1936 yılında U yönetmeliği ( Regulation U ) adı verilen ve borsalara kote edilmiş olan hisse senetlerinin kredili işlemleri için bankalar tarafından verilecek kredilere ilişkin hükümleri düzenleyen yönetmeliği yayımlamıştır. Bu yönetmelikte, kredili işlemler için gerekli olan asgari özkaynak, ilgili hisse senedinin geçmiş fiyat hareketlerine bakılmaksızın tek bir oran olarak belirlenmiştir. Bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesiyle beraber başlangıç marjı oranları, %40'tan %100'e kadar 25 defa değiştirilmiş ve 1974' ten bu yana da %50 olarak uygulanmaktadır. FED' in yürürlüğe koyduğu G yönetmeliği ( Regulation G ) de T ve U yönetmelikleri ile düzenlenmemiş olan hisse senedi kredisi veren tarafların tabi olacağı şartları belirlemiştir. Aracı kuruluşların kredili menkul kıymet işlem esasları, 3794 sayılı Kanun'la değişik 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu' nun 22.maddesinin (l) bendi uyarınca 27.12.1994 tarih ve 22154 sayılı Resmi Gazete' de yayımlanan Seri V No:18 tebliğ ile düzenlenmiştir. Ancak Sermaye Piyasası Kurulu, kredili menkul kıymet işlemleriyle ilgili esasları yeniden düzenleme çalışmalarını sürdürmekte olup Seri V No:49 sayılı taslak tebliğini 27/07/2000 tarihi itibariyle internet ortamında tartışmaya açmış bulunmaktadır. Halen yürürlükte olan Seri V No 18 sayılı tebliğde kredili menkul kıymet işlemleri şöyle tanımlanmıştır: "Kredili menkul kıymet işlemleri, bir aracı kuruluş nezdinde , müşteri adına kredi hesabı açılması koşulu ile müşteri ile aracı kuruluş arasında yapılacak sözleşme hükümleri çerçevesinde menkul kıymet alınmasını ifade eder." SPK, 27/07/2001 tarihinde yayımladığı Seri V No 49 Sayılı taslak tebliği ile Seri V No 18 tebliğinde belirtilen aracı kuruluşların kredili menkul kıymet , açığa satış ve ödünç işlemlerine ilişkin esasları daha ayrıntılı düzenlemiş ve değişebilecek hususları belirlemiştir. Seri V No: 49 sayılı taslak tebliğin Seri V No:18 sayılı mevcut tebliğdeki hükümlere göre değişiklik öngördüğü esaslar, aşağıda maddeler halinde açıklanmıştır. 1. Kredili Sermaye Piyasası Aracı İşlemi Yapacak Kuruluşlara İlişkin Düzenleme Seri V No: 49 sayılı taslak tebliğ, kredili sermaye piyasası aracı işlemi yapacak kuruluşlara ilişkin hükümleri belirlerken aracı kuruluşların kredili işlemleri daha kontrollü ve profesyonel olarak takip etmeleri amacıyla en az bir ihtisas personelini istihdam etmesini zorunlu kılmaktadır. 2. İşlem Konusu Menkul Kıymetlere İlişkin Düzenleme Bu konuyla ilgili yapılan düzenlemeler, işlem konusu menkul kıymetlerin ilgili listeden çıkarılması durumunda nasıl bir yol izleneceğini göstermektedir. Sözkonusu hükme göre; ilgili listeden çıkarılan sermaye piyasası aracı için açılmış kredi varsa, müşterinin talebi ve aracı kurumun kabul etmesi şartıyla listeden çıkarılan sermaye piyasası aracı, listede yeralan başka bir sermaye piyasası aracıyla değiştirilerek kredi ilişkisi devam edebilir. 3. İşlem Sınırlarına İlişkin Düzenleme Seri V No: 18 sayılı tebliğ; kredili işlem, açığa satış ve ödünç menkul kıymet işlemlerinin toplam tutarını aracı kuruluşun özsermayesinin 2 katıyla sınırlarken, Seri V No: 49 sayılı taslak tebliğin ilgili hükmü, kredili işlemler ve açığa satış işlemlerinin toplamlarının ayrı ayrı olmak üzere son üç aylık özsermaye ortalamasının 2 katı olarak sınırlandırılmıştır. Ayrıca Seri V No 49 nolu taslak tebliğ, kredili işlemlerin parasal tutarlarının yanında nominal tutarlarıyla ilgili de düzenlemeler içermektedir. 4. Kredili Alım İşlemine İlişkin Düzenleme Seri V No: 49 sayılı taslak tebliği, alım emri sırasında işlemin kredili olup olmadığının müşteri tarafından belirtilmesi zorunluluğu getirmektedir. 5. Özkaynak Hükümlerine İlişkin Düzenleme Seri V No 18 nolu tebliğe göre özkaynak olarak verilecek yatırım fonu katılma belgesi sadece A tipi iken Seri V No: 49 sayılı taslak tebliğe göre hem A tipi hem de B tipi katılma belgeleri özkaynak olarak verilebilmektedir. Ayrıca Seri V No 18 nolu tebliğe göre sürdürme marjı % 35 iken Seri V No: 49 sayılı taslak tebliğde sürdürme marjı, verilen özkaynağın cinsine göre değişmektedir. Tüm dünyada geniş bir uygulama alanı bulan kredili menkul kıymet işlemleri, yatırımcıların kaldıraç etkisinden yararlanmalarını sağlarken , aracı kuruluşların komisyon ve faiz gelirlerinin artmasını, piyasaların da işlem hacmi ve derinliğinin artmasını sağlamaktadır. Kredili menkul kıymet işlemlerinin ülkemizde daha verimli çalışabilmesi için çeşitli şartların yerine gelmesi gerektiği söylenebilir. Bu şartları aşağıdaki şekilde açıklayabiliriz : (i) Fiyatlardaki dalgalanmaların yüksek olmaması : İstikrarlı bir piyasada kullanılan kredi tutarı ve kredi kullanan yatırımcı sayısı, dalgalı bir piyasadaki kredili yatırımcı sayısından ve kullanılan kredi tutarından her zaman için yüksek olacaktır. Dalgalı bir piyasada yatırımcı, kredili menkul kıymet işlemi yapmamanın yanısıra hiçbir şekilde hisse senetlerine de yatırım yapmayabilir. Çünkü fiyat hareketlerinin dalgalı olması, yatırımcının piyasaya güven duymasını engellemektedir. (ii) Yatırımcı sayısının yeterli düzeye ulaşması ve sermayenin tabana yayılması : Yatırımcı sayısının yüksek olması ve sermayenin tabana yayılması, o ülke piyasasının gelişmişliğini gösteren unsurlardan biridir. Bu durum, yatırımcıların tasarruflarını o piyasaya yönlendirmesine neden olur. Ülkemiz piyasalarını da yatırımcı sayısı yüksek ve sermayesi tabana yayılmış durumuna getirebilirsek Türk Sermaye Piyasaları, gerek yurtiçi gerekse yurtdışı yatırımcılar için cazip bir yatırım alanı olabilecektir. (iii) Şirketlerin halka açıklık oranlarının artması : Halka açıklık oranlarının yüksek olması, piyasadaki hisse senedi miktarını, dolayısıyla piyasanın derinliğini arttıracağından hisse senetleri üzerinde yapılan spekülasyon ve manipülasyon azalacaktır. Böyle bir durumda yatırımcı, hisse senedine yatırım yaparken daha fazla güven duyacaktır. (iv) Kredi maliyetlerinin yüksek olmaması : Ülkemizdeki faiz hadlerinin yüksek olması, doğal olarak kredili menkul kıymet almak isteyen yatırımcıların yüksek faizle kredi kullanmasına neden olmaktadır. Bu durum, kredili menkul kıymet işlemi yapacak yatırımcı sayısının sınırlı kalmasına yol açmaktadır. Genel ekonomik duruma bağlı olarak faiz hadlerinin düşmesi, menkul kıymet piyasalarını olumlu yönde etkileyeceğinden hem piyasadaki yatırımcı sayısı hem de kredili menkul kıymet işlemi yapacak yatırımcı sayısı artacaktır. (v) Kredi sınırları özsermayelerine göre belirlendiği için aracı kurumların yeterli sermayeye sahip olması : Aracı kurumlar, piyasaların yükselmeye başladığı ve toplam işlem hacminin arttığı dönemlerde yatırımcıların kredi taleplerini özsermayeleri nispetince karşılayabilmektedir. Özsermayelerinin yüksek olması, aracı kurumların hem kullandırabilecekleri kredi tutarını arttıracak hem de mali bünyelerini güçlendirecektir (vi) Yatırımcıların bilgiye en kısa sürede ulaşabilmelerinin sağlanması : Bu unsur da o piyasanın gelişmiş olup olmamasıyla ilişkilidir. Bir bilginin piyasadaki yatırımcılara aynı anda, en kısa sürede ulaşması ve bilginin tüm yatırımcılar tarafından aynı şekilde algılanması gerekmektedir. SPK' nın 1994 yılında yaptığı mevcut düzenlemeler, aynı yıl yaşanan finansal krizden dolayı birçok aracı kurumun iflas etmesi üzerine kredili menkul kıymet işlemlerini belirli bir düzene sokmak amacıyla düzenlenmiştir. Fakat bu düzenlemelerin SPK' nın kredili menkul kıymet işlemleriyle ilgili bir düzenleme yapmak ihtiyacından doğduğunu, düzenlemelerdeki esasların A.B.D.' deki esaslardan alınarak, ülkemiz sermaye piyasalarına uygun olup olmadığı yeterince araştırılmadan adapte edilmeye çalışıldığını söylemek kanaatimizce yanlış olmaz. Çünkü SPK' nın Seri V No: 18 sayılı tebliği esasları, A.B.D' deki kredili menkul kıymet işlemleri esaslarıyla büyük benzerlikler taşımaktadır. Özellikle başlangıç ve sürdürme marjları aynı oranlarda belirlenmiştir. A.B.D gibi gelişmiş piyasalar için % 50 olan başlangıç marjı ve % 35 olan sürdürme marjı uygulamada sorun yaratmazken, bu marjların ülkemiz menkul kıymet piyasaları için düşük kaldığı söylenebilir. Bunun yanısıra SPK' nın hazırladığı Seri V No: 49 sayılı taslak tebliğinde başlangıç marjının, özkaynağın çeşidine göre % 35-40 aralığına indirilmesi öngörülmüştür. Bu oranların, fiyat dalgalanmalarının yüksek olduğu ülkemiz piyasalarına bağlı olarak yatırımcıların aşırı kredi kullanmasını önlemek amacıyla daha yüksek seviyelerde belirlenmesi uygun olacaktır. Uygulamada da aracı kurumlar, büyük risklerle karşılaşmamak için özellikle başlangıç marjını mevcut esasların daha üzerinde belirlemektedirler. 1998 Asya krizi, Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizlerinde kredili işlemlerden dolayı aracı kurumların iflas etmemelerinin sebeplerinden biri olarak, uygulanan marjların Seri V No:18 sayılı tebliğde belirtilen oranlardan yüksek olmasını gösterebiliriz. A.B.D.' deki uygulamalarda aracı kurumların kredili menkul kıymet işlemlerini daha kontrollü takip etmelerine yönelik esaslar bulunurken, ülkemizdeki mevcut uygulamada, bu konuyla ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır. Fakat bu eksikliğin, SPK' nın Seri V No: 49 sayılı taslak tebliğinde aracı kurumların bir "ihtisas personeli"ni istihdam etmelerini öngören 8. maddesi ile giderilmesi öngörülmektedir. SPK' nın Seri V No: 49 sayılı taslak tebliğinin "Hisse senedi yoğunlaşma sınırı" ile ilgili öngörülen 7.maddesi, bir yatırımcının belirli bir hisse üzerinde kredili işlemler vasıtasıyla spekülasyon ve manipülasyon yapmasını engellemeye yönelik olumlu bir düzenleme olarak göze çarpmaktadır SUMMARY Collateral with the industrialization, development and promising huge profits of the stocks and bonds caused investors to interest in bourse. Because of the stocks and bonds processes with credit is offering opportunity to earn money without gained money and because the purchasing of stocks and bonds with credit is suitable , investors interested greatly in it and especially when the bourse rised, most of the processes volumes are formed by the stocks and bonds with credit. Among the developing markets , "Turkish Capital Markets" made it's structure properly in 1994. İn the date of 27.12.1994, Capital Markets Board of Turkey ( CMB ) and in Official Paper ( No: 22154 ) basics of process with credit were determined , it's targeted to save investors, brokerage houses from possible risks and to make marketing's stability continue. Arrangements in questions, are stated to be the subject of shares in stocks and bonds with credit, only. Process of stocks and bonds with credit means ( on condition of opening an account in the name of customer ) to get stock and bond using credit and becoming indebted, among the decrees of contract that the customer and brokerage house made. These credits are used as cash and as credits of stocks and bonds, also. İndustrialization period that started in the 19th century, made it possible for stocks and bonds marketing to develop. Development of industrialization and developments of firms resulted in formations of capitals that are looking for investigation areas. Stock exchanges gained its own character by these capitals. Purchases and sales with credit, that find great applications areas in tradings are born and became wise spread in the U.S.A. Especially in 1920's many investors started to invest in stock and bond exchanges and it became so easy to invest in shares. On contidition of paying cash some percent of the purchasing process, purchasing with credit was also allowed. İnvestors were able to buy stock and bond by the accounts that they have in brokerage houses , were sometimes reaching the worth of shares that take place in NewYork Stock Exchange. The reason why investors use credit is to earn huge profits, bigger than financial power that they have. İnvestor takes risk by making purchase with credit and targets to earn more money by selling them more expensive. Stocks and bonds process with credit is said to be one of the reasons why many crisis started and became wide spread. Especially in 1929, 1987 and 1994 crisises that occured in our country resulted from the credits that were overused. Brokerage houses , get the credits, that will be used in stocks and bonds purchasing, from their own sources or from the banks. That application makes no differences, when the tradings are rising but when tradings financial situation is started to decrease it makes financially bad situations for the investors and for the brokerage houses , also. Crisis in 1994 ( January ) was started by foreigner raiting foundations that makes our country's point point to decrease. Demand on forign exchance increased and rates of exchange started to increase, also. İncreasing of overnight interests make it hard form many firms. After that chaos, goverment make these decisions, in the date of 05.04.1994: * The banks that have financial ploblems were taken out from the system ( 3 banks were stopped ). * Foreign currency and financial tradings were going to be intervened when it's necessary. * Deposits were under goverment's guarantee. At the end of 1994, with the rising in the rate of exchange and exportation, Central Bank of the Repuclic of Turkey's reserves increased greatly. İnferior debts increased also, but there was decrease in exterior debts. İn 1993, total exterior debt was 67 billion USD but when we came to the end of 1994 it was 63 billion USD. During the first period of the crisis; rising of the sale's restraint and decreasing of the share prices decreased the value of shares that the banks have. That made guarantees descent under credit totals. İn this circumstance, both investor and the bank wanted to decrease their risk by changing their shares and guarantees into cash. Sale of the shares in guaranty and sale of the shares that were bought with credit made crisis collapse more quickly. Because the processes with credit harmed so many investors and brokerage houses in 1994 crisis, CMB published a new law ( Series V, No: 18 ) and legalized the processes that were being done with credit. By this law it was targeted to save investors and brokerage houses that take place in market. İn 1922 NewYork Stock Exchange ( NYSE ) made the first preparations about processes with credit. According to the arrangement that NSYE made, investors are obliged to invest %17 percentage of their total purchase in credit account. This percentage was rised %22 in 1923 and it was %25 in 1933. Most general arrangement about stocks and bonds with credit was made in 1934 by "Securities Exchange Act". One side, "Securities and Exchange Commission" was settled down, on another side most of the responsibilities about capital trading were left to the houses which make arrangements. In 1934, FED put into force Regulation T, which regulates the minimum equity levels required for the credits given by brokerage houses. This regulation concerns itself first and foremost with the opening of credit. This regulation brought different equity requirements for the securities in question depending on their past price movements. According to Regulation T, securities subject to be traded on credit are divided into two groups. The first group is the stocks that have trade priority in national markets or over-the-counter whether or not quoted on the national stock markets. The second is USA government secorities, municipal bonds and World Bank bonds. After Regulation T, the FED issued another regulation (Regulation U), which regulated the laws on the credits to be given by banks for stock trading on credit. In this regulation, the minimum equity required for trading on credit was given as a single ratio regardless of the past price movements of the stock. With the entering into force of this Resolution, initial margin ratios have been changed 25 times from 40% to 100%, and has been applied as 50% since 1974. The Regulation G put into force by the FED sets the conditions for creditor parties that are not regulated by Regulations T and U. Regulations for trading on credit of securities by brokerage houses are determined by Law No. 3794 and the announcement Series V No. 18 published in the Official Gazette of date 27.12.1994 and No. 22154 in accordance with Art. 22 Para. ( l ) of Capital Markets Law No. 2499. However, the CMB is continuing its efforts to reregulate conditions of securities trading on credit, and has opened to discussion in the internet the draft announcement Series V No. 49 on 27/07/2000. Securities trading on credit has been defined as follows in the announcement Series V No. 18 which is still in force: "The term securities trading on credit stands for the purchase of securities at a brokerage house within the framework of the stipulations of a contract signed between the brokerage house and the customer upon condition that a credit account for the customer be opened" Securities trading on credit, which is applied extensively throughout the world, allows investors to benefit from leverage, and provides markets with a larger trading volume and greater depth. Certain conditions should be present if securities trading on credit is to work fruitfully in our country. These are: (i) Low level of price fluctuations (ii) Sufficient number of investors and bottomwide capital distribution (iii)Higher free float ratios of public companies (iv) Low credit costs (v) Brokerage houses with sufficient capital, as credit limits are determined according to equity (vi)Real-time information to investors