Tezin Türü: Yüksek Lisans
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2016
Tezin Dili: İngilizce
Öğrenci: Sibel Karabel
Danışman: EMİRHAN GÖRAL
Özet:Çin’in Soğuk Savaş sonrası küresel düzlemde önemli bir oyuncu olarak yükselişi, uluslararası ilişkilerin geniş kapsamında öne çıkan bir konu olmuştur. Gayrisafi yurtiçi hasılasının dünya payındaki artışı ve büyüme oranının hızla yükselmesiyle vuku bulan Çin’in ekonomik yükselişi dünya çapında ilgi uyandırmıştır. Aynı şekilde, savunma harcama eğilimleri ve askeri modernleşme modelleri Çin’in yükselişinin sistem genelindeki etkilerini tartışmayı ortaya koymaktadır. Diğer taraftan, Çin’in yükselişiyle ilgili sıklıkla zikredilen ve kendi-iliştirdiği ‘Barışçıl Yükseliş/Gelişim’ söylemi Çin’in gücü arttıkça mevcut uluslararası düzenle yetinip yetinmeyeceği tartışmalarıyla bağlantılandırılmaktadır. Bu tez, Çin’in özellikle Soğuk savaş sonrası dönemde yükselişinin Avrupa Birliği (AB)’ne etkilerini, tek kutuplu güç dağılımına vurgu yaparak ve neorealist uluslararası ilişkiler teorisiyle incelemeyi amaçlamaktadır. Bunu yaparken, büyük ölçüde Kenneth Waltz’ın güç parametleri tasvirine dayandırdığı Çin’in ekonomik, askeri ve barışçıl söylem yükselişi boyutlarının bir analizini sunmaktadır. Neorealist uluslararası ilişkiler teorisini, Soğuk Savaş sonrası dönemde AB ve Çin arasındaki ilişkiye uygulayan bu tezin iki temel argümanı vardır. Birincisi, Çin’in ekonomik, askeri ve barışçıl yükselişinin AB’nin uluslararası aktörlüğüyle muazzam ilgisi bulunmaktadır. AB’nin ulus-devlet ve uluslararası örgütlerin unsurlarını içeren ve nevi şahsına münhasır siyasi bir toplum şeklinde nitelendirilen tanımlamalarla tarif edilmesi, AB’yi uluslararası ilişkilerde karmaşık bir siyasi örgütlenme olarak ortaya çıkarmaktadır. Burada özellikle ilişkili olan husus ise; Çin’in yükselişindeki her bir parametrenin yansımalarının, AB’nin büyük ölçüde geleneksel devleti oluşturan öğelerin eksikliğinden kaynaklanan nevi şahsına münhasır özelliklerini doğrudan sorgulamayı hedeflemesidir. İkinci olarak, bu tez ‘yumuşak dengeleme’ kavramına dayanan bir argümanı öne sürmektedir. ‘Yumuşak dengeleme’ terimi, uluslararası sistemde hakim olan devletin eylemlerini kısıtlamak ve meşruiyetini bozmak maksadıyla uluslararası kurumların, uluslararası hukukun ve diplomasinin kullanılmasını içeren zımni bir dengelemeye işaret etmektedir. Bu tez, AB ve Çin’in özellikle 2000’li yıllardan sonra tek kutuplu güç yapılanmasına, mümkün olduğu yerde sert dengelemeye ve bütünleyici olarak yumuşak dengeleme şeklinde tepki verdiklerini savunmaktadır. Abstract China’s rise as a significant player in the global affairs in the post-Cold War era has become a prominent issue in the wider context of international relations. China’s economic rise reflected in its enhanced world share of gross domestic product and rapid increase in its growth rate has attracted worldwide attention. Likewise, China’s defense spending trends and military modernization patterns introduce a debate over the system wide impacts of China’s rise. On the other hand, frequent mention to China’s rise has been on its self-attached ‘Peaceful Rise/ Development’ discourse that is linked to discussions on whether or not China will be content with the current international order as its power grows. This thesis aims at examining the implications of China’s rise specifically in the post-Cold War period for the European Union (EU) through the lens of neorealist international relations theory with special reference to the unipolar distribution of power in the same period. In doing so, the thesis provides an analysis of China’s rise in terms of economic, military, and ‘peaceful rise’ rhetoric dimensions which are largely based on Kenneth Waltz’s depiction of power parameters. Applying neorealist international relations theory to the relationship between the EU and China after the post-Cold War era, this thesis makes two principal arguments. First, it is found out that the extent of China’s economic, military, and peaceful rise is of huge relevance to the international actorness of the EU. As the EU represents a blend of overlapping characterizations that encompasses the elements of nation-state, international organization, and a sui generis political community, so that it becomes a complicated political organization encountered in international relations. Of particular relevance here is that the reflections of each of the parameters of China’s rise directly target questioning the unique and sui generis features of the EU largely stemming from the absence of some of the elements that make up a traditional state. Secondly, the thesis makes its claim based on the notion of ‘soft balancing’. The term ‘soft balancing’ refers to implicit balancing that involves the use of international institutions, international law, and diplomacy in order to constrain and delegitimize the actions of the preponderant state within the context of balance of power. The thesis argues that the EU and China have responded to the unipolar power structure in the form of soft balancing as a complementary to the hard balancing methods (where possible) particularly after the 2000s in relation to their power capabilities. Key words: EU, China, neorealism, soft balancing, unipolarity, China’s rise