Tanin’deki yazıları çerçevesinde Babanzâde İsmail Hakkı’nın meşrutiyet düşüncesi


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2015

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Hüseyin Özdemir

Danışman: YÜKSEL ÇELİK

Özet:

TANİN’DEKİ YAZILARI ÇERÇEVESİNDE BABANZÂDE İSMAİL HAKKI’NIN MEŞRUTİYET DÜŞÜNCESİ Babanzâde İsmail Hakkı Bey; etkili bir aydın, politikacı, gazeteci ve yazar olarak II. Meşrutiyet döneminin önemli isimlerinden biri olmuştur. Kökü 16. yüzyıla uzanan, Süleymaniye şehrinin kurucusu ünlü Kürt aşireti Baban ailesine mensuptur. İslamcılık düşüncesinin güçlü temsilcilerinden Babanzâde Ahmed Naim’in kardeşidir. Hukuk Mektebi’ni bitirdikten sonra Mülkiye ve Mühendis Mektepleri’nde hocalık; İkdam, Tanin, Şura-yı Ümmet gibi gazetelerde köşe yazarlığı yapmıştır. Hukukla ilgili eserlerinin yanı sıra Bismarc biyografisi ve Dreyfus Meselesini anlattığı kitapları da bulunmaktadır. Meclis-i Mebusan’da Bağdat (1908) ve Divaniye (1912) mebusu olarak yer almış, İbrahim Hakkı Paşa Kabinesi’nde Maarif Vekilliği (1911) siyasi kariyerinin en üst noktası olmuştur. 26 Aralık 1913’te, henüz 37 yaşında iken ders verdiği sırada vefat etmiştir. Meşrutiyet düşüncesini resmetmeye çalıştığım bu tezde onu tanımlayabilecek temel kavramlar; itidal, tedrici tekâmül, meşruiyet,parlamenter sisteme bağlılık, teamül , uzlaşma kültürüdür. Babanzâde, Meşrutiyet’i demokrasi ile eşanlamlı bir yönetim olarak gördüğü için yazılarını, demokrasiyi oluşturan temel unsurları (çoğunluk, çoğulculuk, yasama, yürütme, yargı, güçler ayrılığı, basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğü vb.) esas alarak sınıflandırdım. Nitekim 1909 Ağustos’unda yayınlanan Şeyhülislamlık Beyannamesi’ni değerlendirdiği yazılarında; hâkimiyet-i milliye, iktidarın denetlenmesi, güçler ayrılığı, müsavat kavramlarını vurguladığı görülmektedir. Yaşanan olaylara sosyolojik izahlar getirmesi, akademik kimliğinin yazılarına akseden önemli bir parçasıdır. Etki-tepki kanunu, değişimin kaçınılmazlığı, parça-bütün ilişkisi, evrimci yaklaşım, bazı sorunların ancak toplumsal olgunlaşma ile çözülebileceği, yeniliklerin somut ihtiyaçlardan başlaması gerektiği bunlardan birkaçıdır. İttihad ve Terakki Partisi’nin güçlü olduğu dönemde, siyasi rakiplerinin kürsü dokunulmazlığı ve emeklilik haklarını savunması demokrasiye olan bağlılığındaki samimiyeti gösterir. Sultan Reşad’ın cülus yıldönümlerinde kaleme aldığı yazılar, Meclis’te hanedanın damatlarının -onurlarının korunabilmesi için- ödeneklerinin artırılması teklifini desteklemesi onun saltanata karşı olduğu iddiasını çürütmektedir. Ancak sistem içerisinde padişaha biçtiği rol de oldukça sınırlıdır: Milletin birliğini ve ülkenin bütünlüğünü temsil eden, siyasi yetkileri azaltılmış sembolik bir makam. Ona göre; halk Meşrutiyet yönetimiyle beraber iktidara ortak olmuştur. Ancak sınırsız bir özgürlük elde etmemiştir. Hakkını kurallar içerisinde aramalıdır. Rüşvet, tembellik, düzensizlik gibi toplumsal hastalıkların tedavisi için siyasi ve medeni terbiyenin yükselmesi gereklidir. Çoğulculuk kavramına çok erken sayılabilecek bir dönemde vurgu yapması onun demokrasi çıtasının yüksekliğini göstermektedir. Ona göre azınlıkta kalan siyasi hareketler ancak sağlam ve tutarlı fikirlerle hayatta kalabilirler. Karmaşık seçim sisteminde en iyi sonucu alabilmek için İttihad ve Terakki’nin hem seçmenlerine hem adaylarına hem de parti yöneticilerine tavsiyelerde bulunur. Bu tavsiyeler günümüzde dahi yerleşmemiş olan parti içi demokrasi anlayışı açısından oldukça önemlidir. Dini inançların seçim malzemesi yapılmasına karşı çıkar. Siyasi cinayetlere şiddetle karşıdır. Partisinin seçim başarısını açıklarken güçlü bir analizci olduğu görülmektedir. Basının halkın sesi olduğuna dair iyimserliği siyasi rekabetin labirentlerinde kaybolur. Bu alandaki düzensizliğin önlenmesi için bir Matbuat Cemiyeti kurulmasını ve bir Matbuat Nizamnamesi hazırlanmasını önemsemiştir. Yabancı basının iç politikada taraf olmasına karşı çıkar. Osmanlı Devleti’nin azınlıkları Türkleştirmeye çalıştığı ithamını bir iftira olarak görür. Ancak herkesi ortak vatan ve ortak vatandaşlık çatısı altında bir araya getirecek Osmanlıcılık politikasının da gerekli olduğunu savunur. Eşitlik talep eden azınlıkların eski ayrıcalıklarının devam etmesini istemelerini ise bir çelişki olarak görür. Kültürel amaçla kurulan Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti’ne (1908) üye olması ve bu Cemiyet’in gazetesinde yazı yazması, azınlıkları Türkleştirmenin yanlış olacağını savunması kendisinin Türkleşmiş Kürt olduğu iddiasını çürütür; Osmanlıcılık idealine samimiyetle bağlı Kürt kökenli bir aydın olduğunu gösterir. Arnavutluk’un Osmanlı Devleti’nden ayrılış süreci tam bir travma etkisi doğurur. Çünkü bu ayrılış “ümmet” anlayışına vurulan ilk darbedir. Arap siyasi hareketlerine, bu süreçte yaşananları bir ibret olarak hatırlatır. Devleti oluşturan unsurlardan başta yasamayı (Meclis) öne çıkarırken daha sonra yürütmeyi ilk sıraya geçirmiştir. Bir hükümet kurulurken padişah-sadrazam-Meclis arasında güvenoyu alınmasını sağlayacak bir işbirliğini gerekli görür. Bugünkü tabirle teknokrat bir koalisyon hükümeti kurulmasına, yürütmeyi zayıflatacağı için karşı çıkar. Örfi İdarenin hatalarının üstünü örtme çabası ve muhalefetin sesini daha gür duyurabileceği açık alan mitinglerine karşı çıkması onun demokrasi anlayışında tespit edebildiğimiz nadir kırılmalardır. Halaskarân Zabitan tehdidi karşısındaki dik duruşu ise takdire şayandır. Ona göre, yasama organının diğer parçası olan Ayan Meclisi’nin varlığı -aristokratik bir geçmişe dayanmadığı için- sadece bir sebeple anlamlıdır: Kanunların hazırlanması sürecinde ihtiyaç duyulan teenniyi sağlaması. Buna rağmen zaten Meclis’in feshinde onay hakkına sahip olan Ayan Meclisi’nin bir de hükümeti düşürebilecek istizah (gensoru), kendi üyelerini seçme gibi haklara sahip olursa sistemdeki tek güç olacağı uyarısını yapar. Meclis müzakerelerinin uzamaması için yaptığı teklifler tam bir uzman görüşüdür. Muhalefet milletvekillerinin iktidarın istediği kanunları engellemek için başvurduğu obstrüksiyon (engelleme) yöntemlerini demokrasi dışı uygulamalar olarak tanımlar. Ocak 1912’de Meclis’in ilk feshinin ardından aynı yıl Ahmet Muhtar Paşa Kabinesi döneminde yeniden feshedilmesi çabasına şiddetle karşı çıkar. Bu amaçla dile getirilen Meclis’in ömrüne dair fikirleri ustaca çürütür. Güçler dengesi bağlamında Meclis’in istizah hakkına karşılık hükümetin cevabın ertelenmesi hakkının hangi dengede olması gerektiğini izah eder. İstizah, güven oylaması ile sonuçlanan bir yöntem olarak kullanıldığı için iktidarın denetlenmesinde daha hafif bir yöntem olarak sual yöntemini teklif eder. Meclis’in adem-i itimad oyuna karşılık Hükümet’in Meclis’i feshetme hakkını düzenleyen 35. maddenin değiştirilmesi meselesi, güçler dengesi başlığının en önemli konusudur. Anayasa’da yapılan 1909 tadilatıyla bu denge İttihad ve Terakki tarafından Meclis lehine bozulmuştur. 1912’de dengenin yeniden kurulması için yapılan teklifin de İttihadçılardan gelmesi muhalifler tarafından şiddetle eleştirilmiştir. Babanzâde, yargı alanında reform ihtiyacını kabul etmektedir. Ancak bunun da tedrici bir şekilde olması gerektiğini savunur. Mahkemelerin tekliği esas olmasına rağmen bir süre daha memurların yargılanması için idari mahkemelerin varlığını sürdürmesi gereklidir. Gezici sulh mahkemelerinin kurulması adi suçların çözümünü hızlandıracaktır. Hâkimlerin ilmi yeterliliklerini artırmak için hukuk mekteplerinin sayısı artırılmalı, gayret eksikliğini gidermek için görevde yükselme şartlarını belirleyen objektif kriterler getirilmelidir. Ordu ve adliye mensubu memurların politikadan uzak durması şarttır. Ancak bu sayede saygınlıklarını koruyabilirler. Küçük düzeydeki memurların halkı bilgilendirmek amacıyla politikayla ilgilenmesi yanlış olmaz, aksi takdirde siyasi güç kısa zamanda yerel zorbaların eline geçer. Memurların sendikal haklara sahip olmaması fikri ise bugün geçerliliğini yitirmiştir. BABANZÂDE İSMAİL HAKKI’S CONSTİTUTİONALİZM İDEA İN THE VİEW OF HİS WRİTİNGS İN TANİN Babanzâde İsmail Hakkı Bey: He is one of the important names of II. Constitutionalizm as an effective intellectual, politician, journalist and an auther. He is a member of Baban Family which is a famous Kurdish tribe in 16. Cc. The founder of Suleymaniye city. He is the brother of Babanzâde Ahmet Naim who is the most powerful represantative of Pan-İslam. After graduation from law school,he worked at Mülkiye and Engineering Schools and wrote articles to İkdam, Tanin, Şura-yı Ümmet newspapers. In addition to his Works about law, he wrote Bismarc biography and the book which he told about Dreyfus matter. He worked as a representative of Bağdat and Divaniye in Grand National Assembly (Mebusan Meclisi). He worked as an Education Minister with İbrahim Hakkı’s Goverment. This position was his top career. While he was teaching ,26 th December 1913 at 37 years old he died. When I want to describe his constitutionalism with this thesis, I can say these terms: moderate, improving step by step, legitimacy, devotion on the system of parliament, customs, culture of reconcile. As Babanzâde has seen constitutinalism and democracy the same, I classified his writings as the basic items: majority, pluralism, legislation, propulsion, judgement the diversity of powers, the freedom of press and dominiant of law. In his writings which criticized Şeyhülislam Declaration in 1909 August, it is seen that he focused on soverignity, inspecting the power goverment, the diversity of power and equality. His sociological way of describing the events is important part of his career. Effect and cause, inevitable change, the relation of part and whole, evolutionist approach, the thing that some problems can only be solved by the maturity of the society and the necessity that the innovation must started by the concrete need are some of them. When İttihad and Terakki Party was powerful, his defensing the rivals seat untouchable position of its and the rights of being retired shows his dependancy on democracy. In Sultan Reşat’s ascending the throne anniversary writings his supporting increasing the subsidy of sons in law on the behalf of protecting their honour in the assembly refutes the idea of opposition against the throne. But the role of the Sultan is very limited in his system it is a symbolic stage which represents the unity of the nation and the unity of whole country. According to him the people participated in the political power with constitutinaolism. However,they couldn’t get endless freedom. They have to look for their right according to the rules and law. The social disorders like bribery, laziness, untidiness can be solved by increasing the level of political and civilized understanding of society. His focusing the concept of pluralism at early period shows his improving the idea of democracy for him weak political movements can only stay alive by strong and coherent ideas. He has some suggestions both to the candidates and voters of İttihad and Terakki in order to be succesful on the complicated voting system. These suggestions are very important for the today’s changeable party and democracy understanding. He is opposed to misusing of religious beliefs. He is strongly object to political murders. While he is describing his party’s voting success, he is seen to be a strong analisist. The optimism of the press about being the voice of the nation disappears in the labyrinth of political competition. He gave importance to the foundation of press and to the event of preparing a press declaration in order to prevent the disorders in this field. He opposes to foreign press’s side in inside policy. The minorities of Ottoman Empire sees the accusation of making them Turkish as a slander. On the other hand,he thinks that the Ottoman policy which will make all the natives and non-natives United is a most that the minorities who demands equality and also demanding their old privilages is seen as a contradiction by him. The event of being a member of the Kurdish Teavün and Terakki Association founded with the aim of culture (1908) and writing many articles in this association’s newspaper and defending that it would be wrong to make Kurdish people Turkish refutes that he is a Kurdish. It shows that he is a Kurdish-rooted, intellectual person who is strongly devoted himself to Ottoman idealism. The period in which Albania seperated from Ottoman Empaire reveals a real travma. Because this parting is a real blow for the Muslim Community. He sees it as a sample for the Arabic political movements. He gives importance to legislation but then he finds carrying a law more important than legislation. He thinks a cooperation providing with winning a vote of confidence among Sultan-Grand Vizier and Assembly is necessary. He objects to today’s technocrat coalition goverment, because of its dangerous effects on carrying out the law. His effors to conceal the faults of cencorship and his objections to opposition party’s demonstrations are his defects of his democracy understanding. However,his standing upwright against the threat of Halaskarân is worth to appreciating. In his opinion, existing Ayan Assembly another part of legislation is only meaningful -because of not depending on the aristocratic past- while laws being pirepared the needed calmness is because provided. Neverthless he warns that if Ayan Assembly has the right to select its own members and to give interpellation in Parliment, it will be the unique power. His suggestions not to last the parliment discussions are totally expert ideas. He identifies the methods which the opposition party’s members applied for preventing the power’s laws are out of democracy. He is strongly against to the efforts of repealing during Ahmet Muhtar Paşa Kabinet period again after the first repealing of parliment in January 1912. He eliminates the ideas of the life-span of the Assembly. He explains the necessary balance between assembly’s interpellation right and goverments delaying right to answer. As interpellation is a method used for voting for trust he proposes as a light method “questioning method” to inspect the goverment. The problem which is about the changing of the 35. Matter the right of repealing the goverment is the most important subject of the power balance. The change in 1909 constitution ,this balance was ruined against the Parliment by İttihad and Terakki. In 1912 the proposal by İttihad and Terakki to rebuild this balance was strongly criticized by the opponents. Babanzâde accepts the need for a change in judgement. But he defends that is should be step by step. Although the courts are the only way to judge, managerial courts must exist to judge the officers for a while. Founding portable peace courts will make the solution the vulgar crimes faster. The number of law schools should be more in order to develop the judge’s careers and there should be some objective criteria to improve on their careers and to prevent the effort deficiency. It is a condition for army and judge staff to be away from the policy. Providing that they can protect their esteem. Low-level officers’ dealing with the policy is not wrong, otherwise political-power can be subsituted with local tyrants. The officer’s union rights have disappeared today.