Selçuklu coğrafyasında Türklerin savaş sanatı (XI-XIV. yy.)


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2005

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Ahmet Nurullah Özdal

Danışman: MUSTAFA SABRİ KÜÇÜKAŞCI

Açık Arşiv Koleksiyonu: AVESİS Açık Erişim Koleksiyonu

Özet:

Savaş, öfkeli iki erkek topluluğunun çarpışmasından daha kapsamlı bir mana içerir. Bazılarına göre fikirlerin, sistemlerin yahut dinlerin yayılmasındaki önemli faktörlerden birisidir. Siyasi tarihi/yapıları belirleyen kilometre taşlarıdır. Bir düşünceye göre savaş, insan popülasyonunun dengede kalmasını sağlayan doğal bir seleksiyondur. Ya da iki büyük ordunun çok geniş çaplı düellosundan ibarettir. Belki de girişimciliğin en marjinal sapmalarından biridir (Bu benim fikrim). Bu şekildeki tanımlamaların hepsi savaşların kesin sonuçlu olmasından yola çıkılarak yapılır. Dolayısıyla her savaşta taraflar, kazanmak üzere tüm marifetlerini ortaya koymak zorundadırlar. XI-XIV. yüzyıllarda Yakındoğu, yine hareketli bir dönem yaşıyordu. Bu dönemler, göçebe ve yerleşik savaş usullerinin bazen karşılaştığı bazen de iç içe geçtiği dönemlerdir. Süvarilerin ortalığı kasıp kavurduğu ama aynı zamanda piyadenin de yeniden yükselme temayülünde olduğu dönemdir. Savaşı, düşmanını taktiklerle alt etme ya da sadece mertçe dövüşme şeklinde algılayan farklı düşünüş biçimleri de birbirleriyle bu dönemlerde çarpışmıştı. Yine bu dönemde süvarilerin oluşturduğu ve savaş alanlarından yükselen toz bulutuna, neftin yanmasıyla ortaya çıkan siyah dumanlar da karışmaya başlamıştı. Selçuklular, Atabeglikler, Eyyûbîler veya Harizmşahlar’ın askeri teşkilatlarında bazı ortak noktalar göze çarpıyordu. Bu güçlerin elleri altında hem sürekli bir ordu olarak çoğu Türk asıllı kölelerden oluşan gulam ordusu hem de sultana bağlı Türk savaşçılardan oluşan bir ikta ordusu bulunmaktaydı. Teknik alandaki yenilikler ve karşılaşılan farklı düşmanlar çoğu kez silahlarda, zırhlarda, stratejilerde veya askeri örgütlenmelerdeki farklılaşmalara sebep teşkil ediyordu. SUMMARY War, has a broader meaning than “the battle of two male parties”. For some, it is one of the significant factors that allow for the expansion of ideas, systems or religions. Wars are the milestones that determine the political history/structures. According to a particular view; war is a natural selection which provides balance for the human population. Or, it merely is a wide- scaled duel of two great armies. Maybe it is one of the biggest marginal deviatians of the enterprise (This is my opinion). All such definitions are made regarding that wars have explicit consequences. So; in each war, the parties must exhibit all their skills in order to win. In XIth-XIVth. centuries, the Near-East was in an active era again. These were the eras when the nomady and settled war methods sometimes came across, and sometimes got into each other. And these were the eras when the cavaliers dominated around, yet the infantries were also in a tendency of rise. Some different perspectives such as regarding war as ‘winning your antagonist by utilizing tactics’ or ‘just a noble fighting’ also battled with each other during these eras. And the black smoke that appeared with the buring of naphta started to combine with the cloud of dust formed by the cavaliers arising from the war field. Some common points among the military corps Empire of the Seljuks, Atabeglics, Sultanate of the Ayyubids, and Khwarism Shahs took attention. Under the control of these powers; there were a gulam army which was a permenant army mainly consisting of Turkish slaves, and an ikta army consisting of Turkish warriers bound to the Sultan. Technical novelties and the different enemies encountered were often responsible for the changes in guns, armours, strategies or military organizations.