Tefsir geleneğinde müfessirde aranan şartlar


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2018

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: BİLAL ERCAN

Danışman: Muhammed Coşkun

Özet:

Modern dönemlerde Kur’ân tasavvurunda meydana gelen değişmeler etkisini tefsir alanında da göstermiştir. Gelenekte bir takım usûl kaidelerine dayanan ve liyakatin eşlik ettiği bir faaliyet olarak yürütülen tefsir, günümüzde herkesin girebileceği bir uğraş alanı olarak görülmektedir. Bu da çoğu zaman metnin keyfî yorumlanmasına, dahası ihtilafların Kur’ân üzerinden yürümesine bağlı olarak farklı düşünenlerin birbirilerini Kur’ân namına siygaya çekmesine sebep olmaktadır. Kur’ân yorumcusunun nitelikleri üzerinde konuşmayı gerekli kılan bu problemin çözülmesi “ideal bir müfessir nasıl olmalı” sorusuna verilecek cevaba bağlıdır. Bu çalışma, zikredilen sorunun cevabını gelenekte aramakta ve müfessirin bilmesi gerektiği düşünülen ilimlerin metni anlamaya yönelik katkılarını ortaya çıkartmayı hedeflemektedir.

Tefsir faaliyetlerinin ivme kazandığı ikinci asırda pek çok sosyal ve siyasal hadisenin etkisi ile Kur’ân keyfî yorumlanmaya başlamıştır. Bu durum alimleri müfessirin kimliği üzerinde konuşmaya yönlendirmiştir. Dinî metinleri koruma gayesinin muharrik olduğu gözlemlenen bu süreçte Arap dili başta olmak üzere bazı ‘ulûmu’l-Kur’ân ve usûl-i fıkıh konularını müfessirin bilmesi gerektiği düşünülmüştür. Hicrî üçüncü asırda başlayan kriter tespit süreci, diğer İslâmî ilimlerin teşekkülü ile bağlantılı olarak hicrî sekiz ve dokuzuncu asırlara kadar sürmüş, gelinen bu noktada Muhyiddîn el-Kâfiyecî ve Celâleddîn es-Suyûtî gibi alimler lügat, sarf, nahiv, iştkāk, belâğat (me‘ânî-beyân bedî‘) gibi dil ilimlerini, nâsih-mensûh, mekkî-medenî, muhkem-muteşâbih, esbâbu’n-nuzûl, kıraat gibi ‘ulûmu’l-Kur’ân konularını, fıkıh ve usulü, kelâm, sünnet-hadis gibi islâmî ilimleri ve son olarak mevhibeyi müfessir için gerekli görmüştür. Sayısı on beş olarak tespit edilen bu ilimler, Kur’ân’ın anlaşılmasında gerekli görülerek klasik dönemdeki literatürde yerini almış ve önemine binaen tedavülde tutulmuştur.