Ecevit hükümetlerinin iktisadi kalkınma politikaları (CHP dönemi)


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2017

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Saygı Tuna

Danışman: BÜLENT BAKAR

Özet:

Uluslar, II. Dünya savaşı sonrası tarihte hiç olmadığı kadar zenginlikleriyle paralel sınıflanır hale geldi. Bu da en zengin ülke olan ABD’nin belirleyici olduğu bir konjonktür demekti. Öte yandan dünyanın önemli bir kısmı yeni bir rejim olan sosyalizmle kalkınmaya çalışıyordu. Bu alternatif düzenin ortaya çıkmasıyla dünya iki kutba ayrılmıştı. Ancak sonuçta bütün ülkeler iktisadi açıdan aynı gelişmişlik/az gelişmişlik listesinde sıralanıyordu. Türkiye Cumhuriyeti, bu listenin kalkınmış kabul edilen üst sıralarındaki azınlıktan değildi. Buna karşın Atatürk, ülkeye ve dolayısıyla CHP’ye bir kalkınma vizyonu çizmişti. Böylece Türkiye iki kutbun arasında kendi kalkınma yolunu aramaya başlamıştı. 27 Mayıs meseleye bir boyut daha katarak bölüşüm rekabetinin önünü açtı. CHP de kısa sürede köylüden yana taraf oldu. Ancak zenginliğin kısıtlı olduğu ortamda çatışmanın doğması gecikmedi. Üstelik, sadece sınıflar-arası değil, sistemler-arası çatışma da ülkenin genelinde etkili oldu. İçinde bulunulan kapitalist sistem sorgulanmaya başlandı. Öte yandan az gelişmiş ülkelerin uzun süredir izledikleri ithal ikamecilik de tıkanma noktasına gelmişti. Böylece tam küresel iktisadi düzen değişirken Ecevit CHP’nin genel başkanı oldu. Hem dava adamı kimliğine bürünebilen hem de pragmatik davranabilen bir isimdi. Kalkınmacılıkla sosyal adaletçiliği paralel geliştirmeyi hedefliyordu. Ancak elindeki entelektüel birikim iktisadi değişimin öncesinden kalmaydı. Nitekim, petrol şokunun tetiklemesiyle, bütün geri kalmış ülkeler gibi Türkiye’nin de krize girmesi uzun sürmedi. ABSTRACT Following the Second World War, the nations were being classified in relation to their wealth as never before. As a consequence, that conjuncture placed the wealthiest country, the USA, into a determinative position. On the other hand a significant part of the world was trying to develop themselves a new system called “socialism”. This alternative order had caused the separation of the world into two poles. However all countries were listed on the same development/underdevelopment category in terms of economic power. Turkey was not part of the few top-ranked countries which was regarded “developed”. Despite that, Atatürk had set the development vision for the country, and therefore for the RPP(Republican People’s Party). Thus Turkey had begun to search for its own development path between two poles. “The May 27th”, adding another dimension to the issue, paved the way for competition of distribution. In a short time, RPP had become a side party to the peasantry. However, in the environment where the wealth is limited, the start of the conflict was unpreventable. Moreover, not only the inter-class conflicts, but also inner-system conflicts had become effective among the whole country. The current system, capitalism, had begun to be questioned. On the other hand, import substitution which the undeveloped countries have been following for a long time, had also come to a deadlock. At that point, while the global economic order was changing, Ecevit became the general president of RPP. As well as being idealist, he was also capable to act pragmatically. He aimed to develop social justice in parallel with economic development. The country’s intellectual accumilaton had become old fashioned due to the recent economic change. As a matter of fact, with the trigger of petrol shock, Turkey fell into crisis like all other backward countries.