Ticari işletme rehni


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, Özel Hukuk Bölümü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2010

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: AHMET KIRTEPE

Danışman: ÖZLEM KARAMAN COŞGUN

Özet:

Ticari hayattaki gelişmelere paralel olarak ticari işletmelerin etkinliği ve önemi de artmış, işletme sahiplerinin krediye gereksinim duymaları sonucu ticari işletmelere ait taşınırların teslim koşulu olmaksızın rehnedilmesi amacıyla 1971 yılında Ticari İşletme Rehni Kanunu (TİRK) yasalaşmıştır. Yasanın 28.1.1972 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra gerekli tüzük ve yönetmelikler de yayınlanarak rehnin uygulanmasına geçilmiştir. TİRK’nun yürürlüğe girmesi ile teslim koşulu olmaksızın teminat olarak gösterilemeyen işletmelere ait taşınırlar, ticaret siciline yapılan tescil ile rehnedilebilir hale getirilerek, işletme sahiplerinin büyük miktarda kredi almalarının önü açılmıştır. Medeni Kanunda ve bazı özel yasalarda teslim koşulu olmaksızın taşınırların rehnedilmesine olanak sağlayan düzenlemeler olmakla birlikte bu düzenlemeler ticari işletmelerin niteliğine uymadığı gibi kredi ihtiyaçlarına da çözüm sağlamamıştır. Bu nedenle yasakoyucunun ticari işletme rehnini, özel bir yasada düzenlemesi yerinde bir yaklaşım olmuştur. Ticari işletme rehninde rehin hakkı, herkese karşı ileri sürülebilen ayni hak niteliğindedir. Ancak bu hak, rehinden yararlanan alacaklıya, rehin konusu taşınırları kullanma ve yararlanma hakkı vermez. Alacaklı, sadece borç ödenmediğinde rehin konusu taşınırları paraya çevirme ve satış bedelinden alacağını almakla sınırlı ayni bir hakka sahiptir. Ticari işletme rehninin konusunu ticari ve sanayi işletmeler oluşturmaktadır. TİRK’nun 1. maddesine göre rehnin konusu olan işletmelerin ticaret veya esnaf ve sanatkâr sicilinde kayıtlı olması zorunludur. Sicile kaydı yapılmamış bir işletmenin rehnin konusu olması 1. madde hükmü karşısında olanaklı değildir. Ticari işletme rehninin kapsamı, TİRK’nun 3. maddesinde üç grup halinde sayılmıştır. Bu maddeye göre, rehnin kapsamına ticaret unvanı ve işletme adı, rehnin tescili anında mevcut ve işletmenin faaliyetine tahsis edilmiş olan makine, araç, alet ve motorlu nakil araçları ile ihtira beratları, markalar, modeller, resimler ve lisanslar gibi sınaî haklar dâhildir. Geçerli bir ticari işletme rehni için Yasa’nın 3. maddesinin (a) ve (b) bentlerinde yazılı olan, ticaret unvanı ve işletme adı ile taşınır işletme tesisatının mutlaka rehne dâhil edilmesi gerekir. Bununla birlikte maddenin (c) bendinde sayılan sınaî haklar, taraflarca rehin kapsamı dışına çıkarılabilir. Ticari işletme rehni sözleşmesi, TİRK’nun 4. maddesi uyarınca resmi şekilde yapılmak zorundadır. Sözleşme ticari işletmenin kayıtlı olduğu sicil çevresindeki bir noter tarafından düzenleme şeklinde yapılması gerekir. Yasanın 4. maddesinde belirtilen şekle ilişkin koşullar ispat değil, geçerlilik koşulu olduğundan uyulması zorunludur. Her sözleşme gibi ticari işletme rehni sözleşmesi de taraflara bazı hak ve borçlar yükler. Rehin alanın en önemli borcu kredi borcudur. Ayrıca rehin alanın, işletme sahibinin normal faaliyetini devam ettirmesi için gerekli kolaylığı sağlaması da gerekir. İşletme sahibinin bu kapsamda değerlendirilecek ilk borcu rehin konusu unsurların değerinin korunması için gerekli özeni göstermektir (TİRK 11). Özen borcu, bir yükümlülük olmanın yanında Yasa’da hukuki ve cezai yaptırıma da bağlanmıştır. Ticari işletme rehninde işletme sahibinin diğer bir borcu ise, rehin kapsamında bulunan taşınırlar hakkında yapacağı önemli işlerde alacaklıdan izin almaktır. Yasa’nın 10. maddesinin ikinci fıkrasında işletme sahibi, ticari işletmeyi veya rehne dahil bağımsız unsurları üçüncü bir kişiye devretmek, veya başka bir ayni hak ile sınırlandırmak, başka bir yere nakletmek veya başkaları ile değiştirmek için alacaklının onayını almak zorundadır. Ticari işletme rehnini takip ve paraya çevirme ile alacağın sona ermesi gibi nedenlerin yanında tescilin çizilmesi ve TMK’nda taşınmazın tamamen yok olması hallerinde sona erer. ABSTRACT OF THESIS In accordance with the developments in commercial life, the importance and efficiency of the enterprises have increased and the need for credit without handing over movable goods resulted in enactment of Law on Trade Enterprises’ Pledge (LTEP) in 1971. After entery into force of the Law on 28 January 1972, secondary legislation such as by laws were promulgated and practice of that kind of pledge started (in Turkey). The implementation of the LTEP paved the way for enterprise owners to consume considerable sums of credits in result of making it possible to pledge movable goods by registering them in the commercial registry. Although there are provisions in the Civil Code and some other specific laws enabling to pledge without handing over the movable property, these regulations are not fully consistent with the qualities of trade enterprises nor have they met the credit needs. In this respect, the regulation of trade pledge in a specific law by the legislative has been a proper approach. In commercial pledge practice, right to pledge is a “right in rem”. But this right does not empower the creditor to have usus or fructus of the movable property. The creditor has a limited right in rem, namely, right to have the pledged goods sold and to collect the amount of debt in case of a non-payment. The subject of the trade pledge is commercial and industrial enterprises. According to Article 1 of LTEP, the enterprises to be pledged shall be registered to the trade registry. Any enterprise which was not registered in that registry cannot be subject of a trade pledge in line with Article 1. The scope of the trade enterprise pledge is regulated in Artcile 3 of LTEP in three groups. According to this provision; trade name, enterprise name, the movable property (machines, tools, mobile transferring vehicles etc.) assigned to funtioning of the enterprise at the time of registry and industrial rights such as patents, marks, models, pictures and licences are included in the scope of pledge. A valid pledge on trade enterprise shall inevitably include the trade name, enterprise name and movable properties prescribed in Article 3, subparagraphs (a) and (b). On the other hand, the industrial rights enumarated in subparagraph (c) of the mentioned article may be exluded from the scope of the pledge if agreed by the parties. The contract on trade enterprise pledge shall be set up formally in accordance with Article 4 of LTEP. This contract should be drawn up by a notary in the circle of the trade registry. The conditions on form of the contract are to be met since such requirements are validity conditions. The contract on trade enterprise pledge, such as other contracts, gives rights and imposes some responsibilities on parties. The most important responsibility of the pledgee is to provide credit. Besides, the pledgee shall provide facilities for the enterprise owner in order that he can continue normally his previous activies. In this respect, the first repsonsibility of the owner is to act diligently to protect the pledged goods (LTEP, Art.11). Diligently acting is not only a responsibility driven from the LTEP, but also is it a requirement of law bearing criminal and civil liability. The other responsibility of the owner of the enterprise is to grant permission from creditor in order to realize important actions on pledged movable goods. Accroding to Second Paragraph of Article 10 of LTEP, the owner of the enterprise shall take the permission of the creditor in order to transfer the enterprise or any property item in the scope of pledge to another person, to limit them by another right in rem, to transfer them to another place or to exchange them. The pledge on trade enterprise may be dissolved by discharge of debt, ( in case of non-payment) by compulsory sale and payment or by dismissal from trade registry and deterioration of immovable property.