Deprem travmasının kuşaklar arası aktarımının ortaokul öğrencileri üzerinden incelenmesi


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2016

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: LÜTFİYE BALCI

Danışman: AZİZE NİLGÜN CANEL

Özet:

Bu araştırmanın genel amacı, depremi yaşamış bireylerin depremle ilgili travmalarını depremi yaşamamış çocuklarına aktarıp aktarmadıklarının incelenmesidir. Bu bağlamda, ailelerin ve çocukların 1999 Gölcük depremini nasıl tanımladıkları, travmanın kuşaklararası aktarımı çerçevesinde ailelerde ve çocuklarında görülen tepkiler, deprem travması ile baş etme yolları ve deprem yaşantısının konuşulabilirliği incelenmiştir. Araştırmada 1999 Gölcük depremini yaşamış aile üyeleri ve bu ailelerin deprem sonrası dünyaya gelmiş çocukları ile görüşmeler yapılmış, elde edilen veriler fenomenolojik (olgubilim) deseni ile incelenmiştir. Araştırmada, deprem mağduru ailelerin ve çocuklarının, depremle ilgili travma yaşantılarını ve bu travmanın aktarımını anlamak amacıyla araştırmacı tarafından hazırlanmış sorularla yarı yapılandırılmış bir görüşme formu kullanılmıştır. Veriler, tek, öznel ve yoğun kişisel deneyimlerle ilişkili karmaşık yapıları anlamaya uygun olan açıklayıcı fenomenolojik analiz ile analiz edilmiştir. Katılımcının olguyla ilgili algısı ve ona yüklediği anlamın analize yön verdiği açıklayıcı fenomenolojik analiz, katılımcının söyledikleri üzerinden ilerlemektedir. Bununla birlikte, bilimsel literatüre dayalı verilerle de derinlemesine analiz desteklenmektedir. Analiz sonucunda çeşitli temalar ve bu temaların altında kategoriler ve kodlar elde edilmiştir. Araştırma bulgularına göre, deprem yaşantısı ile ilgili görüşler, depremin fiziksel ve duygusal etkilerine göre ikiye ayrılmaktadır. Fiziksel etkiler felaket, yıkım/hasar, sarsıntı/sallantı, kıyamet, ölüm/can kaybı, yardım çığlıkları, gürültü/ses olarak; duygusal etkiler ise korku, şaşkınlık, üzüntü, panik, çaresizlik ve pişmanlık/suçluluk olarak belirlenmiştir. Çocukların depremin duygusal etkilerinden ziyade fiziksel etkilerine; ailelerin ise tam tersine duygusal etkilere daha fazla vurgu yaptıkları görülmüştür. Deprem travmasının kuşaklararası aktarımı bağlamında, ebeveynlerde aşırı koruyuculuk, hep-mevcut tehlike korkusu, duygu ve endişeleri çocuğa yansıtma, yerine koyma tepkileri görülürken; çocuklarda çocuğun ebeveyn rolüne bürünmesi, travma mağduru ailelerin durumuna ilişkin yüksek farkındalık, travmayı deneyimlemişçesine içselleştirme tepkileri görülmüştür. Bu araştırmada, katılımcıların deprem travması ile baş etme yöntemleri kaderci yaklaşım, çaresiz yaklaşım, iyimser yaklaşım ve sosyal destek olarak belirlenmiştir. Kaderci yaklaşım dini baş etme ve olduğu gibi kabullenme; çaresiz yaklaşım hayatın anlamsızlaşması, unutmaya çalışma ve alışma; iyimser yaklaşım olumlu değerlendirme; sosyal destek ise psikolojik destek ve aile/arkadaş desteği şeklinde alt başlıklarda incelenmiştir. Ayrıca, deprem yaşantısının konuşulabilirliğinin sessizlik ile detaylı anlatım yelpazesinde değişiklik gösterdiği tespit edilmiştir. Deprem travması ile sağlıklı bir şekilde baş edebilen ve sessizliği ya da detaylı anlatımı tercih etmeden, deprem gerçekliği üzerine kurgulanmış bir hikaye üzerinden deprem yaşantısını paylaşan ailelerde, bu travmanın kuşaklar arası aktarımına rastlanmamıştır. Ancak, bu grup dışında kalan ailelerde aktarımın belli özellikleri dikkat çekmiştir. Araştırma sonucunda bakanlıklar, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının travma konusunda çalışmalar planlanması ve uygulanması konusunda bir protokol imzalaması ve buna göre önleyici çalışmalara herhangi bir deprem yaşanmadan başlanması önerilmektedir. Ayrıca, üniversiteler ya da ilgili bakanlıklar bünyesinde yalnızca deprem konusu odaklı bu çalışmaları yürütecek birimlerin oluşturulması ve bu birimdeki çalışanların tüm mesailerinin bu konu ile ilgili planlanması da önerilmektedir. ABSTRACT The aim of this research was to explore whether parents, who experienced earthquake, transmit their earthquake related trauma to their children or not. In this respect, parents’ and children’s definitions about 1999 Gölcük earthquake, parents’ and children’s responses according to intergenerational trasmission of trauma, coping strategies about earthquake trauma and speakability of traumatic event were researched. Interviews were made with parents, experiencing 1999 Gölcük earthquake, and their children, born after earthquake. A phenomenological approach investigation was used to examine data from interviews. A semistructured interview form prepared by researcher was used for understanding intergenerational trasmission of earthquake related trauma. Interpretative phenomenological analysis (IPA), a way to comprehend complicated unique, subjective personal experience, was used for analysis. Moreover, themes, categories and codes were obtained with this technique. Subjects’ perception about phenomena and significance of it is central for IPA, proceeding what is said by the subject. Besides, data from scientific literature was used to support deeper analysis. Moreover, themes, categories and codes were obtained with this technique. According to findings, perception about earthquake was evaluated according to two headings, physical and emotional effects. Physical effects were catastrophe, destruction / damage, tremors / shaking, doomsday, death / loss of life, help cries, noise / sound. Emotional effects were fear, confusion, sadness, panic, helplessness and regret / guilt. Children were focused physical effects more than emotional effects; parents were focused emotional effects more than physical effects. According to intergenerational trasmission of earthquake related trauma, responses of over protection, ongoing fear of threat, replacement at parents and getting parenting role, highly awareness and internalization of earthquake related trauma of parents at children were seen. Besides, coping strategies of families about earthquake related trauma was defined as fatalistic, optimistic approach, helplessness and social support. Fatalistic approach’s subheadings were religious coping and accepting it as it is; helplessness’s subheadings were the meaninglessness of life, trying to forget and getting used to; optimistic approach’s subheading was positive evaluation; social support’s subheadings were psychological support and family / friends support. Speakability of earthquake was also defined at the scale from silence to detail explanation. Intergenerational trasmission of earthquake related trauma was not recognized at parents having healthy coping strategies and realistic explanation about earthquake. On the contrary, others showed some features of intergenerational transmission of trauma. According to results, a protocol about planning and appliying trauma related studies among ministries, universities and non-governmental organizations before an earthquake happens was proposed. Setting up earthquake focused units in ministries and universities and planning time schedule of workers of this units was also proposed.