Tezin Türü: Yüksek Lisans
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, Kamu Hukuku Bölümü, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2006
Tezin Dili: İngilizce
Öğrenci: MEHMET EKİZ
Danışman: SİBEL İNCEOĞLU
Özet:Çevremiz tarafından bağımsız bir birey olarak algılanmaya, ilkin, kendimizi ifade yani sözel iletişim yolunu kullanmakla başlarız. Çünkü kelimelerle düşünür ve yine kelimelerle olayları anlamlandırırız. Aşama aşama kişilik/kimliğin gerçekleştiği bu süreç, bireyin kendisini ifade etmesi durumudur ve varolmasının yegane şartıdır. Her birey kendi kimliğinin oluştuğu bu süreçte, yaşadığı sosyal çevre, öğrenim hayatı, ekonomik ve siyasi olaylar vb. etkilenir ve bir taraftan bu olgular tarafından şekillenirken aynı zamanda onlara anlam verip müdahale etmek suretiyle de yaşadığı toplumun bir parçası olarak üzerine düşen görevi yerine getirmeye çalışır. İşte bu noktada ifadeye getirilen her sınırlama hem bireyin kendi ontolojik gerçekliğini oluşturma sürecine hem de toplumun bir parçası olan bireyin kamuoyunu oluşturması sürecine yapılan bir müdahaledir ve ifade hürriyetinin var olma gerekçelerini açıklayan durumdur. Bu hürriyet, insanlık tarihi boyunca teşkilatlanarak bir araya gelen kimi zaman kabile kültürü şeklinde kimi zaman devlet yapısına haiz toplumlara kadar her sistemin çözüm aradığı bir sorun olmuştur. Çünkü elde ettiği bilgi, kanaat, düşünce ve fikirleri bir araya getirerek onlara anlam veren ve sonuçlar çıkaran yegane varlık olan insan, yaşadığı toplumun değişimine, tekamülüne müdahale etmek istemiştir ve bu durum ifade hürriyetinin gerekçelerinin ve sınırlarının belirlenmesini zorunlu kılmıştır. Biz de tezimiz boyunca ifade hürriyetinin varolma gerekçelerini ve sınırları problemini incelerken genellikle bu konuyu irdeleyen çalışmalardan farklı olarak sadece pozitif hukuka yansıyan yargılama makamlarının kararları ile yetinmeyerek, bunun yanı sıra, bu hürriyetin felsefi gerekçelerini de incelemeyi yeğledik. Çünkü gerçek bir ifade özgürlüğü teorisi ancak bu sayede temel çerçeveleri belirlenebilir bir kavram olacaktır. Güçlü bir ifade özgürlüğü teorisi ise, bu kavramın genel bir tarifini yaparak oluşturulabileceği gerçeğinden hareketle biz de ilkin bu kavramın felsefi, günlük ve yargılama makamlarının kararlarında geçtiği şekliyle bir tanımlama yaparak çalışmamıza başladık. Yapılan bu genel tanımlama çalışmasının hemen devamında ise, bu kavramın kapsamının ne olması gerektiği Mahkeme kararlarına da atıf yaparak ilk bölümde incelenmiştir. İfade olarak sözel iletişim, düşünceler, sanatsal ifadeler ve ticari ifadeler bu hürriyete ilişkin hemen bütün çalışmalarda yer alsa da, yine bir ifade biçimi olarak eylemler ve sembolik ifadeye ilişkin tanımlamalar ve örneklendirmelerle, ifadenin bu şekline ilişkin eksik kalan hususlara yer vermeye çalıştık. İkinci bölümde ise, bu hürriyetin niçin varolması gerektiğine ilişkin teorik ve pratik argümanlar konu edilmiştir. Nasıl ki bir kanunun yapılmasında, mahkemenin bir karara varmasında yahut günlük hayattaki tüm eylemler ve ilişkilerimizde bir gerekçe olmaksızın var olamıyorsak, bu hürriyetin de var olma gereçlerini açıklamaya çalıştık. Bu bağlamda, bu hürriyete ilişkin en değerli savları ortaya koyan ve ifade hürriyetinin konu edildiği her çalışmada kendisinden bir alıntı yapılan John Stuart Mill’e bu çerçevede geniş alıntılar yaparak yer verdik. Yine Amerikan Yüksek Mahkemesi kararları ile ortaya konan Fikirlerin Pazaryeri teorisi ile İnsan hakları Avrupa Mahkemesi kararlarına atıfla birlikte bireysel özgürlük/kendini gerçekleştirme ve kendi kendini yönetme tezlerine ilişkin argümanlar çalışmaya eklenmiştir. İfade hürriyeti ancak ifadeye konu bir bilgi ve kanaatin var olması ile mümkündür. Bunun temel şartı ise, bu sürecin sağlıklı bir şekilde işlemesinin teminat altına alınması ile gerçekleşir. Bu bağlamda, basın özgürlüğü ve bir alt başlık altında incelediğimiz radyo ve televizyon yayıncılığı ise kanaat sahibi olma özgürlüğünün en işlevsel şekli olarak karşımıza çıkmaktadır. En çok tartışmanın yaşandığı ve sorunların düğümlendiği bu özgürlüklere ise, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararlarına sıkça atıf yapılarak açıklamaya çalıştık ve ifade özgürlüğünün unsurlarına yer verdiğimiz üçüncü bölümü ifadenin açıklanmasına ilişkin çerçeveyi açıklayarak tamamladık. Son bölümde ise, teorik tartışmalardan daha çok pozitif hukukta ve tezimizin genel çerçevesine uygun olarak İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararları ışığında ifade hürriyetinin kapsamına ve Mahkeme’nin bu hürriyete ilişkin yaklaşımına ayırdık. İfade hürriyetine ilişkin gerekçelerimizin güçlü olması, bu hürriyetin var olması için gerekli unsurlardan biridir. Ancak bu hürriyete getirilen müdahalenin hukuka uygun olup olmadığının tespiti ise bu hürriyetin teminat altına alınmasının diğer bir hayati şartıdır. Bu bağlamda Mahkeme, önüne gelen her davada Sözleşmede yer verilen bu hürriyete getirilen sınırlamadan ne amaçlandığı (ulusal güvenlik, toprak bütünlüğü, kamu emniyeti ve suç işlenmesinin önlenmesi, ahlakın ve sağlığın korunması, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, yargının etkinlik ve saygınlığının korunması), amaca matuf aracın ne olduğu, bu bağlamda araç-amaç dengesini ve nihayet sınırlamanın demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığına ilişkin incelemesini yaparak kararını vermektedir. Biz de son bölümde bir ortak Avrupa Kamu düzenini kurmayı amaçlayan, ulusal üstü bir makam olarak konumlanan Mahkeme’nin kararlarına yer vererek çalışmamızı tamamladık. SUMMARY We begin to be perceived as an independent individual by our environment, firstly, when we begin to express ourselves, namely to use oral communication way, because we think and give meaning to events by the help of words. This systematic process of personality/identity realization is the self-expressing of the individual and it is the unique condition of his existence. Each individual is affected by the social environment in which he lives, academic life, economical and political events etc, in this identity-forming process. On one hand, while being shaped by these facts, on the other hand, each individual also try to perform the duties assumed by the society he belongs, by giving meaning and intervening these facts. At this point, every restriction applied on the expression is an intervention both to the ontological self-realization process of the individual and the process of his making-up the public opinion, and it explains the reasons of the existence of the freedom of speech as well. This freedom has been a problem needs to solve for every system in which humanity organized from clans to states through the history. Since humans are the unique creatures who can gather the information, opinions, thoughts and ideas together in order to give them a meaning and get results from them, they wanted to interfere to the change and maturing of the society they live in. This condition necessitated to determine the reasons and limits of the freedom of expression. We did not contented only with the decisions of judicial offices, which are reflected to the positive law, while examining the problem of reasons of existence and limits of the freedom of expression, but we also preferred to examine the philosophical reasons of this freedom throughout this thesis, unlike other studies that scrutinized this matter. For, a real theory of freedom of expression will become a concept whose basic frames can be determined, only in this way. We began our work, first by defining the concept of a real theory of freedom of expression, as it is used in philosophy, daily life and decisions of judicial offices, keeping in mind that a real theory of freedom of expression can be achieved by generally defining this concept. Just after this general definition effort, what the scope of this concept should be is examined in the first chapter by referring to the Court decisions. Although the oral communication, ideas, artistic and commercial expressions take part in almost all works concerning this freedom as an expression, we have tried to give place to absent subjects, which is related to this form of expression by definitions and exemplifications concerning actions and symbolic expression as a form of expression. In the second chapter, we treated theoretical and practical arguments concerning why this freedom should exist. Just as enacting a law, coming to a decision by a court or our all acts and relationships in daily life cannot exist without a reason, so does this freedom. In this context, we have given place to John Stuart Mill who set forth the most valuable theses about this freedom and is quoted in every work treats the freedom of expression, by quoting widely. Likewise, it was added to this work the arguments concerning the theses of individual freedom/self-fulfilment and self-governance with the references to the theory of “marketplace of ideas” that was created by decisions of the US Supreme Court and to the decisions of the European Court of Human Rights. Freedom of expression is only possible with the presence of an information and opinion subject to expression. The main condition of this is to secure a healthy running of this process. In this context, freedom of press, and radio and television broadcasting we treated under a sub-title occurs to be the most functional form of the freedom to hold opinion. We tried to explain these freedoms about which people mostly discuss and the problems are mostly congested, by using the decisions of European Court of Human Rights, and we completed the third chapter in which we gave place to the elements of freedom of expression, by defining the frame concerning the explanation of expression. In the last chapter, rather than the theoretical discussions, we give place to the scope of the freedom of expression and to the approach of the Court to this freedom, in the light of the decisions of European Court of Human Rights, in conformity with the general frame of our thesis. Being powerful of our reasons concerning the freedom of expression is one of the essential elements for this freedom to exist. However, determining whether the intervention to this freedom is legal is another vital condition to guarantee this freedom. The court, in this context, decides by examining what the aim is by this restriction to freedom specified in the Convention is applied (national security, territorial integrity, public security and prevention of crimes, protection of moral and health, protection of other people’s reputation and rights, protection of activity and esteem of judiciary), what the means directed to the aim is, the means-aim equilibrium, and finally whether the limitation is appropriate for the necessities of a democratic society order. In this last chapter, we finished our work, by giving place to the decisions of a supra-national Court that aims to establish a common European Public Order.