İdare hukukunda fiili yol teorisi ve teorinin Türkiye uygulaması


Tezin Türü: Doktora

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2010

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Gülseven Şeker

Danışman: TURAN YILDIRIM

Özet:

Bu tezde, İdare Hukuku’ndaki fiili yol teorisinin gerekliğinin sorgulanması amacıyla, teorinin Fransız mahkeme kararlarındaki gelişimi ve bu kararlara ilişkin olarak Fransız doktrininde yer alan görüşler incelenmiştir. Fiili yol teorisi, idarenin “ağır ve açık hukuka aykırılık taşıyan” bir eylemiyle temel haklardan birini ya da mülkiyet hakkını ihlal etmesi olarak tanımlanmaktadır. İdarenin eyleminin fiili yol olarak nitelendirilmesinin sonuçları ise, eylemin idari niteliğini kaybetmesi ve bu eylem neticesinde ortaya çıkan zarara ilişkin uyuşmazlıkların adli yargıda görülmesidir. Fiili yolla ilgili uyuşmazlıkların adli yargıda görülmesinin içtihadi olarak kabul edilmesi, teorinin ortaya çıktığı dönemde Fransa’da idari yargının bağımsız ve tarafsız olmamasına, “temel hak ve özgürlüklerin koruyucusu” olduğu kabul edilen adli yargının bireylerin haklarının korunmasını sağlayacak etkili önlemlere sahip olmasına dayandırılmıştır. Teorinin ortaya çıkmasındaki amaç, idarenin eylemleriyle temel hak ve özgürlükleri ağır bir şekilde ihlal etmesi durumunda bireylere etkili bir yargısal korunmanın sağlanmasıdır. Ancak gerek teorinin tanımındaki ve temellerindeki belirsizlikler nedeniyle fiili yolun unsurlarının tespit edilmesindeki güçlükler gerekse teorinin uygulamasının bir takım idare hukuku ilkelerine ters düşen hukuki sonuçlar doğurması teorinin varlığının tartışılmasına neden olmuştur. Dolayısıyla Fransa’da ortaya çıktığı dönemin şartlarına göre idare edilenleri korumayı amaçlayan teori, teorinin gerekliliğine ilişkin tartışmaların yanında idari yargıda yaşanan gelişmeler nedeniyle fonksiyonelliğini kaybetmiştir. Türk Hukuku’nda mahkeme kararlarında fiili yol teorisinin uygulaması görülmekle birlikte, teorinin tespit edilmesinde uygulanan kriterler benimsenmemiştir. Bununla birlikte teorinin sonuçları olarak eylemin idari niteliğini kaybetmiş olması ve fiili yolla ilgili uyuşmazlıkların adli yargıda görülmesi kabul görmüş ancak teorinin uygulaması kamulaştırmasız el atmayla sınırlı kalmıştır. Bu durum Fransız Hukuku’ndaki teorinin uygulamalarındaki güçlükler ve olumsuzluklar açısından değerlendirildiğinde olumlu olarak yorumlanabilirse de, Fransız idari yargısının etkinleşmesi dikkate alındığında, Türk idari yargısında temel hak ve özgürlüklere daha etkili bir koruma sağlayacak değişikliklerin yapılması da kaçınılmazdır. Bu değişikliklerin başında yürütmenin durdurulması kurumunun yeniden düzenlenmesi ve idarenin temel hak ve özgürlükleri ihlal etmesi halinde acil durumlarda etkili yargısal önlemlerin alınmasını sağlayacak gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Hukuk devletinin hayata geçirilmesinde temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması önem taşımaktadır. Hukuk Devleti, temel hak ve özgürlüklerin anayasa ve yasalarla düzenlenmesi ve sınırlamaların ancak kanunla olması şeklindeki güvenceleri içermektedir. Ancak Hukuk Devletinin etkinliğini göstermesi bakımından, bir hak ve özgürlüğün ihlal edilmesi durumunda, hakkı ihlal edilen kişinin başvuracağı hukuki yolların, hak ve özgürlüğe ilişkin ihlalin devam etmesi durumunda durdurulması ve sona erdirilmesi yönünden, hak ve özgürlüklere sağlanmış olan ulusal ve uluslararası güvencelerin hayata geçirilmesi açısından son derede önemlidir Sonuç olarak, teorinin ortaya çıkmasıyla amaçlanan temel hak ve özgürlüklerin etkili bir şekilde korunmasını sağlayacak mekanizmaların idari yargıda düzenlenmesi hukuk devletinin gerçekleşmesini sağlayacak önemli unsurlardandır. RESUME Dans cette thèse, l’élaboration de la théorie de la Voie de Fait dans les décisions des tribunaux français et les points de vue de la doctrine française ont été étudiées dans le but d’examiner la nécessité de cette théorie. La théorie de la Voie de Fait est défini comme un acte manifestement irrégulier de l’administration portant atteint à la liberté fondamentale ou au droit de propriété. Les conséquences de la définition de l’acte par l’administration comme « la voie de fait » sont tel que l’acte perd sa nature administrative et que les conflits se jugent sur les dégâts des résultats de cet acte à la juridiction judiciaire. L’acceptation jurisprudentielle des conflits concernant la voie de fait à la juridiction judiciaire est basé sur le fait que la juridiction administrative en France n’était pas indépendante et impartiale au moment où cette théorie était apparue, et la juridiction judiciaire, considérée comme la sauvegarde des libertés et des droits fondamentaux, avait des mesures efficaces qui garantissaient la préservation des droits des individus L'objectif de l'existence de la théorie, est de procurer une protection juridictionnelle effective, lorsque l'administration commet une irrégularité grossière dans l'accomplissement d'un acte portant atteint au droit de propriété ou à une liberté fondamentale. Néanmoins, soit les difficultés à déterminer les éléments de la théorie de la voie de fait à cause de l'incertitude de la base et de la définition de la théorie, soit la pratique de la théorie qui a produit les conséquences juridiques incompatibles aux principes de la juridiction administrative, ont conduit à une discussion de l’existence de la théorie. Par conséquent, la théorie, qui a pour but la protection juridictionnelle selon les conditions du moment de son apparition, a perdu sa fonctionnalité à cause des discussions sur la nécessité de la théorie ainsi que les développements concernant la juridiction administrative. Bien que l’on voie la pratique de la théorie en Turquie, les critères qui ont été appliqués pour la déterminer, n’ont pas été admis dans le droit turc. Etant comme le résultat de la théorie ; l’acte se perd sa nature administrative et les conflits à propos de la Voie de Fait se déroulent dans la juridiction judiciaire ont été reçus, mais la pratique de la théorie est resté limitée sur le sujet de l'emprise irrégulière. Si ce cas est estimé positif quand on évalue du points de vue des côtés négatives en Droit administratif français et des difficultés de la pratique de la théorie, mais quand on prend compte de l’efficacité de celui-ci, c’est indispensable de faire des changements qui procureront d’une protection plus efficace à l’égard des libertés et des droits fondamentaux en Droit Administratif Turc. Premièrement il faut réorganiser l’institution de sursis à exécution. Au cas où l’administration porterait atteint à la liberté fondamentale ou au droit de propriété, il faudrait faire des changements nécessaires qui assureraient de prendre des mesures juridictionnelles efficaces en cas d’urgence. Il est important d’assurer des libertés et des droits fondamentaux lors de l’application de l’Etat de droit. Ceci concerne les garanties assurant la réglementation des droits et des libertés fondamentaux par les lois et par la constitution et les limitations devant être selon la loi. Pour que l’Etat de droit montre son efficacité, en cas d’atteinte à un droit fondamental ou une liberté et si ce cas continue, il est important d’arrêter et même de mettre fin aux voies juridiques auxquelles s’adresserait la personne dont le droit est porté atteint. Il est également essentiel de mettre en rigueur les garanties nationales et internationales assurées par les droits et les libertés. En conséquence, par l’apparition de la théorie, ce qui est visé la réglementation des mécanismes en juridiction administrative qui assureraient garder d’une façon efficace les droits et les libertés fondamentaux, en tant que l’un des éléments importants assurant l’Etat de droit.