II. meşrutiyet döneminde fikir ve düşünce hayatı: “Felsefe Mecmu’ası” örneği


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2003

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Faruk Çakır

Danışman: UFUK GÜLSOY

Özet:

Türkiye'nin ilk ciddi felsefe dergisi olan "Felsefe Mecmû'ası" çevresinde yoğunlaşan bu tez, konu itibariyle II. Meşrûtiyet döneminin düşünce yapısı üzerindeki siyasi etkilere ve dönemin Osmanlı düşünce hayatına kısaca değindikten sonra, ciddi anlamda Türkiye'nin ilk materyalist düşünce adamı olma özelliğine sahip Bahâ Tevfîk'in yaşamı, faaliyetleri ve onun başkanlığında yayınlanan felsefe dergisi üzerinde durmaktadır. Bu bakımdan Türkiye'de ilk kez hem bir tez, hem de konu olarak değerlendirmeye alınan "Felsefe Mecmû'ası"nın içeriği, taşıdığı misyon, ulaştırmak istediği düşünce, en önemlisi de fikrî çizgisi genel olarak değerlendirilmeye çalışılmış; siyasî, sosyal ve kültürel olarak bir kargaşa içine sürüklenmiş olan Osmanlı'nın düşünce dünyasında yer edinme uğraşı açıklanmak istenmiştir. Gerek Bahâ Tevfîk, gerek onunla materyalist düşünceleri paylaşan arkadaşlarının çıkardıkları "Felsefe Mecmû'ası"nın hedefi şu sözle açıklığa kavuşur: "Dîn gayr-ı ihtiyârî bir felsefe, Felsefe ihtiyârî bir dîndir". Derginin şiarı olarak benimsenen bu fikir, dönemin Türkiye düşünce hayatında oldukça radikal bir içerik ifade etmekteydi. Geleneği reddeden, Osmanlı toplumunun, materyalist düşünceyi esas alan bilimsel değerlerle yeni bir bakış açısına ihtiyaç duyduğunu vurgulayan "Felsefe Mecmû'ası" yazarları, muasır medeniyetin ancak bu şartlarla yakalanacağını savunmaktaydılar. Materyalizmi tek ölçü kabul eden Bahâ Tevfîk ve arkadaşları, 'millet', 'dil' gibi konularda da yerel değerleri ve duyguları benimsemekten geri durmamış, Türk insanının bir an önce Batıyla bütünleşmesi için takdir edilecek ölçülerde bilimsel uğraşlar vermişlerdir. Örneğin, Türkiye'de Avrupa'daki felsefî kelime ve kavramları karşılayabilecek bir "Felsefe Kâmûsu"nun hazırlanmasında öncü olmuş, Batılı bir çok yazar ve filozofun eserlerini Türkçe'ye aktarmışlardır. Kendi döneminin en etkili polemikçisi olarak kabul edilen Bahâ Tevfîk'in ve onun düşüncesini paylaşan "Felsefe Mecmû'ası" yazarlarının benimsediği "Mu'ârızlara hürmet, lâ-kaydlara merhamet" sözü, düşünce bolluğunun istenmesi açısından takdire değerdir. Sonuç olarak, Bahâ Tevfik ve onun öncülüğünde yayımlanan "Felsefe Mecmû'ası" adlı derginin yazarlarının Osmanlı İmparatorluğu'nun ve Türk milletinin kurtuluşu için faaliyet gösterdikleri düşüncesi göz ardı edilmemelidir. ABSTRACT That thesis becomes dense on Turkey's first philosophy collection "Felsefe Mecmû'ası". That study mentions political effects on mentality structure of II. Constitution and that thought life of the era shortly. In addition examines Bahâ Tevfîk who was one of the first materialist philosophers, his biography, activities, and the philosophy review which was pressed on his presitency. The content, mission, mentality and most importantly mental line of "Felsefe Mecmû'ası" which was examined as both a thesis and a subject for the first time, has been considered generally. And lastly, it's trying to take part at Ottoman's thought life, which was living a political, social and cultural caos, is declared. Bahâ Tevfîk and his friends who share the materialist thoughts with him made "Felsefe Mecmû'ası" press. The aim of the collection is understood with that sentence, "Dîn gayr-ı ihtiyârî bir felsefe, felsefe ihtiyârî bir dîndir". This idea which was appropriated as the slogan of the collection was stating a quite radical content in era's Turkey thought life. The authors of "Felsefe Mecmû'ası", who were rejecting tradition, and emphasizing that Ottoman society needed a new vision with scientific rules which were based on materialist mentality, were claiming that modern civilization could be had by these conditions. Bahâ Tevfîk and his friends who were considering materialism as the only criterion appropriated local norms and feelings at subjects like notion language. They also performed some scientific studies which were to be appreciated for Turkish public to associate with the West. For instance, they lead for making "Felsefe Kâmûsu" which were transfering philosophical words and terms in Europe, in Turkey. They translated many Western authors's and philosophers's books to Turkish. Bahâ Tevfîk is considered to be the most important polemicer of his time. The sentence "Mu'ârızlara hürmet, lâ-kaydlara merhamet" which was appropriated by Bahâ Tevfîk and "Felsefe Mecmû'ası" authors who share his thoughts,deserves to be appreciated because of their demanding thought wealth. Resultantly, the thought that, Bahâ Tevfîk's and the authors's of "Felsefe Mecmû'ası" collection which was pressed by his lead, worked for Ottoman Empire's and Turkish nation's liberation must not be ignored.