Tezin Türü: Yüksek Lisans
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2016
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: MURAT CENGİZ ÇİFTKAYA
Danışman: ERBAY ARIKBOĞA
Özet:G. SIMMEL, R. SENNETT VE A. GIDDENS’TA MODERN ŞEHİR HAYATI VE BİREY Şehir hayatı ve şehrin birey üzerindeki etkileri uzun süre sosyologların ilgisini çekmiş bir konudur. 14. yüzyılın İbn Haldun’undan 19. yüzyılın klasik ve günümüzün çağdaş sosyologlarına, hemen tüm sosyologlar şehir hayatının bireysel duygu ve düşünceleri, bireyler arasındaki ilişkileri ve bir bütün olarak toplumsal kurumları nasıl değiştirdiği konusunda fikirler ve teoriler üretmiştir. Sosyoloji disiplininde değeri tam bilinmemiş olsa da, Georg Simmel’in sadece sosyolojiyi değil, psikoloji, ekonomi ve felsefe gibi bilim dallarını da kapsayan inderdisipliner yaklaşımları bireylerin modern şehir hayatında nasıl dönüştüğüne dair çok önemli ipuçları sunmaktadır. Simmel, para ekonomisinin egemen olduğu modern şehirlerde, bireyler arasındaki ilişkilerin duygusuz, gayrişahsî ve rasyonel bir nitelik kazandığına dikkat çekmiştir. Bireyler, tıpkı paranın kendi nitelikleri gibi nesneler arasında fark gmeyen, heyecandan uzak bir bezginlik tavrı geliştirir. Modern şehir hayatındaki sayısız uyaran, Simmel’e göre, ruh sağlıklarını korumak isteyen bireylerin bıkkınlık ve bezginlik duygusunu pekiştirmektedir. Diğer taraftan, modern şehir, Richard Sennett’e göre, kamusal hayatın zayıflaması ya da sessizleşmesi anlamına gelmektedir. Bireyler kamusal hayatın katılımcıları olmaktan çıkıp izleyicileri haline gelmiş; mağazalar ve parklar toplumsallaşma alanları olarak kahvehanelerin yerini almıştır. Ayrıca, geç-modern dönemdeki esnek kapitalizm sadakat ve süreklilik duygularını yok edip yerine belirsizlik, risk ve kaygı hallerini yerleştirmiştir. Bir tür karakter aşınmasına neden olan kapitalist kültüre karşı, Sennett, bir şeyi kendi içinde kendisi için yapmayı içeren zanaatkârlık kültürünü önermektedir. Modern hayat, kendi kimliğini inşa etmek ve Anthony Giddens’ın kavramsallaştırmasıyla, “düşünümsel” bir benlik ve kimliğe sahip olmak demektir. Ancak, modern hayat aynı zamanda yüksek derecede kaygı ve risk ile yüzleşmek anlamına gelir. Bireylerin bebeklik dönemlerinde anne-babaları sayesinde kazandıkları temel güven ya da ontolojik güven duygusu, geç-modern dönemdeki risk toplumunun ürettiği tehlikeler ve belirsizlikler nedeniyle yerini kaygılara ve endişelere bırakabilmektedir. Giddens’ın düşünce evreninde, aynı zamanda, mahremiyetin doğasının büyük değişimler yaşaması da önemli yer tutmaktadır. Bir yandan, mahrem ilişkilerde demokratikleşme yaşanırken, diğer yandan plastik cinsellik diyebileceğimiz bir olgu ortaya çıkmıştır. ABSTRACT MODERN URBAN LIFE AND INDIVIDUALIN G. SIMMEL, R. SENNETT AND A. GIDDENS Urban life and its effects on individual has long been an attractive subject for sociologists. From Ibn Haldun of 14th century to the classical sociologists of the 19th century and the contemporary ones today, almost all sociologists have produced ideas and theories on how urban life changes individual feelings and thoughts, relationships among individuals and social organizations as a whole. Though not appreciated in sociological field, Georg Simmel, with his interdisciplinary approaches embracing not only sociology but also psychology, economics and philosophy provides perspectives on how individuals are transformed in urban life. Simmel points out the fact that relationships become more impersonal and rational in modern cities where money economy dominates. Individuals tends to develop an attitude of blasé which is indifferent to differences between objects and free of excitement or passion just like in the relationships based on money. On the other hand, modern city means that public space declines or turns quiet, according to Richard Sennett. Individuals have become observers rather than participators in public life, and parks and stores have replaced coffee houses as places of socialization. Furthermore, flexible capitalism in the late modern period has destroyed loyalty and continuity, placing uncertainty, risk and anxiety. Modern life results in a reflexive identity that is building a biography and identity by oneself, according to Anthony Giddens. However, modern life also means facing high degree of anxiety and risk. Basic or ontological trust individuals acquire through their caretakers during their infancy may be displaced by the dangers and uncertainties produced by risk society in the late modern age.