Tezin Türü: Yüksek Lisans
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Heykel Bölümü, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2007
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: YASEMİN ÖZKAYA
Danışman: NURETTİN BEKTAŞ
Özet:Bu tez, çağdaş sanat içinde heykelin geçirdiği evreleri, bu süreçteki bazı kırılma noktalarının ışığında anlatmaktadır. Heykel, modernizmle Rodin’in açtığı çığırla beraber özerkleşir; anıt mantığından ve kaidesinden kurtulmuş olur. Duchamp’ın seçtiği, sıradan ve seri üretim nesnesi, ready-made , heykel kavramına yeni bir yaklaşım getirir. Hazır nesne, estetik ve el işçiliğine dayalı sanatın eleştirisidir. Duchamp’ın bu Dadaist ve minimal tavrı, yarım yüzyıl sonra gerçekleşecek olan Yeni Gerçekçilik, Minimal Sanat, Pop Sanat ve Kavramsal Sanat’a esin verecektir. Nesnenin serüveni ‘ready-made’ den sonra ‘object trouve’(bulunmuş nesne), montaj, asamblaj, sürrealist obje ve kinetik heykel ile yoluna devam etmiştir. Ardından Joseph Beuys, savaş sırası ve sonrasında edindiği yoğun varoluşsal deneyimlerle, heykele Sosyal Heykel kavramını getirdi. Duchamp’ın sanat anlayışında her nesne sanat eseri olabilirken, Beuys’un sanat anlayışında her insan heykeldir ve sanatçıdır. Gilbert ve George, ‘Şarkı Söyleyen Heykel’ performansları ile sanat ile hayat arasında hiçbir sınır olmadığını, gündelik etkinliklerin her birinin, dolayısıyla tüm hayatların heykel sayılabileceğini göstererek, heykelin kabul gören yerleşik tanımını genişletmişlerdir. Bu devrimsel gelişmelerin ışığında sanat, tavır alan, eleştiren, gündelik gerçeklikle ve sokakla bütünleşen çağdaş sanata evrilmiş oldu. Bu çerçevede heykel artık yeni malzemeler, yeni araçlar ve mekânlar kullanmaya başladı. Heykel artık salt hacim, yüzey, ışık-gölge, renk gibi öğelerle tanımlanan ve mekânla bağlantı kuran kütle değildir. Heykel, nesne, ses, film, insan bedeni…vb. öğeleri de üretim sürecine katarak mekân ile bağlantısını arttırdı.Postmodern dönemde heykel, bir galeride, sokakta, çölde, gökte, bedende ve hatta sadece zihnimizde bile yer alabilirdi. Sanatın seyri, nesnenin serüveninden giderek sürece, kavrama, yaklaşım ve duruma yöneldi. Postmodern dönemden sonra çağdaş sanatı etkileyen artyapısalcılık ve yapısöküm kavramlarından sonra görülen küreselleşmeyle, sınırlar arası geçişlilik meydana geldi; sanatta çok kültürlülük ve çoğulculuk söz konusu oldu. Yirminci yüzyıl sonlanırken, çağdaş sanatta sınırlar oldukça muğlâktır. Günümüzde devrimsel kırılmalar, akımlar değil bireysel çıkışlar görülmektedir. Post-avangard dönemde yapıtlar kendi kendine yetiyor olmalıdır. İçinde yaşadığı çağa, sanatı aracılığıyla yorum getirmeye çalışan çağdaş sanatçıların, tek bir üslupta sıkışıp kalmamaları bir kayıp olarak değil, tam tersine yeni fırsatlar yakalama olasılığı olarak değerlendirilmelidir. Artık sanatsal ifade biçimlerinin birbirlerine üstünlükleri değil, geçişlilikleri söz konusudur. Summary This thesis outlines the phases that sculpture has undergone in the context of contemporary art and the turns it has taken at intervals during this process. Sculpture is liberated by modernism and the Rodin era and is cut loose from the rules and the logic of monuments. The ordinary and mass production object chosen by Duchamp brings a fresh meaning to the ready made sculpture concept. Ready made object is the critique of art based ob aesthetics and manual craftsmanship. DuchampsDadaist and minimalist standpoint will be the source of inspiration for the New Realism , Minimalist Art, Pop Art and Conceptual Art that will evolve in the following half century. After the “ready made” trend the adventure of the “Object” went through the transformations of ‘object trouve’, assembly, assemblage, surrealist object, and kinetic sculture. Subsequently the Social Sculture concept was introduced by Joseph Beuys as a by product of his profound existentialist experiences during and after the war. While according to Duchamps concept of art , every object could be considered as a object d’art , in Beuy’s philosophy every human beig is a sculpture and an artist. The “Singing Sculpture” performances of Gilbert and George have widened the accepted definition of sculpture by demonstrating that there is no boundary between art and life, and that every daily activity and every life experienced by people could be considered as sculpture In the light of these revolutionary developments art was transfigured to its current contemporary form in being able to assume an attitude, make criticisms, by integrating with daily realities and the street. In this context sculpture started using new materials, new tools and venues. Sculpture is no longer a mass in juxtaposition with its venue and defined by the attributes of volume, surfaces, lights-shadows, and colours. By adding objects, sounds, film, the human form, to its production process , sculpture has increased and developed its relations with its location. In the Post-modern period , sculpture could be placed in an art gallery, in the street, in the desert, in the sky, on persons body or even simply in our minds. The progress of art, starting from the adventure of the object, metamorphosed into a process, a concept, an attitude, and a state. Following the Post-modern era and the globalization after the art structuralism and the structural transformation concepts , an inter dimension exchange was established and the multi culturist concept and plurality became the accepted criteria . As the twentieth century was drawing to a close, boundaries in contemporary are are in a state of ambiguity and flux. In our day we are experiencing individual efforts not revolutionary jumps or movements . In the Post-avangard period the structures have to be self sufficient .The tendency contemporary artist in interpreting his era with art in many different forms should be construed as an possibility for catching new opportunities, not as needless digression. From now on the critical point is not the dominance or superiority of the different forms of art expressions over one another but their inter dependency and their exchangeability.