İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi dergisi, cilt.8, sa.2, ss.453-491, 2023 (Hakemli Dergi)
İnsanı ve dolayısıyla yaşamı merkezine almayan bütün düşünce sistemleri yanılsama olarak algılanır. Özgürlük hakkında da salt spekülasyon olmayan yaklaşımların ortaya koyulabilmesi için
öncelikle yaşam olgusunun çözümlemesi yapılmalıdır. Bu bakımdan araştırmamız öncelikle;
özgürlüğün konusunu, yani insanın içerisine uyandığı yaşam olgusu içerisinde gerçekleştirdiği
fiillerini, Hannah Arendt'in kavramsallaştırmasıyla “insanlık durumunu”, başka bir ifadeyle
insani varoluşu anlamaya yöneliktir. Ancak içerisinde bulunduğumuz neoliberal iklimin yarattığı
çözülmelerle birlikte Arendt'in “emek”, “iş” ve “eylem” olarak tasnif ettiği insani etkinliklerde
ortaya çıkan sapmalar, klasik yapısal yaklaşımlarla özgürlüğün imkanlarını aramamıza izin vermiyor. Bu nedenle neoliberalizmle birlikte iktisadileşmenin birey, toplum ve devlet düzeyinde
yarattığı kendine özgü krizlerin kavram haritasını çıkarmak zorundayız. Bu değerlendirmelerin
eşliğinde özgürlüğün yaşam içerisindeki yegane imkanı olarak hukukun mahiyetini, toplumsal
biradalık halinin bir kendi'lik bilinci inşası için gerekliliğini, iktidarın kuruluşunu ve nihayetinde
bütün bu başlıkların yekûnu olarak yurttaşlık kimliğini, kamusal alan inşasını ve anayasal mimariyi tartışabiliriz. Aksi bir yaklaşım çalışmamızın son bölümünde ele alacak olduğumuz Türkiye'de söz konusudur ki hukukun bu altyapı kurumları olmaksızın özgürlük üzerine yalnızca söylem üretilebilmektedir. Sonuç olarak çalışmamız bir anlamda devrimci anlarda yıkıcı bir surette
ortaya çıkan özgürleşmeyi değil, zamana yayılan ve insani varoluşa istikrar kazandıran özgürlüğün inşasının imkanlarını arama çabasıdır.
All thought systems that do not center human and life are perceived as illusions. In order to reveal
approaches that are not purely speculation about freedom, first of all, the phenomenon of life
should be analyzed. In this respect, this study aims to understand the subject of freedom, that is,
the actions of the human being in the phenomenon of life in which he awakens, the “human
condition” as conceptualized by Hannah Arendt, in other words, the human existence. However,
with the disintegration created by the neoliberal climate we are in, the deviations that arise in
human activities that Arendt classifies as “labor”, “work” and “action” do not allow us to seek the
possibilities of freedom with classical structural approaches. For this reason, we have to map out
the unique crises created by the economization at the level of the individual, society and the state,
together with neoliberalism. Accompanied by these evaluations, we can discuss the nature of law
as the only possibility of freedom in life, the necessity of social unity for the construction of a
self-consciousness, the establishment of power, and finally, the civic identity, the construction of
public space and constitutional architecture as the sum of all these titles. An opposite approach is
in question in Turkey, which we will discuss in the last part of our study, and without these
infrastructure institutions of law, only discourse on freedom can be produced. As a result, our
study is an effort to seek possibilities for the construction of freedom, which extends over time
and stabilizes human existence, not the liberation that emerges in a destructive way in
revolutionary moments.