Küresel Göç ve Türkiye , İmre Ersoy,Mehmet Fatih Aysan,Erdal Kurgan, Editör, Marmara Üniversitesi Yayınevi, İstanbul, ss.1-23, 2025
Son yıllarda
Avrupa Birliği (AB)ve üye ülkeleri en çok zorlayan konuların başında hiç
şüphesiz karşı karşıya kaldıkları düzensiz göç ve iltica talepleri ile ilgili
sorunlar gelmektedir. Avrupa Birliği’nde (Brüksel) ve Avrupa başkentlerinde
kısaca "mülteci krizi" olarak adlandırılan ve Birlik içerisinde ciddi
tartışmalara neden olan bu alanda yeni bir düzenleme yapılması gerektiği uzun
zamandır tartışılmaktadır. AB ülkelerinin iltica, göç ve göçmenlik konularında
ikiz bir problem ile karşı karşıya oldukları söylenebilir. Bir yanda, mültecilerin
korunmasına ilişkin uluslararası sözleşmelerden doğan yasal ve insani
sorumluluklarını yerine getirme yükümlülüğü söz konusuyken diğer yanda göçün
yol açtığı ekonomik ve sosyal boyutlu sorunlarla üye ülke ve/veya Birlik
seviyelerinde başa çıkabilmek son derece güçtür. Öte yandan ve daha önemlisi, mültecilerin
içinde yaşadıkları yeni toplumlara uyum konusunda yaşadıkları zorluklar, artan
yabancı düşmanlığı ve bunun neden olduğu siyasal eksen kaymaları, kısaca aşırı
sağın yükselişi de göçün yol açtığı bazı türev sorunlara örnek olarak
gösterilebilir.
Avrupa Birliği
ülkeleri tarihsel bir başarıya imza atarak uzun yıllardır çözüm bekleyen göç ve
iltica sorununu Mayıs 2024 tarihinde vardıkları bir uzlaşıyla çözme yoluna
girmişlerdir. Dört temel bileşenden oluşan yeni uzlaşı kısaca “Göç ve İltica Paktı”
olarak adlandırılmaktadır. Bu dörtlü
yapı, güvenli ve daha iyi korunan dış sınırlar, hızlandırılmış ve etkinliği
arttırılmış iltica süreçleri, etkili bir dayanışma ve sorumluluk paylaşımı
sistemi ve göç konusunda etkili bir uluslararası işbirliğini kapsamaktadır.
Dublin III
sisteminin yerine geçmesi için hazırlanmış olan Göç ve İltica Paktı’nın, çok
büyük bölümü doğrudan etkili ve doğrudan uygulanabilir bir norm yapısına sahip
olan AB Tüzüğü şeklinde yasalaşmıştır. Haziran 2024 tarihinde yürürlüğe girmiş
olsa bile, tam anlamıyla uygulanması Haziran 2026’ya bırakılmasının nedeni üye
ülkelere iç hukuk düzenlemeleri için zaman tanınmış olmasıdır. Bu çalışmada,
AB’nin yeni göç ve iltica uzlaşısının getirdiği yenilikler, değiştirilen
düzenlemeler, eski sistem ile karşılaştırmaları yapılarak yakından incelenmiştir.
Son bölümde getirilen sistemin eleştirisi bağlamında ortaya konulan görüşler
değerlendirilmiştir.