Socrates Journal of Interdisciplinary Social Researches, cilt.11, sa.57, ss.120-139, 2025 (Hakemli Dergi)
Moda, sosyal bir olgu olarak görünür olduğu günden itibaren anlaşılmaya ve tanımlanmaya çalışılan, sürekli yenilenerek değişimi temsil eden, tarihsel süreçte teori ve pratik arasında kapsamı ve temsilleri çeşitlenen bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Kuramsal çalışmalar, kavramı sosyal bilimlerin bilgi kümeleriyle ilişkisi üzerinden araştırırken, tasarım pratiği, yaratıcılık bileşenleri, tasarım süreç ilkeleri, metodolojisi ve nesneleri içeren bir çerçeveye oturtma eğilimindedir. Güncel olan ile anılan kavram, zaman zaman sanatın söylemlerini, son yüzyılda daha çok teknolojinin dili ve terimlerini kullanarak gelişen yeni bir termineloji ile endüstriyi de içine alan kapsamlı bir döngüde çok katmanlı bir yapıya dönüşmüştür. Modayı tanımlama çalışmaları, sosyal bilimlerin konularına dayandırılarak ve sanat-tasarım-teknoloji alanlarının görünür vitrini rolünde açıklandığında kendine özgü felsefik bir çerçeve oluşturması zorlaşmıştır. Bu çalışma, “Moda Tasarımını Anlamak: 21. Yüzyılda Teoriden Pratiğe Değişen Paradigmalar ve Temsil Biçimleri” başlığı altında, moda endüstrisinin güncel dönüşümünü teori-pratik-temsiliyet üçgeninde ele almayı amaçlamaktadır. Elde edilen sonuçlarda en görünür madde, günümüz moda endüstrisinde baskın olan hızlı moda sisteminin (hız, ölçek, erişim) çevresel ve toplumsal maliyetleri artırdığını; buna karşın yavaş moda ve döngüsel ekonomi yaklaşımlarının, tasarımın erken aşama kararlarında ürün ömrünü uzatma, atık azaltma ve kültürel değerlerin korunması açısından güçlü çözümler sunduğunu ortaya koymaktadır. Malzeme alanındaki yenilikler, yeşil kimya, kenevir lifi, selülozik lif yenileme vb. ile sıfır atık kalıp stratejileri ve modüler tasarım modelleri, estetikle çevresel faydanın birlikte mümkün olabileceğini göstermektedir. Teknolojik dönüşüm ise, özellikle endüstriyel süreçlerde RFID ve izlenebilirlik sistemleri, 3B dijital tasarım, sanal prototipleme ve blockchain uygulamaları aracılığıyla moda üretim ve temsil süreçlerini yeniden tanımlamaktadır. Eğitim alanındaki yeni eğilimler, sürdürülebilir tasarım pedagojisi; problem/atölye tabanlı öğrenme ve disiplinlerarası modüller sayesinde güçlendirilmekte, böylece öğrencilerin yaşam döngüsü odaklı düşünme ve karar alma yetkinliklerinin geliştirilmesi hedeflenmektedir. Çalışma aynı zamanda, kültürel sürdürülebilirlik ve yerel zanaatkârlığın etik lüks söylemini ve köken anlatısını pekiştirdiğini; moda gösterilerinin ve mekânsal temsil/anlatı kurgularının markaların kültürel meşruiyetini artıran önemli araçlar haline geldiğini vurgulamaktadır. Bununla birlikte tüketici davranışları boyutunda söylem–eylem boşluğu dikkat çekmekte, sürdürülebilirlik bilincinin yükselmesine karşın, satın alma pratiklerinde hızlı modanın hâlâ baskın olduğu görülmektedir. Sonuç olarak, 21. yüzyılda moda tasarımını anlamak, estetik, işlevsel, etik, kültürel, küresel bir çözümlemeyi gerektiren çok disiplinli ilişki haritasını anlama eğiliminde bir yaklaşımı gerektirmektedir. Moda; malzeme, süreç, temsiliyet, iletişim zincirini birlikte gören, tasarımcının merkezde konumlandığı bütüncül bir tasarım yönetişimi yaklaşımı ile kavranmalıdır. Bu çalışma, moda tasarımına net bir çerçeve çizmenin ötesinde, değişimi analiz edebilen, değişen rollere vurgu yapan, teoriden pratiğe değişen döngünün kapsamını okuyabilen bir yaklaşımla, tasarımcılar, moda araştırmacıları ve eğitimciler için güncel bir veri oluşturmayı amaçlamaktadır.