Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt.4, sa.6, ss.67-83, 2017 (Hakemli Dergi)
Kur’ân-ı Kerim kendine özgü bir üslûba sahiptir. Bu Özgü üslûbuyla o, inkârcı muhataplarına ‘kendisinin benzerini ortaya koymaları’ çağrısını yaparak meydan okumuş; fakat onlar -edebiyatın öncüleri olmalarına rağmen- söz konusu meydan okumaya karşılık verememişlerdir. Böylelikle Kur’ân, kendisinin beşer üstü bir üslûba sahip bulunduğunu ispat etmiştir.
Bu gerçeğin en temel yansıması, Kur’ân üslûbunda hâkim mahiyette var olan “İlâhî Tecelli”dir. Mevzubahis tecelli, onun her bir ayet ve suresinde yer alır. Kur’ân’ın beşer üstü üslûbunda ayrıca, onu tebliğ ve tebyîn eden “Nebî”ye de sık sık vurgu yapılır. Bu vurgunun yapıldığı “Nebevî Şahsiyet”, Kur’ân üslûbunda hâkim mahiyetteki “İlâhî Tecelli”ye devamlı surette bağımlı konumda bulunur. İnsanüstü üslûbunda yer alan bu iki temel özellik Kur’ân’ın İlâhî bir söz olduğunu, onu tebliğ ve tebyîn eden Hz. Muhammed’in (sas.) sözü olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.