Covid 19 Salgını Sürecinde Kişilerarası İlişkilerde Dokunma Yoksunluğu ve Duygusal Dokunma Açlığı


Creative Commons License

Yılmaz E.

3. Uluslararası İletişim ve Teknoloji Kongresi’nin (CTC 2021), İstanbul, Türkiye, 12 - 14 Nisan 2021, ss.421-437

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Doi Numarası: 10.17932/ctc.2021/ctc21.041
  • Basıldığı Şehir: İstanbul
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.421-437
  • Marmara Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

COVID-19, enfekte olalım ya da olmayalım, en temel duyularımızı kullanma becerilerimizi etkiledi. Bu süreçte enfekte olan kişiler koku ve tat alma duyularını kaybederken, dokunma hissi de hemen hemen hepimiz için en fazla kayba uğrayan duyumuz oldu. Oysa olumlu insan dokunuşu, kişilerarası iletişimin ayrılmaz bir parçasıdır. İster sevdiklerimizle sıcak bir kucaklaşma, ister omuzda güven verici bir el olsun, fiziksel temas kişilerarası iletişimimizin en önemli kısmıdır. Ancak COVID-19’un topluma yayılımının önlenebilmesi için “sosyal mesafe” kuralının uygulamaya koyulması, kişilerarası etkileşimlerimizin temelini oluşturan özlemle sevdiklerimize sarılmalar, tokalaşmalar, dostça dokunuşlar vs. gibi fiziksel temasları neredeyse ortadan kaldırdı. Kişilerarası ilişkilerde fiziksel temas sınırlandırıldığında veya ortadan kalktığında, yani insandan insana olan bu bağ koparıldığında “dokunma açlığı” veya “dokunma yoksunluğu” denilen yeni bir durum ortaya çıktı. Ayrıca konuyla ilgili alan yazın taramalarında, bu durumu ifade eden “dokunma depresyonu”, “dokunma yoksunluğu”, “şefkat yoksunluğu”, “cilt açlığı” gibi kavramların da kullanıldığı görülmektedir.Dokunma açlığı, insanların dokunma veya fiziksel temas özlemini ifade eder ve bir kişi uzun bir süre boyunca çok az veya hiç fiziksel temas yaşamadığında ortaya çıkar. Tıpkı yemek yemek istediği halde çeşitli sebeplerle yiyemeyip açlık çeken insanlar gibi, ruhları ve vücutları birine dokunmak isteyen ancak salgınla ilişkili korku nedeniyle bunu yapamayan kişilerde olduğu gibi. Günlerce evine gidemeyen, ilgiye muhtaç çocuklarını uzak bir mesafeden ya da camın arkasından seyretmek zorunda kalan sağlık çalışanları ya da teknolojiyle aracılanmış iletişimle hasret gidermeye çalışan yaşlıların günlerce medyada haber olması da konunun boyutlarını ve önemini ifade etmesi açısından önemli örneklerdir. Küresel COVID-19 salgını nedeniyle izolasyon uygulamalarının aylarca sürmesi, uzun vadede duygusal özgürlük ve kişilerarası ilişkilere gerçek bir tehdit oluşturabilir. Sosyal uzaklaşmanın “yeni normali”, kişilerarası iletişimin geleneksel bazı sözsüz jestlerini neredeyse ortadan kaldırdı. Bununla birlikte insan dokunuşu hastalıkla ilişkilendirilir oldu ve insanların birbirlerinden ve birbirlerinin bedenlerinden korktuğu günler yaşanır oldu. Dahası dokunma, hastalık ve ölümle eşdeğer bir şey haline geldi ve bu durum insanları yaşadığı krizden yeni arayışlara sürükledi. Sanal çözümler, hayatımızdaki bu boş alanın bir kısmını hızla doldurmaktadır, örneğin Zoom üzerinden sohbet etmek de bizi fiziksel temas için temel insan ihtiyacını karşılamaktan alıkoymaktadır. Dünya ihtiyatlı bir şekilde açılmaya başlasa bile, bu yeni virüsü yanlışlıkla yaymaktan veya kapmaktan korkulduğu için, dokunsal teknolojinin kişilerarası dokunuşun yerini alan birtakım uygulamaları da hayatımıza hızla girdi. Örneğin “Huggy Pajama” gibi kişilerarası dokunuşun özelliklerini taklit edebilen cihazlar tüketime sunuldu. Konu, bu kadar gündelik yaşamımızın ve etkileşimlerimizin merkezindeyken, kişilerarası iletişim boyutuyla yapılan akademik çalışmaların yetersiz kaldığını söylemek yerinde bir tespit olacaktır. Bu çalışmada, Türkiye’de kişilerarası iletişim alanında dokunma (haptik) konusunda yapılmış lisansüstü tezler değerlendirilmiştir. Araştırma, 1991-2020 yılları arasında, YÖK Ulusal Tez Veri Tabanında yer alan, Türkiye’de kişilerarası iletişim alanında yapılan ve “dokunma”, “kişilerarası iletişim”, “kişilerarası ilişkiler” ve “haptik” anahtar kelimeleri ile tarama yapılarak ulaşılabilen lisansüstü tezlerle sınırlıdır. Toplam 232 teze ulaşılmıştır. Ulaşılabilen tezler; tezin yayınlanma yılı, tez adı, tezin türü, konusu, anabilim dalı, enstitüleri, enstitünün bağlı olduğu üniversite ve kullandıkları anahtar kelimeler kapsamında incelenmiştir. Araştırmaya dâhil edilen tezler, ilgili parametreler doğrultusunda analiz edilmiş, 2020 yılına kadar yazılan 232 tezin incelenmesi sonucunda; küresel ölçekte yaşanan COVİD 19 salgınında her bireyi yakından ilgilendiren dokunma konusunu, kişilerarası iletişim veya etkileşimler bağlamında ele alıp işleyen hiçbir akademik çalışmaya rastlanılmamıştır. Bu araştırma ile elde edilen sonuçlardan hareketle, kişilerarası iletişim alanında konuyla ilgili alanın geliştirilmesi ve araştırmacıların bu alanda özgün çalışmalar yapmalarının gerekliliği ortaya konulmuştur.

Anahtar kelimeler: Dokunma, Kişilerarası ilişkiler, Dokunma yoksunluğu, Duygusal dokunma açlığı.