Yüzyıllık Sorun: Musul Vilayeti (Tarihi, Toplum ve Siyaset), Zekeriya Kurşun,Davut Hut, Editör, Vakıflar Genel Müdürlüğü Kültür Yayınları, İstanbul, ss.361-387, 2020
Enerjideki rekâbet, 20. yüzyıl polikalarının
merkezinde yer almış, önemli ölçüde 21. yüzyıla miras kalmıştır. Bakü ile
Musul-Kerkük petrolleri, bu alanda en fazla ilgiye mazhar olmuş, birçok çatışmaların
hedefinde yer almıştır. I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı güçleri Irak’taki hemen
bütün cepelerde gâlip geldiği halde halefi Türkiye, İngilizlerin diplomatik
manevralarıyla Musul-Kerkük’ü Irak
yönetimine bırakmaya zorlanmıştır.
1926 Ankara Antlaşması ile Musul-Kerkük’ün İngiltere
nüfuzundaki Irak’a geçmesinden sonra bölge petrolünün nakli için Kerkük-Hayfa hattı
kurulmuştur. Bu hat 1935-1948 arasında işlemiş, İsrail’in kurulmasıyla atıl
kalmıştır. Bununla beraber İsrail’in bu hatta işlerlik kazandırma politikaları
zaman zaman gündeme gelmiştir. ABD’nin Irak’a müdahalesinden sonra bu hedefe
yönelik stratejiler yoğunlaşmıştır. Arap Baharı, Suriye iç savaşı, Irak’ın
istikrarsızlaştırılması ve Kuzey Irak’ta bağımsızlık referandumu,
IŞİD-PYD-Menbiç politikaları sürecindeki gelişmelerin bu hedefle bağlantısı her
aşamada gözlenmiştir.
Belirtmek gerekir ki İsrail’in nihai hedefi sadece
Kerkük petrollerini Hayfa’ya ulaştırmak olmayıp fakat bu sahil şehrini bir
enerji üssü (hub) haline getirmek, nihayet enerji piyasasında belirleyici bir
aktör olmaktır. Bu bağlamda İran’a yönelik politikalarla Hürmüz boğazı devre
dışı bırakılarak Körfez petrollerinin de Hayfa’ya akıtılması stratejileri de
sezilmektedir.
Bu bölümde öncelikle, Türkiye’nin taraf olduğu
sözleşme ile Musul-Kerkük’ün Irak’a bırakıldığı gerçeğinden hareketle mevcut
statükonun değişmesinin “Statüko Ante”ye yani 1926 öncesine dönülmesi tartışılmaktadır.
Uluslararası Hukuk’un önemli ölçüde “Uluslararası Politik Hukuk” vasfı dikkate
alındığında Türkiye’nin muhtemel çıkışlara karşı bu hakkını koruyabilmesinin aynı
zamanda güç ile mümkün olabileceği, bu bağlamda sınır içi ve ötesi terörle
mücadele süreçlerinde güçsüzleştirme stratejilerine maruz kaldığına dikkat
çekilmektedir. ABD’nin 2003 müdahalesi ve Arap baharında yaşananlar ile nihayet
İran karşıtı politikaların bir şekilde
mevcut statükoyu hedef aldığı görülmektedir. Bu yönleriyle gelişmeler,
Uluslararası Hukuk, Uluslararası Politik Ekonomi ve genel olarak Ortadoğu
stratejileri ışığında değerlendirilmektedir.
2018 itibariyle bu alandaki çok yönlü, çok ülkeli,
farklı çıkarların çatıştığı politikalar özetlenmektedir. Bölge ile ilgili
birçok politikaların Hayfa limanını, öncelikle Musul-Kerkük petrollerinin
pazarlama merkezi, sonraki aşamada ise küresel bir enerji üssü haline getirmeyi
hedefleyen stratejilere işaret edilmektedir.
Anahtar
Kelimler:
Musul-Kerkük, 1926 Ankara Antlaşması, Uluslararası Sözleşmeler, Kerkük-Hayfa
Boru Hattı, Uluslararası Politik Hukuk