Yargıtay Kararları Çerçevesinde Velayetin Kullanılması Kendisine Bırakılmayan Tarafın Çocuğu Ziyaret Hakkı


Erlüle F.

İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, cilt.9, sa.2, ss.259-284, 2018 (Hakemli Dergi)

Özet

Uygulamada Yargıtay ziyaret hakkının kapsamının belirlenmesinde, çocuğa ilişkin olarak çocuğun yaşı, okul dönemleri, çocuğun sağlık durumu gibi kişisel özelliklerini dikkate aldığı gibi; çocuk ile arasında kişisel ilişki kurulacak olan tarafın durumunu da göz önünde bulundurmakta ve ziyaret hakkına sahip tarafın çalışma koşulları, yerleşim yeri, yıllık izinleri, çocukla kişisel ilişki kurmak isteyen ana veya babanın sağlık durumu, sosyal çevresi gibi olguları dikkate almaktadır. Tarafların oturdukları yerin birbirlerine olan uzaklığı da Yargıtay tarafından göz önüne alınmaktadır.

Boşanma ile ilgili olarak uygulamada yaşanan sorunların başında boşanmanın çocuklara ilişkin sonuçlarından birisi olan çocukların velayeti kendilerine bırakılmamış olan ana ve babalarıyla kişisel ilişkilerinin düzenlenmesi gelmektedir. TÜİK’in 2016 verilerine göre, kesinleşen boşanma davalarından 109 bin 978 çocuk etkilenmiş ve boşanan kişilerin % 28’i en az bir çocuğun velayetini almıştır. Boşanmanın çocuk psikolojisi üzerinde yarattığı etkileri inceleyen araştırmalar, boşanmanın çocuklar üzerinde yarattığı olumsuz sonuçlar arasında en yıkıcı olanın ebeveynlerden birisi ile çocuk arasında mevcut olan ilişkinin sona ermesi olduğunu göstermektedir. Bu nedenle boşanmadan sonra velayet hakkı kendisine bırakılmayan ebeveyn ile çocuk arasındaki ilişkinin çocuğun yararına uygun şekilde düzenlenip sürdürülmesi ayrı bir öneme sahiptir.

Ziyaret sürelerinin kişisel ilişki kurma hakkının amacını gerçekleştiremeyecek derecede kısa tutulduğu ya da ziyaret günlerinin geniş zaman aralıklarına dağıldığı hallerde kişisel ilişkinin uygun nitelikte olduğundan söz edilemez. Nitekim Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu 7.5.2015 tarihli bireysel başvuru kararında, boşanma davası neticesinde başvurucuya sınırlı görüşme hakkı tanınmasının ve kişisel ilişki konusundaki kısıtlamaların başvurucunun aile hayatına saygı hakkına bir müdahale oluşturduğuna ve başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.

In practice, The Supreme Court takes the factors in consideration such as child’s age, school period, child’s health, the parties working conditions, place of settlement, annual leaves, health of parents who wants to have relation with the child, social enviroment, and remoteness of settlement places etc. in order to determine the content of right of custody. The distance between parties’ residences is also taken into account by the Supreme Court.

One of the major problem after divorcement is the  right of visiting a child to the party who has not been given custody. According to TUIK’s 2016 data, 109,978 children has been affected from divorce decision and % 28 of the divorcees got at least one child’s custody. Research related to the effect of divorcement on child’s psychology has shown that the most destructive effect of divorcement to the child’s psychology is, the termination of the personal relation with one of the parent. Accordingly, the relation between the child and the party who has not been given custody shall be regulated according to the best interest of a child.

Restricted time for the relation with the child or spread of time to large period is considered as not suitable for personal relations. Accordingly, Constitutional Court’s personal application 07.05.2015 dated decision held that, narrow visiting time and restriction of personal relation is deemed to be an intervention to applicant’s family life and is contrary to Art.20 of the Constitution.