İklim değişikliği kaynaklı ekolojik kriz, ekonomik büyüme odaklı paradigmanın sınırlamalarını öne çıkarmış ve mevcut modelin sürdürülebilir olup olmadığına ilişkin tartışmaları daha hararetli hale getirmiştir. Bu bağlamda, özellikle son yirmi yılda, “büyümeme” (degrowth) kavramı akademik çevrelerde önem kazanmaktadır. Ekonomik büyümeyi toplumsal ilerlemenin tek göstergesi olarak değerlendiren görüşlere karşı bir eleştiri olarak ortaya çıkan büyümeme, çevresel sürdürülebilirlik, sosyal eşitsizlik ve genişlemenin beklenmeyen sonuçları gibi konularda artan endişelerle birlikte giderek daha fazla ilgi görmektedir. Bu çalışma, büyümeme görüşünün tarihini, teorik temellerini, temel ilkelerini ve büyümeme kavramına yöneltilen eleştirilerini ele alarak, bu alternatif vizyonun akademik söylem içindeki yerini açıklamayı amaçlamaktadır.
The ecological crisis arising from climate change has highlighted the limitations of the growth-oriented paradigm, intensifying debates on the sustainability of the current model. In this context, especially in the last two decades, the concept of degrowth has gained significance in academic circles. Emerging as a critique against perspectives that solely evaluate economic growth as the sole indicator of societal progress, degrowth has garnered increasing attention amid growing concerns about environmental sustainability, social inequality, and unforeseen consequences of expansion. This study aims to elucidate the history, theoretical foundations, basic principles, and criticisms directed at degrowth, shedding light on its place within academic discourse.