MAS MATBAACILIK A.Ş., İstanbul, 2002
Tıpkı kumdaki ayak izi gibi nesnel bir kayıt olan
fotoğraf, gerçeklik ile ilişki kurar. Fotoğraf imgesinin, diğer plastik sanatların yarattığı imgeler gibi
nesneden bağımsız bir varlığı olduğu düşünülebilir mi? O, bir nesne ya da
kişinin bir imgesi olmaktan çok onun izidir. Diğer sanatlar imgelemi
canlandırıp belleğe yardımcı olurken, gerçek fiziksel var olmayı göstermeye
aracılık ediyordu. Fotoğraf ise, üretilme biçimi ile diğer yeniden üretimlerden
kesin şekilde ayrılır. O, nesnenin fiziksel bir izidir. Fotoğrafın gerçeklik
ile kurduğu bu maddi ilişki, onun açığa çıkarma yönünü temsil eder. Bu nedenle
fotoğraf, doğası gereği dönemine, konusuna tanıklık eder. İnsan gözü söz konusu
olduğu zaman görme eylemi subjektif bir karakter taşımasına karşın, fotografik
görüşün içeriği objektiftir. İnsan beyninin yarattığı psikolojik filtreleme,
fotografik görüşün konusu değildir. Bir objektif, görüş alanına giren şeylerin
tümü karşısında tarafsız bir tutum içindedir. Bu nedenledir ki, görme konisi
içerisine giren hiçbir şeyin kayıt dışı kalması söz konusu olamaz. Walter
Benjamin, fotoğrafın bu özelliğini “optik bilinçdışının” psikanaliz tarafından
keşfedilen “içgüdüsel bilinçdışının” devamı olarak yorumlamıştır. “Fotoğrafa
bakan kişi “resimde küçük bir rastlantısallık parıltısı aramak zorunda hisseder
kendisini, bu hisse karşı koyamaz. Burada ve şimdi olanı, gerçekliğin adeta
özneyi gölgede bıraktığı şeyi arar.”(1) Walter Benjamin’inkine benzer bir yaklaşımı Roland Barthes’dan da okumak pekâlâ mümkündür. “Ben diyorum ki
“fotografik gönderge” görüntü ya da göstergenin gönderme yaptığı, isteğe
bağlı olarak gerçek olan değil, ama o olmadan fotoğrafın da
olamayacağı, merceğin önüne yerleştirilen ve zorunlu olarak
gerçek olan şeydir. Resim gerçeğe onu görmeden de öykünebilir. (…) Bu
öykünmelerin tersine, Fotoğraf’ta o nesnenin orada bulunmuş olduğunu asla
yadsıyamam. Burada bir üst üste çakışma vardır. Gerçeklik ve geçmişin
çakışması. Ve bu sınırlama yalnızca Fotoğraf için var olduğuna göre, bunu
indirgeme yolu ile Fotoğraf’ın gerçek özü, onun neoma’sı
sayabiliriz. Fotoğraf’ta kastettiğim ne Sanat’tır, ne de İletişim; Fotoğraf’ın
temel kuralı olan Göndermedir. O halde Fotoğraf’ın neoma’sının adı şu
olmalıdır: “Bu vardı”