Ömer Derya Bey e Estergon'a Dair Manzûmesi


Uğur A.

Osmanlı Literatüründe Ben-Anlatıları, İstanbul, Türkiye, 11 - 13 Mart 2020, ss.24-25

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: İstanbul
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.24-25
  • Marmara Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Estergon kalesinde asker olan Ömer Deryâ Bey’in kalede bulunan gazileri
ve kendi başından geçen olayları anlattığı eserinin bugün için bilinen tek
nüshası Leipzig Kütüphanesinde B. Or. 78 numarada kayıtlı bulunmaktadır.
Eser ilk olarak Babinger’in dikkatini çekmiştir. Babinger, Osmanlı Tarihi
Yazarları adlı eserinde (s.149) Ömer Bey için şu bilgileri aktarmaktadır:
“Mahlası Deryâî olan Ömer Deryâ önceleri Levend sonra Ağa sonra bey
olan ve kendi dediğine göre bütün hayatını karısız, çocuksuz sınırlarda geçirip
yedi defa yaralanan bir savaş eri idi. Askerlik hayatını sade bir nesir
ile anlatacak yerde Ömer şairliği denemiş ve İmparator’un Macaristan baş
komutanı Fürst Karl von Mansfeld tarafından Grans’ın zabtını (1003/1595)
ve on yıl sonra Türkler tarafından geri alınmasını vâfir vezninde bir nazm
ile kaleme almıştır. İlk kuşatmada Ağa olarak bulunup oradaki durumu iyi
bilen Ömer, kendi şahsiyetini mübalağalı bir şekilde yükselterek muharebeleri,
Grans şehrini ve saireyi tasvir etmektedir, pek tarihi değeri olmayan
bir eserdir.” Babinger’in Ömer Deryâ Bey hakkındaki bu mütalaaları kısmen
doğrudur. Eserin edebî olarak bir değeri olmadığı gibi vâfir vezninden
ziyade hece ölçüsüne dayalı tek düze bir anlatım görülmektedir. Şüphesiz
Ömer Derya Bey’in eserini manzum olarak kaleme almasında diğer askerlerin
esâret anlatılarının manzum olarak kaleme alınmasının etkisi vardır.
(Bkz. Esîrî, Hindî Mahmûd). Deryâ Bey’in eseri ise bu eserlerden farklı olarak
bir esaret anlatısı değildir. Babinger’in eseri tarihî bakımdan değersiz
olarak nitelemesi tamamen kendi döneminin tarih yazıcılığı ile alakalı bir
tutumdur. Bugün ben merkezli anlatının bilim dünyası tarafından gündeme
getirilmesiyle birlikte Ömer Deryâ Bey’in eseri de dikkatlerden kaçmamalıdır.
Deryâ Bey’in eserine “Zenân ebyâtı Türkîsi degül bu / Şol destânlar
ki okurlar degül bu // Kimin şâirler uydurmuş gümândur / Kimi olmış kimi
dahi yalandur” beyitleriyle başlaması ve kendi eserini kurmaca bir metin
olarak görmediğini belirtmesi dikkat çekicidir. Buradan sonra müellif sırasıyla
Estergon kalesinin içinde bulunan camiyi, civardaki çeşmeleri, herhalde
ilginç bulduğu için kalede bulunan su kulesini tanıtır. Daha sonra
gazilerin medhine geçip usta gazileri isimleriyle anar. Bu bölümden sonra
“Musannif kendü hâlin şerh itdügün beyân ider” başlığıyla birlikte kendi
hayatı hakkında açıklayıcı bilgiler verir.