Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, cilt.36, sa.1, ss.57-97, 2020 (Hakemli Dergi)
TTK m.198/1’de, sermaye şirketlerinde belirli eşiklere ulaşan veya bu eşiklerin
altına düşen pay sahipliğinin şirkete bildirilmesi ve ticaret siciline tescil ve ilan edilmesi
yükümlülüğü getirilmiştir. Bu hüküm, anonim şirketlerde pay sahipliği değişimlerinin
tescil ve ilanını gerekli kılan en geniş istisnayı oluşturmaktadır. Hükümde öngörülen
bildirim yükümlülüğüne aykırılığın en önemli sonucu ise, ilgili paylardan doğan tüm
hakların donmasıdır. Bu yaptırımın, hükmün koruduğu menfaatler gözetildiğinde
ölçülü olup olmadığı tartışmalıdır. Her halükârda TTK m.198/1’in, ciddi hukuki
sonuçları olan söz konusu yükümlülüğün kapsamını net bir şekilde çizme konusunda
bütünüyle başarılı olduğunu söylemek güçtür. Özellikle bildirimin yükümlüsü
ve muhatabı konusundaki belirsizlikler, bildirim yükümlülüğünün doğumunun
teşebbüsler tarafından öngörülebilirliğini zorlaştırmaktadır. Bu makale de anonim
şirketler özelinde TTK m.198 çerçevesinde öngörülen bildirim yükümlülüğünün
şartlarını, kapsamını ve bu yükümlülüğe aykırılığın sonuçlarını; tartışmalı noktalar,
eleştiriler ve öneriler ile birlikte ele almayı amaçlamaktadır.
Article 198/1 of the TCC provides an obligation to notify limited liability
companies of any shareholding in the company reaching or dropping below certain
thresholds, and register such shareholding with the trade registry and publish it in the trade registry gazette. This provision constitutes the broadest exception requiring the
registry and publication of changes in shareholding in joint stock companies. The most
important consequence of the breach of such notification obligation is suspension
of all rights attached to relevant shares. It is controversial whether such sanction is
proportionate, considering interests protected by the provision. It is also difficult to
conclude that Article 198/1 is completely successful in providing necessary clarity on
the scope of the said obligation which have such severe consequences. In particular,
ambiguities regarding those subject to the notification obligation and the addressee of
the notification make it difficult for undertakings to determine whether the notification
obligation has arisen. This article, therefore, aims to examine the conditions, scope
and legal consequences of the notification obligation set forth in Article 198 TCC, by
presenting controversial points, criticisms and suggestions in this regard.