İktisadi ve İdari Bilimlerde Teori Güncel Araştırmalar ve Yeni Eğilimler/2, Selim Demez, Editör, IVPE, Cetinje, ss.349-365, 2020
Mutluluk, bir başka deyişle iyi oluş yüzyıllar boyunca insanoğlunun ilgisini çeken başlıca konulardan biri olagelmiştir. Kavram Türk Dil Kurumu sözlüğünde “bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, saadet, bahtiyarlık” olarak tanımlanmakta olup, bireyler kendi düşüncelerine ve duygularına göre mutluluğu tanımlamakta, bu nedenle kavram kişiden kişiye değişebilen, bir başka deyişle öznel bir hüviyet kazanmaktadır. Mutluluk yaşam kalitesi, bireysel ve sosyal refah, öznel iyi oluş gibi pek çok kavramı içinde barındırmaktadır. Konu ile ilgili yapılan araştırmalar olgunun sabit olmadığını, tarihsel süreç içinde koşulların, düşünce ve inanç akımlarının, sosyal, ekonomik, demografik, teknolojik vb. gelişmelerin etkileri ile dönüşümler geçirdiğini göstermektedir (Veehoven, 1997; Yalvaç Arıcı, 2020). Antik çağda kadercilik ve erdem, ortaçağda din ve öte dünya üzerinden tanımlanan, aydınlanma çağında tüm insanlar tarafından elde edilebilecek, doğanın sunduğu bir hediye olarak ele alınan, 18. yüzyılın sonlarında siyasi bir hak olarak literatüre giren mutluluğun dönemsel ve bireysel durumsallığa sahip, sübjektif bir kavram olduğunu, tarih boyunca değiştiğini ve geliştiğini ifade etmek yanlış olmayacaktır (Yalvaç Arıcı, 2020). İyi oluş mutluluk çatısı altında yer alan kavramlardan biri olmakla birlikte, günümüz literatüründe iki terimin birbirlerinin yerine kullanılabildiği, kavramın olumlu duyguların fazlalığı, olumsuz duyguların azlığı ve yaşam doyumundan oluştuğu dikkat çekmektedir (Diener vd., 1997; Myers ve Diener, 1995; Ryan ve Deci, 2001).