NÎM SOFYÂN VE SEMÂÎ: DÜZÜM MÜ? USÛL MÜ?


Creative Commons License

Gidiş V., Özbek H., İlhan Harmancı A. B.

JIA JOURNAL Uluslararası Sanat ve Sanat Eğitimi Dergisi, sa.2, ss.87-118, 2019 (Hakemli Dergi)

Özet

Hanende ve sazendeler, Nîm Sofyân ve Semâî usulleri kullanılarak bestelenmiş eserlerin icrası sırasında eserde bir eksiklik, bir tamamlanmamışlık hissi meydana geldiğini zaman zaman söylerler. Usûlünün Nîm Sofyân olduğu notanın başında belirtilen eserin usûlünün Düyek mi, yoksa Sofyân mı olduğu; Semâî usulünde olduğu belirtilen eserin Yürük Semâî usulünde yazılsa daha mı iyi olacağı konusunda müzisyenlerde şüpheler oluştuğu bilinmektedir. Teori kitaplarının hemen hepsinde “Nîm Sofyân ve Semâî hem düzüm hem de basit usûl olarak tanımlanmakta olup, diğer usûllerin bu usûllerden oluştuğu, dolayısı ile Nîm Sofyân ve Semâî dışındaki usûllerin birleşik usûl olduğu yazılmaktadır. Örneğin Türk Aksağı usûlünün Nîm Sofyân ve Semâî usullerinin birleşmesiyle oluştuğu bu kitaplarda belirtilirken ritim ustaları Türk Aksağı’nın başlı başına bir usûl olduğunu, bu usûlü icra ederken bir adet Nîm Sofyân usulüne bir adet Semâî usûlü eklemediklerini söylemektedirler. Bu durumda düzüm, usûl, basit usûl ve birleşik usûl kavramları birbirine karışmaktadır. Bu bildirinin amacı düzüm ve usûl kavramlarını yeni bir bakışla değerlendirmek ve Nîm Sofyân ile Semâî ritimleri hususunda bir çözüm önermektir.