İnsan Hakkı Olarak Konut Hakkı


Creative Commons License

İnce N., Kanlı İ. B., Eryiğit B. H.

International Journal of Political Studies (Uluslararası Politik Araştırmalar Dergisi), cilt.3, sa.2, ss.21-36, 2017 (Hakemli Dergi)

Özet


İkinci Dünya Savaşı’nın ardından oluşturulan Birleşmiş Milletler sistemi çerçevesindeki yeni dünya düzeninde özellikle Soğuk Savaş döneminin sona ermesinden sonra uluslararası toplumun karşı karşıya kaldığı sıcak çatışmalar ve bilhassa boyut değiştirmek suretiyle ortaya çıkan iç çatışmalar, “insani diplomasi” denilen yeni bir kavramın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Asli süje olarak kabul ettiğimiz devletlerin başat aktörler olduğu uluslararası alanda, ağırlıklı olarak kendi çıkarlarını ve vatandaşlarının haklarını koruma ekseninde özetlenebilen geleneksel diplomasiye karşılık olarak insani diplomasi, çok daha sınırlı bir amaca hizmet etmektedir. Devletlerden bağımsız olduğu kabul edilen insani diplomasinin kendisine özgü çok farklı karakteristik özellikleri bulunmaktadır. En başta vurgulanması gereken husus, insani değerler ile temel insan hak ve özgürlükleri çerçevesinde insanoğlunun çıkarlarını ön planda tutarak hareket etme özelliğine sahip olmasıdır. İnsanlığın yaşadığı doğal felaketler ve silahlı çatışmaların doğurduğu yıkıcı sonuçlar, insani diplomasinin ortaya çıkmasına ve gelişmesine katkıda bulunmuştur. Ana hedefi yalnızca insani amaçla çatışma, kriz ve/veya afet bölgelerindeki ihtiyaç sahiplerine ulaşma, onların tüm gereksinimlerini karşılama ve acılarını bir nebze olsun azaltmaya yönelik faaliyetler olan insani yardım kuruluşlarının zikredilen söz konusu uygulamaları, insani diplomasi olarak nitelendirilmektedir. İşte bu çalışmada, yeni bir kavram olarak kabul gören insani diplomasinin içeriği, kapsamı ve tanım sorunu incelenmektedir. Daha sonra uygulama alanına göre insani diplomasi faaliyetlerinin özellikleri, aktörleri ve insani diplomasi uygulayıcıları, geleneksel diplomasi kavramına paralel olarak irdelenmektedir. Bu çerçevede sahip oldukları benzerlikler ve temel farklar da her iki kavramın daha iyi anlaşılması amacıyla ön plana çıkarılmıştır. Nihayet son bölümde ise yakın zamanda uyguladığı yeni dış politika vizyonu ile bu alanda giderek bir marka haline gelen ve sahip olduğu yumuşak güç ile varlığını uluslararası alanda daha da hissettiren Türkiye’nin sahip olduğu insani diplomasi anlayışından bahsedilmektedir.