Oryantalistlerin Şam Emeviyye Câmii ile Diyarbakır Ulu Câmii Hakkındaki İddiaları ve Bu İddialara K.A.C. Creswell’in Cevapları Üzerine Yeniden Düşünme


Aykaç F., Doğanay A.

ANASAY, cilt.2, sa.4, ss.13-36, 2018 (Hakemli Dergi)

  • Yayın Türü: Makale / Tam Makale
  • Cilt numarası: 2 Sayı: 4
  • Basım Tarihi: 2018
  • Dergi Adı: ANASAY
  • Derginin Tarandığı İndeksler: TR DİZİN (ULAKBİM)
  • Sayfa Sayıları: ss.13-36
  • Marmara Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Son asırlarda, oryantalist yaklaşıma sahip Avrupalı araştırmacıların çoğu ‘Müslümanların erken devirde Hıristiyanlardan fetih yoluyla aldığı bazı şehirlerdeki, halen transeptli plana sahip, önemli cami yapılarının önceden kilise oldukları ve sonradan tamamen camiye tahvil edilinceye kadar Hıristiyanlarla paylaşılarak ortaklaşa kullanıldıkları’ türden iddiaları yayınlarında sürekli tekrar ederek gündemde tutmayı başarmışlardır. Bu iddialarına, Şam Emeviyye Câmii’nin önceden Temenos adıyla bilinen Pagan-Roma Jüpiter Tapınağı’nın avlusundaki Aziz Yuhanna (St. John The Baptist / Vaftizci Yahya) Kilisesi olduğunu, erken devir Müslüman müelliflerin kitaplarında geçen bazı rivayetleri delil olarak göstermişlerdir. Bu iddia daha sonra Diyarbakır Ulu Câmii ilavesiyle C. Warzinger ve K. Wulzinger tarafından 1921’de yayınlanan ‘Damascus I’ isimli kitapta ciddi bir şekilde tekrar dile getirilerek, gerçeğe en yakın ihtimal olarak yerleştirilmeye çalışılmıştır. Gerçekte tarihî bir belgesi olmayan bu görüşler 1940’ların sonunda Avrupalı yayınlardan yapılmış olan özet tercümeler yoluyla Türkçe literatüre de girip ‘alternatifi olmayan veya gerçeğe en yakın olan rivayetler’ olarak yerleşmiş ve sonraki yayınlarda tekrar edilmiştir. İngiliz araştırmacı Keppel Archibald Cameron Creswell (1876-1974), dünya çapında meşhur olan 1932 ve1969 tarihli ‘Erken İslâm Mimarisi’ isimli kitaplarında bunları ele alıp tutarsızlıklarını tarihî ve mimarî delillerle ortaya koymuştur. Ancak, Creswell’in cevapları ve bu konuda yazdığı çok önemli bilgiler, söz konusu iddiaların alternatifi olarak henüz Türkçe yayınlara girmemiştir. Bu makalede, oryantalistlerin propagandasını yaptığı tutarsız iddialarla, bunlara alternatif olarak Keppel Archibald Cameron Creswell’in cevapları ve aktardığı bazı önemli bilgiler, sanat tarihi ve İslâm mimarisi eğitimi müzakerelerinde, yardımcı kaynaklarında ve bundan sonra yapılacak yayınlarda yerini alması ümidiyle araştırmacıların dikkatine sunulmuştur.

During the last few centuries, majority of European (orientalist) researchers have been (and still) claiming through their publicaitons and repeated at every opportunity that many of the mosques (with basilical plans) had been Christian churhes before the cities they were in conquered by Muslims in early years and these church buildings had been co-used with Christians till they were converted to mosques at later stages. This claim has been supported with an example that the very building of the Umayyad Mosque of Damascus was the Church of St. John the Baptist, which was in courtyard of the Roman / Pagan Temple of Jupiter (so called Temenos building) in the center of Damascus. This legend about ‘Umayyad Mosque of Damascus, was carried on and repeated quite seriously with an addition of the Great Mosque of Diyarbakir by the co-authors C. Warzinger and K. Wulzinger in their book titled ‘Damascus I’, published in 1921, was also tried to establish it as “the legend, nearest to the truth” behind the history of these buildings.

These views with no trustworthy historic or architectural evidences, were transphered via the summarised translation works from the European books in late 1940’s, acquired the top place in Türkish literatures and were repeated in all later publications as the truest “legend” without an alternative. Against these claims, English researcher Keppel Archibald Cameron Creswell (1879-1974), in his famous books titled ‘Early Muslim Architecture’ published in 1932 (updated and re-printed in 1969), put forward few historic and architectural evidences which invalidated these claims. Unfoutunately his replies and the valuable information he put forward, have not been given the space and voice they deserved in Turkish publications as yet. In this article, these orientalist claims, and Mr. Creswell’s replies have been put forward with hope and intentions that these alternative informations may find their way into study materials, future publications and discussion circles of Islamic architecture as well as History of Arts education at all levels in Turkey.