Hz. Peygamber’in Medine’nin Sâfile Bölgesinde Namaz Kıldığı Mekânlar


Creative Commons License

Kamacı Pekgeçgil F. Z.

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt.61, sa.61, ss.93-138, 2021 (Hakemli Dergi)

  • Yayın Türü: Makale / Tam Makale
  • Cilt numarası: 61 Sayı: 61
  • Basım Tarihi: 2021
  • Dergi Adı: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
  • Derginin Tarandığı İndeksler: EBSCO Education Source
  • Sayfa Sayıları: ss.93-138
  • Marmara Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Öz: Evs ve Hazrec kabilesinin İslâm’la tanıştığı 620-622 yılları arasında, özellikle İslâm’ı tebliğ için Medine’ye giden ilk muhacirler ile bu süreçte müslüman olup davetin yayıl- masına katkı sağlayan ensarın önde gelenlerinin girişimleri ile Medine’de, mescit olarak tabir edebileceğimiz, namaz kılmaya ayrılan müstakil bazı mekânlar teşekkül etmeye başlamıştır. Hicretin ardından bizzat Allah Resûlü’nün emek ve gayretiyle inşasına baş- lanan ilk mescit Kubâ Mescidi, ikincisi ise Mescid-i Nebevî’dir. Allah Resûlü’nün vefa- tına kadar geçen on yıllık süre içerisinde ihtiyaç duyuldukça ensar mahallelerinde bazı mekânlar namaz kılmaya ayrılmış ve ilk mahalle mescitleri bu şekilde teşekkül etmiştir.

Allah Resûlü’nün namaz kıldığı mekânlarla mescitler arasında çok erken dönemden itiba- ren kurulan bir bağ söz konusudur. Bir yerin mescit olarak belirlenebilmesi için ya Allah Resûlü’nün orada namaz kılması gerekli görülmüş ya da bir yerde namaz kıldıysa orada mescit inşa edilmesi yoluna gidilmiştir. Şehir tarihlerindeki rivayetler, sahâbenin talebi olarak başlayan bu uygulamanın, Allah Resûlü’nün vefatının ardından bir süre, sahâbe- nin Allah Resûlü’nün namaz kıldığı yerlerle ilgili gözlemleri üzerinden devam ettiğini or- taya koymaktadır. Emevîler (41-132/661-750) dönemine gelindiğinde ise Medine’de Allah Resûlü’nün namaz kıldığı yerlerin tespit edilip mescit inşa edilmesi süreci, tek elden yürü- tülen organize bir bayındırlık faaliyetine dönüşmüştür. Velîd b. Abdülmelik (86-96/705- 715) henüz Medine valisi iken Ömer b. Abdülazîz’e (99-101/717-720) mektup yazarak Hz. Peygamber’in namaz kıldığı bildirilen mekânları araştırıp üzerinde mescit inşa edilmesini istemiştir. Böylece Medine ve çevresindeki mescitlerin hepsi, Hz. Peygamber’in namaz kıl- dığı yerler gözetilerek duvarları müzeyyen taşlarla örülmek suretiyle inşa edilmiştir.

Hz. Peygamber döneminde mescit olarak işlevini sürdüren mekânların sayısı bir hayli az- ken şehir tarihlerinde Hz. Peygamber dönemine dayandırılan mescit sayısının en az üç kat arttığı tespit edilmektedir. Bunun nedeni araştırıldığında Hz. Peygamber namaz kıl- dığı sırada ev, bağ-bahçe, boş arazi ya da savaş karargâhı olan ve Allah Resûlü’nün ve- fatından sonra mescit inşa edilen bazı mekânların, bu aşamalar unutularak ya da bilin- diği varsayılarak şehir tarihlerinde, Hz. Peygamber namaz kıldığında da orada bir mescit varmış gibi nakledildiği yani anakronizme düşüldüğü anlaşılmaktadır. Şehir tarihlerinde Hz. Peygamber’in namaz kıldığı mekânlarla ilgili tespit edilebilen anakronik rivayetler içerisinde belki de en karakteristiklerinden bir tanesi İbn Zebâle özelinde Hz. Peygam- ber’in Bedir Gazvesi sırasında konaklayıp namaz kıldığı Sukyâ kuyuları ile ilgili olandır. Konu ile ilgili bilgi veren İbn Zebâle dışındaki kaynaklar, Hz. Peygamber’in hâli hazırda inşa edilmiş bir mescitte değil bölgede, kuyuların yanındaki arazide namaz kıldığını açıkça kaydetmiştir. Mezkûr mekân, İbn Zebâle rivayetinde “mescit” olarak anılmakta- dır. Çünkü Hz. Peygamber’in namaz kıldığı yerlere sonradan mescit inşa edilmiştir. İbn Zebâle eserini yazdığı sırada Sukyâ’da bir mescit ya da en azından bir mescit kalıntısı vardı. İbn Zebâle de belki rivayet kendisine öyle ulaştığından, belki mescidin kendi ya- şadığı dönemdeki konumundan hareketle “Sukyâ kuyuları yakınındaki arazi” demek ye- rine “Sukyâ Mescidi” ifadesini kullanmıştır. Makalede, incelenen her bir mekân özelinde şehir tarihlerindeki ya da diğer kaynaklardaki anakronik rivayetler tespit edilip değer- lendirilmiştir. Medine mescitleriyle ilgili araştırması bulunan Muhammed Abdülganî, el-Mesâcidü’l-eseriyye fi’l-Medîneti’l-münevvere’sinde, şehir tarihlerindeki bu anakro- nizme hiç değinmemiştir. Eserinin mukaddimesinde ele aldığı mescitlerin tamamının Hz. Peygamber dönemine dayanmadığını kısaca ifade etmişse de Abdülganî, tek tek mes- citleri tanıttığı bölümlerde, dönemlendirmeye ilişkin olarak sadece rivayet aktarımıyla yetinmiş, kaynaklardaki rivayetleri karşılaştırmalı olarak ele almadığı için mekânların mescit olarak aktarılmasıyla ortaya çıkan anakronizmi fark etmemiştir.

Bu makale, Hz. Peygamber’in içinde namaz kıldığı, hâli hazırda inşa edilmiş olan ma- halle mescitlerini değil, Hz. Peygamber namaz kıldığı sırada ev, bahçe, tarla, arazi ya da boş alan olmakla birlikte, vefatının ardından erken dönemde üzerinde mescit inşa edi- len mekânları belirleyip incelemektedir. Bunun için de öncelikli olarak Hz. Peygam- ber’in namaz kıldığı sırada üzerinde mescit olmayan mekânlar tespit edilmiştir. Mu- hammed Abdülganî’nin ilgili eseri, muahhar şehir tarihleri gibi mescitlerin, müellifin yaşadığı dönemde Medine’deki yerleri ya da kalıntılarından hareketle yazıldığı için, Hz. Peygamber’in namaz kıldığına dair rivayet bulunan ve erken dönemde üzerinde mes- cit inşa edildiği anlaşılan her mekânı değil, sadece günümüze gelenleri incelemiştir. Bu nedenle örneğin, Bakî‘u’z-Zübeyr, Sa‘d b. Ubâde’nin utumu, Benî Adî’den Sırme’nin evi, Sa‘d b. Muâz’ın sonradan üzerine Karasa Mescidi inşa edilen evi, Benî Cüheyne’den Ebû Meryem’in evi gibi mekânlardan söz edilmemiştir. Rivayetler arasında gerekli ayıklama- lar yapıldıktan sonra tespit edilen mekânların tasnifinde, daha önce herhangi bir kay- nak ya da araştırmada kullanılmayan Âliye-Sâfile bölgesel ayırımı esas alınmıştır. Buna göre Mescid-i Nebevî’nin bir mil kadar güneyindeki Sünh bölgesinden başlayıp kuzeyde Seniyyetü’l-Vedâ ve Uhud istikametine doğru genişleyen bölge Sâfile, Sünh’ten güneye inip Yahudi kabilelerinin yurtlarını da içine alacak şekilde Kubâ’ya doğru genişleyen bölge Âliye’dir. Hz. Peygamber hicretin ardından yaptığı görevlendirmelerde ve arazi- lerle ilgili baktığı davalarda Câhiliye’den gelen bu bölgesel ayırımı dikkate almıştır. Sâfi- le-Âliye ayırımı, Allah Resûlü’nün vefatının ardından da bir süre Medine’de geçerliliğini sürdürmüştür. Sâfile bölgesini inceleme alanı olarak belirleyen makalede, Hz. Peygam- ber’in namaz kıldığı alanların tespitinde başlangıç noktası olarak Mescid-i Nebevî esas alınmış, önce Mescid-i Nebevî’nin hemen çevresindeki alanlar incelenmiştir. Ardından sınır kuzeye doğru genişletilerek Mescid-i Nebevî’nin kuzeyinde belirli bir mesafede yer alan mescitler incelenmiştir. Makalede son olarak Hz. Peygamber’in Hendek Gazvesi ile Uhud Gazvesi güzergâhı ve karargâhı üzerinde namaz kıldığı alanlar ele alınmıştır. Böy- lece Sâfile’de bulunan ve Hz. Peygamber namaz kıldığı sırada ev, bahçe, tarla, arazi ya da boş alan olduğu hâlde erken dönem İslâm tarihinde üzerinde mescit inşa edilen toplam on dört mekân tespit edilmiş ve detaylıca incelenmiştir. Sonuç olarak şehir tarihçileri- nin, konu hakkındaki tüm malzemeyi toplamak üzerine kurulu olan sistemlerinin yanı sıra Medine mescitlerinin yerini, kendi dönemlerindeki konumlarından hareketle izaha çalışmaları, anakronik yorumlara sebep olmuştur. Yine de on dört asır sonra bu araş- tırmaya, rivayetleri analiz ederek konuya farklı açılardan yaklaşma imkânı veren, günü- müzdeki ifadesiyle bu rivayetçi tarihçilik metodudur.

Anahtar Kelimeler: Yesrib, Medine, Sâfile, Âliye, Mescid, Ensar, Hz. Peygamber, Namaz, Şehir Tarihi, Anakronizm 

Abstract: Although the first Muhājirūn, dispatched to Yathrib to prepare the city for the forthcoming Hijra and the leading figures of Anār, including their chieftains, set aside some places for prayers, the mosques in Medina were built literally after the Prophet Muammad’s emigration. The first masjid built in Madina through the Prophet Muammad’s full support, including providing the Companions with the things that they needed such as adobes, was the Masjid al-Qubā’ and the second afterward was the Masjid al-Nabawī. In ten years after the hijra, reserving places for prayers continued in- frequently. After a while, the local mosques, belonging to the area where the tribes live, began to be constructed by the Companions and later generations.

There is a strong connection between the Prophet’s prayer locations and the construc- tions of mosques in Medina throughout the decades after his passing. During the life- time of the Prophet Muammad, when a Companion needed to reserve a place for prayers, he would invite the Prophet and ask him to pray there. From the year that the Prophet passed on, the Companions found themselves searching for the Prophet’s prayer locations and during the period of the Umayyad dynasty, this process was turned into a huge construction activity in order to build mosques for Medina with the great efforts of the Medina governor ‘Umar b. ‘Abd al-‘Azīz. Most of the mosques in Medina are dated back to this construction process maintained by ‘Umar b. ‘Abd al-‘Azīz under the patronage of al-Walīd b. ‘Abd al-Malik.

Even though the local mosques, belonging to different types of tribes were thin on the ground, they were mentioned in the books of Medina history with enormous num- bers. The fact that there were no structures on most of the Prophet’s prayer places ap- pears to have been forgotten in the history books related to Medina either intentionally or unintentionally. Ibn Zabāla is the first who wrote about mosques historically. How- ever, Ibn Zabāla’s book on the early history of Medina called Akhbār al-Madina is lost. Crucially its narrations are available through later sources like Ibn al-Najjār, al-Matarī, and al-Samhūdī, the greatest of all the historians of Medina. So, it is clear that one of the most famous examples of anachronism related to mosques could possibly be deter- mined through Ibn Zabāla’s detailed records of incidents. Since the scholars of the his- tory of Medina aim was to quote all narrations that reached them and because they interpreted the narrations from the view of their context, which means at least two hun- dred years after the hijra, anachronism is inevitable to some extent. The author of this paper will survey the anachronistic narrations of Ibn Zabāla through those later sources and depending on a comparison of the narrations, try to explain the position of the mosques between the age of Prophecy and the beginning of the Umayyad period.

Instead of searching the already built structures in Medina, this article will examine the places like gardens, houses, or war headquarters where the Prophet Muammad is re- corded to have prayed. This is because the contemporary books written on mosques in Medina aimed to recognize the ones that are still solid or at least have ancient ruins, but seemed to have ignored or forgotten the Prophet’s prayer places on which mosques were built once but no longer exists anymore. Muammad Ilyās ‘Abd al-Ghanī’s mas- ter thesis about the ancient mosques in Medina is one such source. This article intends to make a clear distinction between the places and the later built mosques. Besides, this paper offers an original classification for prayer places as ‘Āliya and Sāfila. Sāfila, the lower Medina, extends from Sunh to the north of Masjid al-Nabawī while ‘Āliya, the upper Medina, extends from Sunh to the south of Masjid al-Nabawī and after to Qubā’. The division of Medina into Sāfila and ‘Āliya started in the Age of Ignorance (Jāhiliyya) and continued in the lifetime of the Prophet Muammad and clearly, remain valid for a while after his death. Yet, this article has one important limitation. It analyses only the prayer places in ‘Āliya beginning with the ones close to Masjid al-Nabawī and examines them within a historical context.

The aim of this article can thus be summarized as criticizing the books written on the history of Medina from anachronic records related to local tribe mosques built in the early Islamic history in Medina. Mainly the article indicates that during the lifetime of the Prophet Muammad, most of the so-called tribe mosques in the ‘Āliya area were not already built structures but only places like gardens, houses, or war headquarters where the Prophet Muammad had prayed. Yet, this should not diminish the value of the sources written on Medina, which usually contain valuable narrations and insights. On the contrary, they are foundational to the early history of Islam with their variety of witnesses and detailed records of incidents.

Keywords: Yathrib, Medina, Sāfila, ‘Āliya, Masjid, Anār, Prophet Muammad, Prayer, History of Medina, Anachronism.