Pandemi Sürecinde Turizm Bölümlerinde Okuyan Öğrencilerin Eğitiminde Dijital Dönüşüm


Creative Commons License

Oğul V. G.

Dijital Dönüşümün Turizme Yansımaları, Derya Semiz Çelik, Editör, Beta Basım Yayım Dağıtım AŞ, İstanbul, ss.123-138, 2022

  • Yayın Türü: Kitapta Bölüm / Mesleki Kitap
  • Basım Tarihi: 2022
  • Yayınevi: Beta Basım Yayım Dağıtım AŞ
  • Basıldığı Şehir: İstanbul
  • Sayfa Sayıları: ss.123-138
  • Editörler: Derya Semiz Çelik, Editör
  • Marmara Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

PANDEMİ SÜRECİNDE TURİZM BÖLÜMLERİNDE OKUYAN ÖĞRENCİLERİN EĞİTİMİNDE DİJİTAL DÖNÜŞÜM

Öğr. Gör. Dr. Verda Gizem OĞUL

Marmara Üniversitesi   gizem@marmara.edu.tr

Küresel turizm, dünyanın en büyük ve en hızlı büyüyen endüstrisidir. Birçok hükumet için turizmin gelişmesi ekonomik büyümenin sağlanmasında önemli bir etken olarak kabul edilmektedir. Turizm, bu tip ülkelerde önemli ve sabit bir para kazancı kaynağı olarak görülmekte ve hatta kalkınma planlarının merkezinde yer almaktadır. Ekonomi üzerinde bu kadar büyük etkisi olan turizm sektörünün de etkisi altına aldığı geniş bir yelpazesi bulunmaktadır. en büyük etkisi istihdam alanınadır. Direkt birebir sadece turizmle ilgili merkezi istihdamın yanında, vergi gelirlerinde artış, turizmle ilgili diğer sektörlerde üretim artışı, turizm ile ilgili alanların ve ekonomik kaynağın korunmasına dönük teşvik ve turizmi fırsat olarak gören yabancı yatırımcıların alt yapı oluşturarak çeşitli turizm yatırımında bulunarak ülkeye kaynak ve alt yapı yaratması gibi farklı istihdam alanları bulunmaktadır (Gough ve Scott, 1999).

Turizm dünyada 3,2 trilyon dolarlık gelir akımıyla, dünyadaki GSMH’nin %6’lık payına sahiptir. Aynı zamanda da turizm tüm ülkelerin %83’ünün en önemli 5 sektöründen birisi durumundadır. Turizm gelirlerinin GSMH içindeki payı çeşitli gelişmiş ülkelerde %3 ile %10 arasındayken, küçük ada ülkelerinde %40’ı bulmaktadır (Bilgiçli ve Antınkaynak, 2016). Turizm, bir ülkenin genel refah büyümesine katkıda bulunabilecek stratejik bir sektör olarak kabul edilmektedir (Bilotta vd, 2020). Dünya Turizm Örgütü (UNWTO) verilerine göre uluslararası turizm gelirleri 2000 yılında 474 milyar USD iken bu gelir 2012 yılında 1 trilyon 75 milyar USD’a ulaşmıştır. Bu artışa göre tüm Dünyada 13 yılda turizm gelirlerinde %126 oranında bir artış olduğu ve turizm sektörünün dünyanın en hızlı gelişen sektörlerinin başında geldiği söylenebilir (Şen ve Şit, 2015). Bu rakamlardan da görülmektedir ki, turizm hem gelişmekte olan ülkelerin hem de gelişmiş ülke ekonomileri için önemli bir döviz girdisi sağlayan, istihdama olumlu etkiler yapan, uluslararası alanda ülkelerin iletişim ve etkileme gücünü arttıran, bütünleştirici ve barış ortamı yaratılmasına etki eden bir endüstridir. (Bilgiçli ve Altınkaynak, 2016).

Tüm bunların yanında turizmin Dünyadaki değişmelerden ve gelişmelerden en çok etkilenen sektörlerden birisi olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, 2001-2003 yıllarında, Irak krizi, terör olayları, SARS hastalığının Uzakdoğuda çok hızlı yayılıyor olması gibi sorunlar tüm Dünyayı etkilemiş, bu süreçte turizm hareketlerinde de bir düşüş yaşanmıştır. Turizm gelirlerinde Dünya genelinde 2002 yılında %0,3 oranında artış kaydedilirken, 2003 yılında turizm gelirleri %2 oranında azalmıştır. Buna ek olarak ülkelere, gelen turist sayısında da %1,2 oranında bir düşüş gözlenmiştir (Yiğitgüden, 2005). Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’nün (UNWTO) açıkladığı verilere göre; uluslararası seyahat sayısı 2021 yılında bir önceki yıla oranla yüzde 4 oranında artış göstermiştir. Başka bir deyişle; 2021 yılında gerçekleşen uluslararası seyahat sayısı 400 milyon seviyesinden 415 milyona yükselmiş ancak yaşanan artışa rağmen uluslararası seyahat sayısı, pandemi öncesi dönem olan 2019 yılının %72 altında kalmıştır. Bunun sonucunda da 2021'de uluslararası turizm geliri 700 milyar doları aşmıştır. 2019 yılında bu rakam 1,7 trilyon dolar olarak gerçekleşmiş; 2020 yılında 1300 dolar olan kişi başına ortalama seyahat harcaması ise 2021 yılında 1.500 dolar olarak bildirilmiştir (TURSAB, 2022). Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’nün (UNWTO) son anketine göre, turizm

1

profesyonellerinin çoğunluğu (%61) küresel turizmin durumunun 2022 yılında iyileşmesini beklemektedir ve buna ek olarak ankete katılanların yüzde 58'i sektörün bu yılın üçüncü çeyreğinde canlanmasını, yüzde 45’inin 2019 düzeyine 2024’te ulaşmasını beklemektedir. (A24, 2022). https://www.a24.com.tr/2021-dunya-turizm-verileri-aciklandi-haberi- 40222943h.html?h=6

DİJİTAL DÖNÜŞÜMDE EĞİTİM NERELERDE YER ALIYOR

Küresel ekonomi ve bunun beraberinde şekillenen toplumlarda, ekonomi ve büyüme toplumların yapısını belirleyen en önemli unsur olmuştur. Eğitim ise bu yapının oluşmasında ne yazık ki merkezde yer almayı başaramamış, merkezin talepleri doğrultusunda şekillendirilmeye çalışılmıştır (Jarvis, 2001). Ancak teknolojideki hızlı değişim ve gelişimle birlikte, merkezde yer alamayan eğitimin ekonomiye etkisinin büyüklüğü fark edilmiş ve bunun sonucunda da eğitim alanında farklı eğitim yöntemlerine duyulan ihtiyaç, tartışılan konuların başında gelmiştir. Pek çok ülke hem bir bütün olarak ekonominin hem de özellikle eğitim sisteminin modernizasyonu konusunda çalışmalar yapmaya başlamıştır. Bu çalışmalar içerisinde; bilişim süreçleri ve dijitalleşme eğitimde önemli bir trend haline gelmiştir. Bu tartışmaların içerisinde özellikle ihtiyaç duyulan alanın ise üniversiteler olduğu, yükseköğretimde dijitale geçiş ile ilgili karşılaşılan zorluklar, pek çok bilim insanı tarafından dile getirilmektedir (Kornilov vd, 2020; Jarvis, 2001; Halx, 2010, Raikou ve Karakalis, 2016; Hew ve Cheung, 2014).

Tüm Dünyada böyle bir dijital değişim ve dönüşüm yaşanmaya çalışılırken 2020 yılının ilk aylarından itibaren tüm konular, çevrimiçi teknolojiler ve hizmetler özellikle alakalı hale geliyordu. Bu nedenle de teknolojiyi etkin olarak kullanan öğretmenler, kullanmayanlara göre eğitim hizmetleri alanında daha yüksek rekabet gücüne sahip oluyordu (Kornilov, vd 2020, Krolkov vd, 2018). Pandemi sürecinden önce dijitale geçiş esnasında geleneksel eğitim biçimleri geliştirilmiş, e-öğrenme giderek daha fazla yaygınlık ve popülerlik kazanmıştır. Bu süreçte, geleneksel eğitim ve e-öğrenme hem ayrı ayrı hem de uzaktan eğitim teknolojileri ile eşzamanlı olarak uygulanmış ve öğrenme sürecinin kendisi yavaş yavaş dijital forma dönüşmeye çalışılmıştır. Bu süreçte elde edilen bulgular ise e-öğrenmenin pedagojik bileşeninin hala yetersiz olduğunu göstermiş, büyük çaplı olarak gerçekleştiği kabul edilen küresel pandemi, eğitim sistemlerini ve dijital dönüşümü de büyük ölçüde etkilemiştir.

Aralık 2019’dan 2020 yılının Ekim ayına kadar 45 milyondan fazla kişide COVID-19 vakası görülmüş ve 1 milyondan fazla kişi ise hayatını kaybetmiştir. Mart 2020'den itibaren Dünya Sağlık Örgütü ise COVID-19’u pandemi olarak ilan etmiştir (WHO, 2020). Pek çok ülkede COVID 19 salgınına hazırlıksız olarak yakalanan, ilköğretim okulları ve üniversiteler tamamen ya da bir kısmı şeklinde kapanmaya gitmiş, teknoloji tabanlı uzaktan eğitimi uygulamayı tercih etmişlerdir. Bu süreçte UNICEF tarafından 2020 yılında yayınlanan bir rapora göre yaklaşık Dünyanın dört bir yanından 190 ülkede 2 milyara yakın her yaştan insanın COVID-19 nedeniyle okulların ve üniversitelerin kapanmasıyla eğitime ulaşabilirliği etkilenmiştir denilmektedir (UNICEF, 2020). Bu sayı da tüm dünyadaki okul çağındaki çocukların yaklaşık %80’ine tekabül etmektedir (Çınar, 2020). Yaşanan bu süreçte bazı ülkeler sorunu uzaktan eğitimle çözmeye çalışırken, bazıları da sosyo-ekonomik ve teknolojik altyapı sorunları nedeniyle krizi yönetmekte çok büyük sorunlar yaşamıştır. İlköğretim okulları ve üniversitelerin yaşadığı en büyük problem dijitalleşme problemi olmuştur. Bunun en büyük nedeni ise büyük kitleler halinde dijital eğitimler verilmesinin zarureti ve okulların ve üniversitelerin böyle bir alt yapıya sahip olmaması olmuştur. COVID-19’un yarattığı bu kaos, ulusal ve uluslararası eğitim topluluklarının ve kurumlarının, öğretme ve öğrenme alanında pek çok yenilik yapmalarını zaruri hale getirmiştir (Taşçı, 2021; Tavstukha ve diğerleri, 2021; Blanco ve deWit, 2020; Raikou ve Karalis, 2016; Bozkurt ve Sharma, 2020). COVID-19 Türkiye’de ve Dünyada yüz yüze eğitimin ertelenmesine, iptal edilmesine neden olmuş, bu nedenle de pek çok yükseköğretim kurumu ve bakanlıklar büyük bir hızla eğitim kurumları için pandemik yönetim stratejileri geliştirmek durumunda kalmışlardır (Khan, 2021). Çok kısa süre içerisinde eğitim kurumları, sınıf temelli dersleri iptal edip uzaktan eğitim modelinde dersleri uygulamaya başlamışlardır. Bu uzaktan eğitim modeli içerisinde, dijital ortamda hazırlanan materyaller hali hazırda bulunmadığı için, yine aynı kitaplar ve ders materyalleri kullanılarak sadece uzaktan eğitim şeklinde dersler gerçekleştirilmiştir. Ancak online eğitim dediğimiz eğitim, aslında tanım olarak dijital ortamda hazırlanan materyallerle, internet üzerinden verilen eğitim olarak tanımlanmaktadır. Böylelikle COVİD-19 pandemi sürecinde uzaktan eğitimin tanımı da bir anlamda değişmiş olmuştur (Aguliera ve Nightengale-Lee, 2020; Means and Neisler, 2021). Pandeminin başladığı ilk dönem olan 2019 yılında, eğitim teknolojisi alanına yapılan küresel yatırım, 18,66 milyar dolar civarında iken; genel olarak eğitim teknolojisi açısından çevrimiçi eğitim pazarının 2025 yılına kadar 350 milyar dolara çıkması beklenmektedir. Pandemi süreciyle birlikte 2019 Şubat ayından itibaren tüm dünyada kullanılan sanal ses uygulamaları, öğreticiler, video konferans araçlarının kullanımı ve bu uygulamalarda kullanılan e-öğrenme yazılımlarının sayısı önemli ölçüde artmıştır.

Tüm bu yaşananlar bizlere, Dünya genelinde eğitim sistemlerinin genel olarak dış tehditlere karşı hazırlıksız ve savunmasız olduğunu, uzaktan eğitimin sisteme sadece eğitim içeriği yüklemekten daha fazlası olduğunu, göstermiştir. Her ülke kendi özelinde bu krize bir çözüm yolu bulmak adına çevrimiçi acil uzaktan öğretim yöntemleri geliştirmeye çalışmıştır. Eğitim kurumları bu süreçte uzaktan eğitimin, etkili bir öğrenme ekolojisi oluşturulması gerektiğini, öğrencilere uzaktan eğitimde farklı sorumlulukların verilmesi gerektiğini, esneklik sağlayıp seçimler yapmalarının önemli olduğu bir eğitim türü olduğunun farkına varmışlardır. Pandemi sürecinde gerçekleştirilen uzaktan eğitim, eğitime palyatif çözümler sunmuştur ve bu alanda çok ciddi çalışmaların yapılmasının zaruretini de ortaya koymuştur. Bozkurt ve Sharma (2020) yaşanılan bu durumla ilgili bir ayrım yapmış; çevrimiçi uzaktan eğitimi, acil uzaktan eğitimden ayırmıştır. Yaşanılanlar göstermiştir ki, dünyada uzaktan eğitimin önemine ve refahına duyulan inanç, eğitimin başka bir yöne evirilmesine neden olmuş, uzaktan eğitim ve dijitalleşme de bu yeni eğitim yapılanmasında çok önemli bir yere sahip olacaktır (Bozkurt ve Sharma, 2020).