III. International Multidisciplinary Congress of Eurasia (IMCOFE), Barcelona, İspanya, 27 - 30 Mayıs 2017, ss.382-390
Özet
Osmanlı Devleti altı yüz yıl boyunca sanatın diğer dalları gibi kuyumculuğun biçim, teknik ve bezemelerinde de kendi üslubunu gösteren mücevherler üretmiştir. Bünyesinde, pek çok kültürün zenginliğini barındıran Osmanlı Kuyumculuğu; doğu ve batı devletleri ile kurduğu ilişkilerle gelişen, kendine has bir sanat karakteristiği oluşturmuştur. Bu bağlamda miras aldığı tarihi kültürel zenginlikle birlikte zaman içinde imparatorluğun yayıldığı geniş coğrafyanın birikimlerini de yansıtmış ve devlet giderek güçlenirken, kuyumculuk zanaatının önemi de giderek artmıştır.
16. Yüzyıl‘da Osmanlı İmparatorluğu'nun büyümesi ve yükselili ile birlikte, İstanbul‘da mücevherat üretimi doruk noktasına ulaşmış ve ayrıcalıklı bir sanat haline gelmiştir. Pek çok altın ve gümüş ürünü bezeyen renkli taşların kullanımının da artmasıyla Kanuni Sultan Süleyman zamanında İstanbul, dünyadaki en önemli mücevherat merkezlerinden birine dönüşmüştür. Bu Yüzyılda yoğun bir sanatsal etkinliğe sahne olan Osmanlı Dünyası‘nda yüzyıllar boyu egemenliğini sürdürecek olan sanat üslubuna özgü motifler, esinlenmelerin özümsenmesiyle doğmuş, yeni bir beğeniyle gelişmiş ve kendi karakterini bulmuştur. Osmanlı Üslubunu sergileyen ortak karakteristik motifler kuyumculuğa da en ince biçimde yansımıştır.
16. ve 17.Yüzyıl‘ın renkleri olan yakut ve zümrüt, bu dönem mücevherinin kabartma, oyma ve kakma tekniklerinde işlenmiş hatayiler, rumiler, kıvrımlı dallar, hançer yaprakları ve çin bulutlarıyla bezeli yüzeylerine dağılmıştır. Yakut göbekli çiçekler genelde renk sevgisine işaret etmekle birlikte, natüralizmin göstergesi olarak da görülebilir. 18.Yüzyıl‘da tasarlanan olağanüstü gösterişli mücevherler dünya zevklerinin giderek daha ön plana çıktığı, batı dünyasıyla daha yakın ilişkilerin kurulduğu Lâle Devri yaşantısının görkemini sunmaktadır. 19.Yüzyıl Osmanlı beğenisi, Avrupa etkilerine daha açıktır. Batıya dönük yenilikler kendini hissettirirken üsluba özgü motifler de varlıklarını koruyarak işlenmiştir.
Amaç: Osmanlı sanatının giderek geliĢen özgün üslubunun dönem özellikleri açısından incelenerek, renk, motif, teknik olarak mücevher tasarımına ve kuyumculuğuna yansımalarının araştırılarak kültürler arası etkileşimin önemine değinmektir.
Yöntem: Osmanlı dönem sanatı incelenerek değiĢik kaynaklardan veriler toplanmıştır.
Bulgu: Geometrik yada stilize hayvan ve bitki formlarının Selçuklu döneminden gelen sentezi ile birlikte saray sanatı kavramının oluştuğu gözlemlenmiştir. Bizans, Ġran, Arap, Hint üsluplarının yanı sıra Rusya ve Avrupa etkileri, Osmanlı‘nın yaklaşık altı Yüzyıllık tarihi boyunca sanatın diğer dalları gibi kuyumculuğun biçim, teknik ve bezemelerinde de kendini göstermiştir.
Sonuç: Görsel ve yazılı belgeler mücevher tarihi açısından incelendiğinde, Osmanlı‘nın Batı dünyasında olduğu gibi takılarda birbirini tamamlayan, aynı motifi tekrarlayan setler kullanmadığı, aksine mücevherde çeşitliliği tercih ettiği ve büyük önem verdiği sonucuna varılmıştır. Sanatta, dekorasyonda, giyimde karşıt renklerin uyumunu yansıtan Osmanlı beğenisi, kendi üslubu doğrultusunda, takılara da farklı karakterde parçaların birlikte kullanılmasıyla yansımıştır.
Anahtar kelimeler: Osmanlı, üslup, mücevher