Türk Edebiyat ve Düşünce Hayatında Bergsonculuk Etkileri


Babacan M.

Yedi İklim, cilt.39, sa.421, ss.12-18, 2025 (Hakemsiz Dergi)

  • Yayın Türü: Makale / Tam Makale
  • Cilt numarası: 39 Sayı: 421
  • Basım Tarihi: 2025
  • Dergi Adı: Yedi İklim
  • Sayfa Sayıları: ss.12-18
  • Marmara Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Türk basınında ancak 1910 yıllarından sonra adı duyulmaya başlayan Bergson ve Bergsonizm, bizde bilhassa 1905-1918 yılları arasında daha çok İçtihad ve Yeni Mecmua çevresinde tesirini kuvvetle hissettiren pozitivizm ve materyalizme karşı kuvvetli bir savunma aracı olacak ve tesirlerini Cumhuriyet devrine kadar sürdürecektir.

            Tanzimat’tan sonra Batı’dan gelen pozitivist felsefenin de tesiriyle kendisini gösteren mukaddes değerlere karşı şüphe ve inkâr, Beşir Fuat ve Tevfik Fikret’ten sonra, bu devirde en kuvvetli temsilcisini Abdullah Cevdet’de bulur. Yazı hayatına atıldığı tarihten itibaren hür düşünceli olarak tanınan Abdullah Cevdet, Tevfik Fikret’in özellikle maddeci yönünü devam ettirerek, dine ve tarihe karşı açıkça bir tavır alır. Eylül 1904 tarihinden itibaren Cenevre,  1906 yılından itibaren de Mısır’da çıkarmaya başladığı İçtihad’ın yayınını 1911 yılından itibaren İstanbul’da devam ettiren A. Cevdet, daha 1908’de Dozy’den çevirdiği İslamiyet Tarihi ile dine, tarihe, milliyete ve geleneklere karşı menfi bir tavır takınır.

    Aralarında İsmail Hakkı (Baltacıoğlu), Mustafa Şekip (Tunç), Mehmet Emin (Erişirgil), Yahya Kemal (Beyatlı), Ahmet Haşim ve Yakup Kadri’nin (Karaosmanoğlu) bulunduğu şair, yazar ve fikir adamlarından oluşan geniş kadrosuyla Dergâh dergisinin çatısı altında filizlenen ‘Türk Bergsonculuğu’, zamanına yeni bir ruh verme iddiasındaydı. Mustafa Şekip Tunç, bu mecmuanın amacının; hayat, ruh ve cemiyet alanlarında ortadan kaldırılmak istenen “şuûr” ve “irâde” bilgilerine geri dönmek olduğunu vurgular. Gençlerin istikbale umutla bakmalarını sağlayacak olan felsefenin de Bergson felsefesi olduğunu belirtir. Mustafa Şekip Tunç’a göre, hayat hamlesinin muzaffer olması için “behemehâl maddeye tahakküm etmeye ve bunun için de ilimleri öğrenip tatbikatına geçmeye” mecbur olan insan, “hayatın istikrarının atalette değil, harekette” olduğunu unutmamalıdır. “Yaşamak daima değişmek ve mütemadiyen yaratmaktan başka bir şey değildir. Hayat yerinde saymakta değil, teceddüt ve harekettedir.