EleştiriYorum


Creative Commons License

Müstecaplıoğlu M. A.

Diğer, ss.58-59, 2016

  • Yayın Türü: Diğer Yayınlar / Diğer
  • Basım Tarihi: 2016
  • Sayfa Sayıları: ss.58-59
  • Marmara Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

karakolda doğru söyler, galeride şaşar...

“yağmur yağıyor, seller akıyor”, bundan sonrası gerçekten saçma. korkularımız ve komplekslerimiz ile dolu bir yönümüzü temsil ediyor devamı. tariflerimiz, aşağılamalarımız hep bir başkası üzerinden. ya biz birilerine benzemeye çalışıyoruz da o yüzden onların üzerinden anlatıyoruz derdimizi, yada bize ait bir şey yok ortada ve herşey ordan burdan eklentik ve kopya. İnsanın, sanatçı/tasarımcı olsun veya olmasın, başlangıçta birilerini rol/model olarak alması normal karşılanıyor. belkide gereklidir tam bilemiyorum. hani kızlar halaya, erkeklere dayıya özenir ya öğle bir şey işte galiba. ocukken ama. doğrumu, yanlış mı tartışması yapmak veya sorgulamak niyetinde değilim. Ben ergenleşememiş bir toplumun üyesi olarak hala neden o modellerle savaşmak zorunda olduğumuz gerçeğiyle uğraşıyorum onu sorguluyorum. tamam çocukken bunu hoş görebiliriz. belki motive olabilir insan bununla. ne bileyim, tutar ünlü bir sporcunun formasını giyebilirsin. bir takımı tutabilirsin, bir sanatçıya veya yorumcuya öykünebilirsin. hatta çevrendeki herkes seni ona benzetebilir, yakıştırabilir hatta

aynalar gerçek. bakınca, beni bulamayınca içinde anlıyorum.

eylül , 2016, acıbadem.

özdeşleştirebilir. eee sonrası ne arkadaşım. bizim o rolden çıkabilmemizin bir olanağı yokmu yani. birileri “tamam arkadaşım şimdi kendin oluyorsun ve bu dahi sana çok yakışıyor” falan demesi gerekmiyor mu. onlar diyorlar da biz mi anlamıyoruz. yada hiç mi kendimiz olmamız istenmiyor. çok laf ve kendi kendime konuşurken bazen kayboluyorum. bilmeden bir siteye girdim geçen gün. yani sonuçlarını ön göremeden demek istiyorum. hem öyle senin aklına gelen cinsten bir yer değil. son derece mazbut bir site. burda kahkahalarla güldüm. çünki, şuan senin güzel aklın kimbilir sana nasıl oyunlar oynuyordur ve sen, beni de sen gibi sanıyorsun. hiç düşündün mü, bu düşünme biçimin, kimin armağanıdır sana. düşünmedin tabi ama işte tamda bu yüzden bu akıl sana oyunlar oynuyor. bazı kodları canlı tutup seni tuzaklara sürüklüyor. bir düşünsene sana bunları kim öğretti gülüm. neyse işte bir siteye öylesine daldım. site yada neyse işte, kopyalar ve asılları ile ilgili. benzer işleri yanyana koyarak, yorumsuz paylaşıyor. ama elbet insanlar yorum yapmaya çalışmışlar alt kısmına. burada sorun bir işin kopyalanmasından öte, kopyacının tavrı. Belki sadece esinlenmiş olabilir yani bunu savunsa ve işi üretirken veya ürettikten sonra açıklasa hiçbir söz olmayabilir. ama o hala işi savunuyorsa ne halt edeceğiz. selamı sabahı kesecek miyiz acaba. neyse işte o sitede bir sürü insanın işi var. genellikle biz bir yerlerden alıntılamış, çalmış, kopyalamışız. belkide bilinme, tanınma olasılığı olmayan biri sanıyorduk ama iletişim ağı öyle güçlü ki kaçma imkanı yok yani. hani yüz yıl öncesidir, ülkeye kitap falan gelmiyordur, alırsın romanı, fransızca’dan çevirir vede devirirsin, belki elli yıl farketmezler. ama ya sonra, işi sırf bu kopyaları takip etmek olan, sansasyon yaratma peşinde bir sürü adam ortaya çıkar ve canına ot tıkayabilir. sende yıllarca anlatır durur, çevre-mevre değiştirir yeni yalanlar uydurmak zorunda kalabilirsin. sitenin her yanı kan ve göz yaşı dolu. İşte o yüzden diyorum, tamam çocukken bir rol kapmıştın bir yerden. a be insan oğlu/kızı ne diye abartırsın. gelmişsin belli bir yaşa bıraksana. ok o bizi kandırmaya devam edecek. aman tanrım ne yaratıcı insan falan diyeceğiz herhalde. yok öyle yağma. bunu yazarken bu soruna kişinin kendisi hariç başka kim katkıda bulunuyor diye düşündüm. elbette bir isteyen yani talep eden de olmalı. galerici, toplayıcı, biriktirici. orijinal eseri alamayan ama daha ucuza maletmeye çalışan fırsatçı da burada suçlu. yani adam galerinin ortasında resmen başkası olarak dolaşıyor, konuşuyor, hatta flört bile ediyor olabilir.

aslında yok hükmünde. sanal ve bu dahi komik. hiç gülesin yok ama dimi. biz buna pop kültüründe daha çok rastlıyoruz. ama üstüne haldır haldır akademik metinler yazılanlar da var. bu yazılanlar kalıyor ama. siteye girmediysen, yada özel olarak takip etmediysen, gerçekmiş gibi yaşamlarına devam ediyorlar. bazı meslek dalları bu konuda uzman bile olmuşlar. zellikle reklam, tanıtım, organizasyon alanında, mobilya ve iç mekan tasarımlarında, sanat ve tasarımın her yanında paraya dönüştürülen kopyalar cirit atıyor. o cirit kafanıza gelirse canınızı yakar benden söylemesi. aaa tabii bide kimin umurunda kısmı var. toplumun umurunda değil bunu biliyoruz. o bir orijinalin taklidini, aynısı, tıpkısını yapabilmeyi bir yetenek bellemiş durumda. bir sinema sanatçısına benzemek, bir sporcu gibi durabilmek, bir ünlü ressam gibi yaşamak çok önemli. ama, yapmak, yaratmak, üretmek değil. “mış gibi” olmak önemli. Yani dışardan öyle gözükse yeterli. Yani, başta halana veya dayına benzemene bir şey demiyoruz da bunca sene sonra hiç tanımadığın insanları bize hala/dayı olarak tanıtmana dayanamıyoruz. belki de sistemin çarkları arasında kaybolmuş acınası ruhların çığlıklarıdır bunlar. yıllarca duymak istemediğimiz bu kader mahkumları farkedilmek, beğenilmek, onaylanmak istiyorlardır. belki benzer/kopya şeyler üretmedikleri zamanlarda yani daha çok küçükken, yaptıkları herhangi bir özgün ama bize saçma gelen şeyi beğenmiş veya desteklemiş olsak hiç bu durumlara gelmeyecektik. yani bir aferini adama çok gör, başını okşama, sonrada bu kadar şey yaz. “ellerine, aklına sağlık” gibi cümleler kurma sonra gel burda “eline gözüne dursun” diye dellen. anladım zaten, kabahatinde, suçunda çoğu benim. O aşağılık komplekste, hainlikte bende. Yıllar önce bir gazeteci yazmıştı köşesinde, “bizde düello yoktur, pusu vardır” diye. ne demek istediğine çok kafa yormuştum. koca bir toplumsal rahatsızlığın kısacık özetiydi galiba bu. karşı karşıya, yüz yüze gelememek, kendi gücüne inanmamak, kendin yani birey olamamak ile ilgili bütün mesele. kolayı başkası olmak, arkadan dolanmak, bir kısa yol bulmak. en şahane yöntemimiz. en çok para getireni. en ama en mükemmeli. düşün-me, yorumla-ma, yarat-ma, ama bak şurda yapılmışı var, al biraz değiştir, ve hatta kendi yaptığının daha gerçek ve orijinal olduğuna herkesi inandır.

sonra kendinde inan ve al biraz da sen oyalan... https://www.instagram.com/benzerisler/

müstecabi-zade aali