Turkish Studies, cilt.7, sa.3, ss.2041-2053, 2012 (Hakemli Dergi)
Tarih boyunca, her toplumda ve her inançta, muhabbetin ve
saygının türlü ifade biçimleri olmuştur. Sevilen bazen bir insan, bazen
insanüstü bir varlık, bazen de bir peygamber olmuştur. İnsanlar
muhabbetlerini şiir, destan gibi edebî türlerden yararlanarak ifade
etmeyi tercih ettikleri gibi resim, heykel, hat, müzik gibi sanat
dallarından istifade ederek de dile getirmişlerdir. Türk-İslam kültür ve
medeniyetinde ise Peygamber aşkı, edebiyata na’t, hilye; hat sanatına
da hilye-i şerife gibi formlarla yansımıştır. Hat sanatında klasik hilye-i
şerife kompozisyonunu ilk kez Hâfız Osman’ın (1642-1698) tertip ettiği
bilinir. Dolayısıyla Hz. Peygamber (s.a.v.)’in fiziksel özelliklerini ihtiva
eden ve bütün İslâm coğrafyasında benimsenerek asırlardır yazılagelen
hilye-i şerife levhasının hat sanatı tarihinde ilk kez İstanbul’da tertip
edildiği kabul edilmektedir. Günümüzde de hilye-i şerife yazmayan veya
farklı bir hilye tasarımı yapmayan hattat yok denilebilir. Hatta içinde
hilye-i şerife bulunan bir evin yangın, deprem, hırsızlık vs.
musibetlerden korunacağına inanıldığı için de bu levhalar, halk
arasında büyük rağbet görmüştür. Sanatkârlar, bu sanat dallarını,
muhabbetlerinin tezahür aracı olarak kullanmışlar ve estetik eserler
ortaya koymuşlardır. Böylece çok zengin içeriğe sahip ve hepsi
birbirinden farklı eserlerle, kültür tarihi renklilik ve çeşitlilik
kazanmıştır. Bu makalede hilye-i şerife kültürünün edebiyata ve sanata
yansımaları incelenmeye çalışılmıştır.