Stalin Döneminde Kitlesel Baskı ve Ölüm: 1928-1953


Creative Commons License

Balcı M. (Editör)

Nobel Yayınevi, Ankara, 2024

  • Yayın Türü: Kitap / Mesleki Kitap
  • Basım Tarihi: 2024
  • Yayınevi: Nobel Yayınevi
  • Basıldığı Şehir: Ankara
  • Marmara Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Bu çalışmanın amacı, Stalin Dönemi’nde gerek kitlelere gerekse

partililere yönelik kitlesel kıyımın araştırmacı ve okurlara

aktarılmasıdır. Stalin’in 1928 yılından 1953’teki ölümü ile

son bulan iktidarı, kitlesel baskı ve ölüm ile damgalanmıştır.

Stalin’in sorunlarla başa çıkma yöntemi olarak kullandığı 􀏐iziksel

şiddet ve 􀏐iziksel ortadan kaldırma, sadece üst düzey yetkililere

veya kendisine alternatif olabilecek isimlere yönelik olmakla

kalmamıştır. Düşman kavramının SSCB’de herkesi ve her

şeyi kuşatabilme özelliği, kitlelerin de bu baskıyla karşı karşıya

kalmasına neden olmuştur. Düşman, her an her yerde belirebilecek

bazen bir maden işletmesini sabote ederek, bazen fabrikalarda

kalitesiz mal üreterek, bazen sistemden şikâyet ederek

komünist maskesini takmış kişilerden de oluşmaktadır. Böyle

bir durumda hızlı sanayileşme ve kolekti􀏐leştirme politikasına

karşı çıkan bir köylü de sistemin aksayan yönlerini ifade eden

bir aydın da “düşman” kabul edilebilmektedir. 1936-39 yılları

arasını kapsayan Büyük Temizlik/Tas􀏐iye veya Terör “Repressiya”

Dönemi, Sovyetler Birliği çapında “potansiyel” muhali􀏐lere

karşı kitlesel yargılamaların düzenlendiği, hapis, kamp, kurşuna

dizilerek infaz gibi cezaların verildiği, ortadan kaybolmaların

yaşandığı bir dönemdir. Stalin'in öncelikli hede􀏐lerinden

biri, etnik ve ulusal sınırları aşan bir Sovyet kimliği duygusunu

geliştirerek bir Sovyet insanı (homosovyetikus) tesis etmekti.

Bu amaçla geniş bir coğrafyada, geniş kitleleri içine alan baskı

ve ölümler, Stalin’in farklı amaçlarının doğal bir sonucu olarak

ortaya çıkmaktadır. Bu amaçlar ister tek başına iktidarı sağlamlaştırmak

için ister ekonomiyi güçlendirmek isterse de beşinci

kol olarak adlandırılan kesimleri ortadan kaldırmak için olsun

netice itibarıyla milyonların hayatına mâl olmuştur. Çalışmada

x

olgulara sadık kalarak dönemin manzarasını ortaya konmuş,

kitlesel baskı ve ölümler aktarılmıştır. Çalışmanın bölümlerinden

bazıları ise aşağıdaki konuları kapsamaktadır:

“Stalin Dönemi’nde O􀇆 zbekistan’daki Aydınlara Yönelik Politikalar”

isimli bölümde, Stalin’in Sovyet yönetimine geldiğinden

itibaren izlediği “Sovyetleştirme” politikasının O􀇆 zbek kimliği

üzerinde yol açtığı etkiler tartışılmaktadır. Otuz yıla yakın

süre devam eden Stalin Dönemi’nde O􀇆 zbekistan’da bilhassa

siyaset, sanat, edebiyat alanlarında 􀏐ikir ve kanaat önderlerine

yapılanlar, çok önemli bir entelektüel birikim kaybına yol açmıştır.

Ancak Stalin’in tüm yok etme, şiddet ve terör uygulamalarına

rağmen O􀇆 zbek kimliğini sarsıcı bir etki oluşturamamıştır.

“Kırgızistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde Kollekti􀏐leştirme

Politikası” başlığı altında; SSCB’nin Kırgızistan’da sosyalist

ilkeleri yerleştirmek amacıyla göçebe ve yarı göçebe nüfusun

zorla yerleşik hayata geçirilmesi, varlıklı insanların kulak

adı diye adlandırılarak mallarına el konması gibi siyasi sosyal

ekonomik politikalar uyguladığı anlatılmaktadır.

“Stalin Dönemi’nde Azerbaycan'da Baskı ve Zulüm” başlığı

altında Azerbaycan’da Sovyet hâkimiyetinin ilk yıllarında başlanarak

özellikle 1937-1938 yılları arasında uygulanan repressiya

politikaları çerçevesinde rejimin tehdit olarak algıladığı

kimselerin cezalandırılması sürecinin aşamaları anlatılmıştır.

Bu süreçte kitlesel baskılara kurban edilenlerin sayısının en az

80.000 olduğu tahmin edilmekle beraber, ülkenin entelektüel

birikimine de ciddi derecede zarar verildiğinin üstünde durulmuştur.

“Stalin Dönemi’nde Ukrayna’nın Yaşadığı Acı Olay: Holodomor”

başlıklı bölümde; Ukrayna Kırımı veya Holodomor olarak

bilinen kıtlık sebebiyle Ukrayna’da toplam kaybın 4,6 milyon

olduğu, bu kayıpların I􀇚kinci Dünya Savaşı sırasında daha da

xi

arttığı ve doğurganlığın azalmasına, ölüm oranlarının artmasına,

ekonomik gelişmenin yavaşlamasına ve siyasi kültürün duraklamasına

neden olduğu anlatılmıştır. Bu sürecin ulusal kimliğin

taşıyıcısı olan Ukrayna köylülüğünü yok etmeye yönelik

kasıtlı bir soykırım eylemi olduğu anlatılmaktadır.

“Katyn Katliamı: Polonya Entelijansiyasının ve Polonya

Toplumunun Hedef Alınması” adlı bölümde; Polonya’da, subayların

diğer savaş tutsakları ile birlikte üç ayrı bölgede infaz edilip

gömülmelerine rağmen ilk bulunan toplu mezarların Katyn

ormanında olması nedeniyle Katyn Katliamı olarak anılan ve

savaşın gidişatını etkileyebilecek boyuttaki katliam anlatılmıştır.

“Kırım'da Sovyetleştirme ve Stalin Dönemi Politikaları”

başlığında 1928-53 arasında Stalin Dönemi boyunca yaşanan

ve tüm Sovyet halkını etkileyen köylülüğün ortadan kaldırılmasını

amaçlayan ve hızlı sanayileşmeyi sağlamak için benimsenen

zorunlu kolektivizasyon/kolekti􀏐leştirme politikasına değinilmiş,

köylünün ürettiği tahıla el koyulması uygulaması neticesinde

ortaya çıkan Büyük Kıtlık ve kitlesel açlık yıllarının

Kırım’daki etkileri değerlendirilmiştir.

“Totaliter Sistemin Teşekkül Sa􀏐hasında Kazakistan’da Kıtlık

ve O􀇆 lümler” başlıklı bölümde Stalin’in zorla kolekti􀏐leşirme

operasyonun sonucunda 14 milyon kadar insanın açlıktan ölmesiyle

sonuçlandığı süreç anlatılmıştır.

“Hitler ile Stalin Arasında Bir Orta Avrupa U􀇆 lkesi: Trianon

Antlaşması’ndan Sonra Macaristan” başlığı altında Kızıl Ordu’nun

1945’te Budapeşte’yi ele geçirmesiyle Sovyet kaynaklarına

göre 550.000 civarında Macar tutuklunun Sovyet askerı̂

kamplarına götürüldüğü, sürgünlerde ve çalışma kamplarında

yüz binlerce kişinin hayatını kaybettiği anlatılmaktadır. Stalin’in

1953’te ölümüyle umutlanan Macar halkının özgürlük

xii

özleminin 1956 yılında yaşanan ayaklanma ile tüm dünyaya

duyurulmasına da çalışmada değinilmektedir.

“Stalin Dönemi Türk-Rus I􀇚lişkileri Çerçevesinde Türkiye’ye

Sığınan Beyaz Ruslar” adlı bölümde; Bolşevik Devrimi olarak da

ifade edilen 1917 tarihli Ekim Devrimi sonrasında yaşanan iç

savaş yıllarında ülkelerinden kaçarak dünyanın çeşitli yerlerine

dağılan Rus mültecilerin Türkiye’de “Beyaz Ruslar” olarak

anılmaları ve dönem süresince yaşanan olaylar anlatılmaktadır.

Bu çalışmada yer alan tüm akademisyen-yazar arkadaşlarıma

yoğun akademik çalışmaları arasında, özveriyle zaman

sınırlamasına sadık kalarak yaptıkları katkılar için teşekkürü

bir borç bilirim.