Kocaeli İlahiyat Dergisi, cilt.3, sa.2, ss.5-40, 2019 (Hakemli Dergi)
Mezheplerin teşekkül
döneminde Hanefî mezhebi ile Mu‘tezile arasında var olan entelektüel
etkileşimin göstergelerinden biri, bu dönemdeki pek çok Hanefî âlimin Mu‘tezile’ye
mensup olduğunun iddia edilmesidir. Bu Hanefî-Mu‘tezilî simalardan biri de Ebû Abdullah
el-Basrî’dir (ö. 369/979). Hem Kerhî (ö. 340/952) hem de Ebû Hâşim
el-Cübbâî’nin (ö. 321/933) seçkin öğrencilerinden olan Ebû Abdullah’ın, usûle
dair görüşleri Hanefî kaynaklarda hemen hiç zikredilmediği halde, Mu‘tezilî usûl
eserlerinde kendisine çokça atıf yapılmaktadır. Bu makalede, Ebû Abdullah’ın
ilmî kişiliği ve görüşlerinden bir seçki üzerinden, onun neden Hanefî
mezhebinde öne çıkmayıp Mu‘tezilî usûl eserlerinde kendisine daha çok yer
bulduğu izah edilmeye çalışılmakta; ayrıca hicrî dördüncü asırda Hanefî-Mu‘tezilî
etkileşiminin geldiği nokta hakkında bir değerlendirme yapılmakta ve Kerhî’den
sonraki nesilde Hanefîlerle Mu‘tezile’nin bir gelenek olarak gittikçe
birbirinden ayrıştığı savunulmaktadır.
The claims about many
Hanafis in the formation period having been Mutazili is one of the many
indicators of Hanafi-Mutezili intellectual interaction in that period. One of
those who belonged to both schools was Abu Abdullah al-Basri (d. 369/979). He
was a most prominent student to both Karkhi (d. 340/952) and Abu Hashim al-Jubbai
(d. 321/933). However, his name has been hardly ever mentioned in Hanafi texts,
although the Mutazili usûlis referred him quite frequently. In this paper,
through the intellectual personality and some views of Abu Abdullah, the reason
why he has been dismissed by later Hanafis while being embraced by Mutazili usul
writers is analyzed. Besides, the dimensions of the Hanafi-Mutazili interaction
in the forth/tenth century is evaluated and it is stated that the Hanafi and
Mutazili traditions have gradually fallen apart soon after Karkhi.