Osmanlı Döneminde Tefsir, İstanbul, Türkiye, 27 - 28 Ağustos 2018, cilt.2, ss.439-461
Türk tefsir
ekolünde Osmanlı Devleti’nin mühim bir yeri olduğu malumdur. Bu konumun göstergelerinden
biri, Osmanlı devlet teşkilatında Ramazan aylarında resmi mahiyette icra edilen
tefsir dersleridir. Beydâvî’nin
Envârü’t-tenzîl ve esrârü’t-te’vîl adlı
tefsiri ve bu tefsirin hâşiyeleri esas alınarak yapılan bu dersler, padişah/sultan
huzurunda yapılması ve Ramazan ayına has kılınarak devlet ilmi teşkilatında
resmiyet kazanması sebebiyle huzur (huzur-ı hümâyûn) dersleri olarak adlandırılmıştır.
Huzur derslerine; padişah, dersi arz etmekle
görevli âlim (mukarrir), mukarrire soru sormakla görevli âlimler (muhataplar)
ve dinleyici statüsündeki seçilmiş kimseler katılmışlardır. Bu dersler, takrir
ve münazara olmak üzere iki bölümden oluşmuş; takrir bölümünde, mukarrir dersi
sunmuş; münazara bölümünde, muhataplar mukarrire cevaplaması için sorular
yöneltmiş ve diğer katılımcılar sadece dersi dinlemişlerdir.
Huzur dersleri, sultan II. Abdülhamit devri
ortalarına kadar ilim dili Arapça ile icra edilmiştir. Daha sonra padişah emriyle
takrir kısımları Türkçe sunulurken, münazara kısımları Arapça yapılmaya devam
etmiştir. Hicrî 1172 Ramazan’ında III. Mustafa’nın emriyle Osmanlı Devlet
teşkilatında ilmi meclislerden biri olarak resmen kabul edilen huzur dersleri, 1341 Ramazan’ına kadar
devam etmiştir.
1172-1200 yılları arasında
yapılan huzur derslerinde belirli bir sıra izlenmemiş, zamanın şartlarına
göre belirlenen ayetlerin tefsiri yapılmıştır. 1200 tarihinden itibaren Fâtiha
suresinden başlanarak Mushaf sırasının takip edilmesi kararlaştırılmış ve son huzur dersine kadar bu uygulanmıştır.
Huzur dersleri; seçkin kimselerin
katılımıyla padişah huzurunda gerçekleştirilmesi, resmî hüviyet taşıması,
Ramazan’da belli günlerde yapılması, hususi bir yöntemle işlenmesi, yüksek ilim
sahiplerince ilgi görmesi, tefsir edilecek ayetlerin ayet(ler)in önceden
mukarrirlere tebliğ edilmesi, derslere katılacak görevli muhatapların Ramazan’dan
15 gün önce belirlenmesi ve derse hazırlanmalarının istenmesi, mukarrir ve
muhatapların dersten önce kendi aralarında derse dair münazara yapmalarının
yasak olması, takrirden önce gizliliğin ders sırasında aleniyyet usulünün takip
edilmesi, mukarririn ders sonunda bir dua yapması vb. özellikler açısından Türk
Tefsir Ekolü Osmanlı Dönemi’nde önemli ve özgün bir konuma sahiptir.