1 Ekim 1995 Dinar Depremi


Selçuk Biricik A., Ceylan M. A., Ünlü M.

MARMARA COĞRAFYA DERGİSİ, cilt.1, ss.63-102, 1996 (Hakemli Dergi)

  • Yayın Türü: Makale / Tam Makale
  • Cilt numarası: 1
  • Basım Tarihi: 1996
  • Dergi Adı: MARMARA COĞRAFYA DERGİSİ
  • Derginin Tarandığı İndeksler: TR DİZİN (ULAKBİM)
  • Sayfa Sayıları: ss.63-102
  • Marmara Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Öz

Alp-Himalaya kuşağında yer alan ülkemizde zaman zaman mal ve can kaybına sebep olan şiddetli depremlerin vuku bulduğu bilinmektedir. İşte bunlardan birisi de 1 Ekim 1995’de Dinar yöresinde meydana gelmiştir.

Afyonkarahisar, Denizli, Isparta, Burdur ve Uşak illerini de içine alan, nispeten geniş bir alanda hissedilen deprem, Dinar ve yakın çevresinde önemli ölçüde tahribata yol açmıştır. Bu sebeple, 1 Ekim 1995’deki yer sarsıntısına “Dinar Depremi" adı verilmiştir.

Nitekim, 6.1 magnitüdündeki bu depremde en çok sarsılan yer, Dinar ve yakın çevresi olmuştur. Burada, 90 kişi hayatını kaybetmiş; 243 kişi muhtelif derecede yaralanmış ve ayrıca yaklaşık 40 000 konut da hasar görmüştür.

Depremde, yerleşme üniteleri, kara ve demiryolları gibi beşerî tesislerde meydana gelen hasarların yanı sıra, tansiyon çatlak ve yarıkları, kaya patlaması, akarsu yataklarında göçmelerle, kaynak sularında renk ve debi değişiklikleri gibi doğal çevrede de önemli bazı olaylar gözlenmiştir.

Dinar ve yakın çevresinde sarsıntının ana sebebi arazinin tektonik bakımdan duyarlı bir zonda yer almasıdır. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğünce hazırlanan Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası’nda da sözü edilen yöre, 1. derecede deprem sahası içerisinde kalmaktadır.

Arazide kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu faylar, ana orografik hatları belirlediği gibi tektonik çöküntü havzalarının sınırlarını da az çok tayin etmiştir. Arazi gözlemlerimize göre depremin en çok etkili olduğu kesimler de tektonik depresyonun faylı sınırına rastlamaktadır. Burası, aynı zamanda suya doygun alüvyal formasyonların ve bunun altında karstik formasyonların bulunduğu kesimdir. Buna göre yörede vuku bulan depremin, büyük ölçüde tektonik kökenli olmakla birlikte yeraltındaki karstik boşlukların varlığı da dikkate alındığında esasta, tektono-karstik kökenli olduğu söylenebilir.