Uluslararası İslam Eğitimi Kongresi, İstanbul, Türkiye, 13 - 15 Nisan 2019, sa.4, ss.409-421
Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) ile birlikte başlayan İslam eğitim öğretim faaliyetleri, sahabe (r.anhüm) eliyle devam etmiş asırlar boyunca içinde yaşadığımız ana kadar süregelmiştir. Sistematik bir biçimde öğretim faaliyetleri yazılı bir metinden hareketle dil üzerinden gerçekleşmiştir. Çünkü ilk dönemde eğitim öğretime konu somut bir husus vardır o da Kur’ân-ı Kerîmdir. Her ne kadar başlangıçta ilim ifadesi hadis için kullanılsa da metne dönük çalışmalar özellikle dil çalışmalarında tezahür etmiştir. Bu da daha çok Kur’ân-ı Kerîm üzerinden gerçekleşmiştir.
Zamanla, nesilden nesile, hocadan talebeye, muhitten muhite, eserden esere ve çeşit çeşit yazım usulleri ile belirli bir düzen içinde ele alınmaya başlanan İslamî ilimler, standartları net bir eğitim öğretim modeline dönüşmeye başlamıştır. Zaman ve zeminde yaşanan değişkenlerle doğrudan bağlantılı olmak kaydı ile kimi farklılıklar arz etse de medrese vazgeçilemez bir gelenek oluşturmuştur.
Dört duvarı aşan boyutuyla medreseler bilginin satırlardan çok sadırlara işlenmesine evrilmeye başlamış ve zamanla değiştirilmesi değil yerinden oynatılması dahi çok fazla kayıp yaşatacak sabiteler meydana gelmiştir. Ya nesli, ya üstadı ya coğrafi konumu veya eseri yahut da telif yöntemi gibi çeşitli özellikleri ile ortaya çıkan bu sabitelerden birisi okutulan ilim dalıdır. İlgili ilim dalına göre medrese kavramının da içeriği de kısmen bir tanımlamaya ihtiyaç hissettirmektedir.
Muhtevası ve yöntemi ne olursa olsun tanımlanan medrese aynı zamanda bir sonuç ortaya koymalıdır. Girdisine göre çıktısı belirlenen ve ölçülen medreselerde sonucun ilk yahut son neticesi icâzettir. Bu bağlamda girdi ve çıktının bir arada resmedilmeye çalışılması önem arz etmektedir. İşte bu gerekçeden hareketle bu çalışmada olumlu ve olumsuz yönleri ile içinde yer aldığımız zaman ve mekân bağlamında bir medresede bir derse nasıl başlanıldığı ve sonuç itibarı ile icra edilen icâzet merasimi tasvir edilmeye gayret edilmiştir.
Bu araştırmada “ders başı” yapmanın ve icâzetin ne anlama geldiği, bunun nasıl gerçekleştiği, bu iki icranın öncesi ve sonrası ile bağlantısı ve maddi manevi değeri üzerinde yoğunlaşılmıştır. Çalışma gözlem ve bağlamsal değerlendirmeye dayalı olduğundan bulguların tikelliği medrese kavramının yeniden tanımlanmasıyla ele alınmıştır. Sonuç itibarı ile -olumlu ve olumsuz unsurları bir arada değerlendirilerek- “ders başı”ndan icâzete, başı ve sonu bir bütünü resmeden medrese tecrübesi ortaya konmaya gayret edilmiştir. İlgili tespit ve değerlendirmeler İslami ilimler perspektifinden ele alınsa da örneklem özellikle Arap Dili hakkındaki eserlerden seçilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Ders, İcâzet, Medrese, Arap Dili.